KADİR DENK

KADİR DENK

Economist

Dünyanın Yükselen Yıldızı Türkiye

24 Ağustos 2018 - 20:26

Merhaba benim adım Kadir Denk.

28 yıldır Amerika Birleşik Devletleri'nin Maryland eyaletinde yasamaktayım.

1989 yılında ilki yapılan Green Card çekilişi sayesinde oturma iznine sahip ilk şanslı kişilerden biriyim.

Şanslı diyorum, bizim zamanımızda buraya gelmek, yerleşmek gerçekten değerliydi.

Ama yeni geleceklere aynı şeyi söyleyemiyorum!..

Bunu size ileriki yazılarımda nedenleri ile anlatacağım.

Bu benim ilk 'deneme' yazım. Ve bir Ekonomist olarak  bu sene 5 Temmuz'dan 19 Ağustos'a kadar Türkiye'deki geçirdiğim yaz tatilimi ve gözlemlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Türkiye'nin dünya genelinde gerçekten yaşanabilir bir ülke olduğunu daha iyi anladım.

Her köşesinin ayrı bir özelliği, güzelliği ve misafirperverliğini tekrardan yaşayarak gördüm.

Türkiye'de yaşam standartları çok gelişmiş, özellikle sağlık ve halk hizmetleri altın çağını yaşıyor.

Eski bir belediyeci olarak da, belediye hizmetlerine not vermek gerekirse: 10 üzerinden 10 verebilirim.

Bu tüm gittiğim yerleşim birimleri için geçerlidir. (AK Parti, MHP ve CHP'li belediyeler dahildir!)

Resmi dairelerde bürokrasi azaltılmış, işlemler kolaylaştırılmış, hatta  biraz teknoloji bilgisine sahipseniz bütün devlet işlemlerinizi e-devlet üzerinden yapabilme yeteneğine sahipsiniz.

Yollar, tüneller ve köprüler sayesinde ulaşım rahatlamış, seyahat süreleri kısalmış ve  kilometre bazında mesafeler azaltılmış.

Bu bile petrol ihtiyacını minimize etmek için yeterli bir sebeptir.

Öte yandan, Türkiye'de ulaşımın modernize edilmesi, devlet bütçesine pozitif etki sağlamış, şehirler arasındaki mal alışverişine kolaylık getirmiş ve  Doğu bölgesinde yaşayan vatandaşlarımızla, Batı'da yasayan vatandaşlarımız  ayni ürünlere kolaylıkla ulaşmaya başlamış.

Havalimanlarının artması, biletlerin önceden alınması halinde bilet fiyatı ve gidiş sürelerini azaltmış.

Manisa'da oturan arkadaşım, Bayburt'a yeğeninin düğününe gidip ertesi sabah Manisa'ya dönmenin ne kadar güzel bir his olduğunu anlata anlata bitiremiyor.

Tabi, bu havaalanları sayesinde, Türkiye'nin Doğu illerindeki kent ekonomisinin neredeyse Batı'daki kentlerin ekonomisiyle yarışır hale geldiği görülüyor.

Mesela Diyarbakır'daki AVM'ler ile Afyonkarahisar'daki AVM'lerin arasında hiçbir fark görünmüyor.

İnsanlar özgürce giyinip, kimse kimsenin kıyafetine karışmadan birlikte yasamayı öğrenmiş.

Gerçek laikliğe ulaşıldığını gördüm.

Parkta, sahilde gene başı açık modern giyimli hanımefendiler ile dünya görüşleri ve dini inançları nedeniyle gene modern ama kapalı hanımefendiler rahatlıkla el ele kol kola dolaştıklarını, hatta Arap ülkelerinden gelen kapalı peçeleri ve siyah çarşaflarıyla rahtlıkla gezdiğini, Avrupa'nın yaptığı gibi 3 sınıf insan  muamelesi görmeden eğlendiğini, alışveriş yaptığını ve i bol bol döviz bıraktıklarını gözlemledim.

Bu arada tahminim o ki, Türkiye bu yıl tüm zamanların en iyi turizm gelirini elde edebilir.

Her ilde TOKİ'ler sayesinde hemen herkes ev sahibi olmuş veya 10 sene içinde  banka kredilerini ödeyerek sahip olabileceklerini gördüm. Bu başlı başına 'Türkiye yerleşim sorununu çözmüş' demektir.

TOKİ'ler Türkiye'nin %8'in üzerinde büyümesine en büyük etkiyi yapan STK kuruluşu olmuş ve dünyada diğer devletlerin de bu ve buna benzer çalışmalara başlamış olduğunu görüyorum.

Hayat her yerde canlı gece geç saatlere kadar insanlar dışarıda hayatin tadını aileleriyle paylaşıyor.

İstiklal Caddesi'nde sabah saat 03.00 olmasına rağmen  gündüz gibi bir insana çarpmadan geçmek için bayağı zorlandım.

Ankara'da AVM'ler dolu ve aynı kalabalığın kapanış saatine kadar devam ettiğine şahit oldum.

Yani ekonomi canlı, her yer açık, insanlar yiyor-içiyor, alışveriş ediyor ve eğleniyorlar.

Seçim sonucu açıklandı; Recep Tayyip Erdoğan'ın Türkiye'nin ilk Başkanı oldu.

Türkiye'de "Erdoğancılar" ve "Erdoğan'dan hoşlanmayanlar" diye bir bölünme olduğu gerçek.

Bu nedenle her iki kesimden de görüş almak istedim.

Erdoğan'ı sevenler zaten gözü kapalı seviyor ve ona inanıyorlar. İmam bildiğini okur misali, halkın dindar oluşu  sebebiyle kalplerini ona bağladıklarına şahit oldum ve onu her şeyin üstünde tuttuklarını anladım.

Diğer yarısına gelince...

Burada iki defa düşünerek yazmak zorunda kalıyorum.

Erdoğan'ın hizmetlerini beğenmelerine rağmen içlerindeki muhalefet duygusuyla nefret edenlere şahit olduğumu söyleyebilirim.  

Bunun yanında; en önemli hoşnutluksuz sebebi olarak özgürlüklerinin kısıtlandığını, ifade/eleştirme özgürlüklerinin ellerinden alındığını ve Türk hukukuna olan güvenin tamamen kaybolduğunu, hatta hayatlarının tehlike altında olduğunu, ağızlarından çıkacak Başkan Erdoğan hakkındaki sözlerden dolayı içeri alınma korkusu yasadıklarını iddia ediyorlar.

Bu yönde daha başka iddialar da var: "Erdoğancı olmadığımız için resmi kurum ve kuruluşlarda işe giremiyoruz. Önceden girenler de terfi gibi konularda ciddi sıkıntılar yaşıyor."

Bu iddiaların hemen hepsine şu soruyu sordum: "Ülkenin başında Erdoğan değil de Kılıçdaroğlu olsaydı, bu koşullar altında yine aynı şeyleri hisseder miydiniz?"

Cevap: "Boş ver! Onu apartmanıma yönetici bile yapmam!"

Bir de "Peki Muharrem İnce için ne düşünüyorsunuz?" diye sorunca,  "Geçti Bor'un pazarı sür eşeğini Niğde'ye..." demelerine çok güldüm!..

Türkiye'de, hayatı boyunca siyasetin içinde yaşamış ve demokrasiyi tatmış halkımızın hiçbir zaman özgürlüğünden ve bağımsızlığından taviz vermeyeceğine bir kez daha şahit oldum.

Halk, 5 yıl için Erdoğan'a görev verdi ve bu beş yıl sonunda, halkımızın yine genel duruma bakarak en doğru  kararı vereceğine hiç şüphem kalmadı.

CHP'ye değinmişken...

"Ne olacak bu CHP'nin hali?" diye sordum.

"%25  ile Atam izindeyiz" diyerek muhalefete devam edeceklerini söyleyenlere...

Değerli Ekonomist hocam, ağabeyim Engin Civan'ın fikrini ortaya koydum.

Bu ortam hepsi aydın, laik, koyu partili ve  CHP'li arkadaşlarıma sordum.

Engin ağabey diyor ki “Gelin daha fazla Atatürk'ümüzün partisini, bize olan emanetini daha fazla zarar görmeden Vakıf haline getirelim ve onu layık olduğu yere koyalım” 

Hepsi bu fikrin çok güzel olduğunu beyan ettiler; "keşke yapabilsek" diye serzenişte bulundular.

Sonuç olarak, Türkiye'min tüm halkını çok seviyorum, onlara güvenim sonsuz, onlar ne yaparsa doğru yapar, güzel yapar;  gerektiği zaman gerekli dersi verirler. Saygılarımla

 Kadir Denk / Economist

YORUMLAR

  • 0 Yorum