YAŞAR EYİCE

YAŞAR EYİCE

[email protected]

Reise bilgi vermediler

30 Eylül 2018 - 20:49

Aslında umudum vardı, her zaman olduğu gibi...

Ama yine her zamanki gibi hüsran!

Yandaşlar UEFA’ya atıyor, tutuyor!

Ne yaparsan yap, istersen tepin sonuç değişir mi?

Bir zamanlar, beynelmilel hakemlerimizden Hakkı Gürüz’den duymuştum...

‘Hâkimin kararı değişir, hakemin değişmez!’

Sonraları bilmesek de değiştiğini duyduk...

Ama nedense şu Avrupalılarda, bizim hakkımızdaki düşünce hiç değişmiyor.

Burunlarının istikametinde gidiyorlar, bizimle ilgili bir konu ya da karar olunca...

Bakın vatandaşlar ne diyor?

‘Ben vermeyeceklerini biliyordum...

2024 Avrupa Futbol Şampiyonası UEFA tarafından Almanya’ya verildi...

Türk düşmanlığı falan değil son 15 yılda giderek artan yaşam tarzı değişikliği...

Esas kriter bu!

Şöyle düşünün;

Türkiye’nin en batılı kentinde şampiyona yok!

Yani İzmir’de...

Konya’da var...

Kayseri'de var...

Almanlar geldi;  Kayseri'ye 40 bin seyirci...

Nerede birahaneleriniz?

Ruslar geldi, Konya’ya...

Nerede içecekler, votkalarını?

Fransızlar geldi, Samsuna...

Hani şarap restoranları?

İngilizler, İskoçlar nerede, hangi barda yudumlayacaklar viskilerini?

Rakı- balık- roka'yı Sivas arenada mı yapacaklar?

Her şey betonarme büyük stad değildir!

İnsanlar gezip eğlenmek yiyip içmek istiyorlar...

Hürriyet istiyorlar...

Futbol sadece oyun değildir...’

Umarım bunu anlarız!

*- Perde arkası da var!

Reis’in, yani Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Almanya’nın Köln kentindeki cami açılışını görmüş, konuşmasını dinlemişsinizdir.

Çünkü bütün kanallar verdi.

Birinden kaçırsanız diğerinden olayı yakalamış, bilgi sahibi olmuşsunuzdur.

Ama benim de bilmediğim ve yeni öğrendiğim bir nokta var.

Dr. Ahmet Güler yazmış...

Bakın ve ibret alın...

Avrupa’nın en güzel Camisin açılışı yapıldı ama camiinin yapımına en büyük katkıyı veren ve oğlu şehir içinde otomobil yarışı yapan Türk magandalar tarafından öldürülen eski Köln Belediye Başkanı Fritz Schramma’ya bir teşekkür bile edilmedi.

Mimarı Alman olan Köln Camii mimari açıdan dünyanın en güzel camilerinden birisidir.

Bunu çizen Alman mimara da teşekkür yoktu.

Zira mimar ile mimari projeye uymayan DİTİB kanlı bıçaklı mahkemelik.

*- Perde arkası

Köln camisinin inşa edilmesine en büyük katkıyı törende ismi zikredilmeyen zamanın Köln belediye başkanı koyu katolik Fritz Schramma yaptı.

Caminin yapılması için elinden gelen maddi manevi her türlü çabayı gösterdi.

Cami karşıtı Kölnlüler ile düşman oldu, biz Türk işadamlarını, Almanları camiye destek için birçok defa topladı.

Alman halkını ve Köln belediye meclisini caminin yapılma izni için ikna etti.

*- Evlat acısı kimseye nasip olmasın

Daha camii inşaat halinde iken belediye başkanının 31 yaşındaki daha yeni avukat olmuş tek oğlu Stefan Schramma 31 Mart 2001’de Köln’de yaya kaldırımında yürürken şehir içinde araba yarışı yapan iki maganda Türk’ün Arabalarının kaldırıma çıkması sonucu ezilerek can verdi.

Caminin yapılmasına en büyük katkıyı veren belediye başkanının oğlunun sorumsuz bir Türk Tarafından ezilmesi o zaman biz Türkleri çok üzmüştü.

Utana sıkıla cenaze törenine iştirak ettik.

Başkan Scramma oğlunu ezen ama bir özür bile dilemeyen, pişmanlık göstermeyen bu maganda Türk yüzünden Biz Türkleri de defterinden siler, camiinin inşaatına artık destek vermez sanmıştık.

Ama acılı baba Fritz Schramma cenazeye utancımız yüzünden okunan bizlere o kadar yakın davrandı ki, ‘Bu sizin suçunuz değil, buyrun cenazeye katılın’ demişti ve bizler daha da utanmıştık.

*- Bunlar Türkiye’ye dönse ne olur?

Biz bu olaydan sonra belediye başkanının artık Köln Camii inşaatına hiçbir yardımda bulunmayacağını düşündük.

Tam tersi oldu, Schramma bu kazadan sonra da Camii inşaatına yardıma devam etti.

Başkan’ın oğlunu öldüren Türk mahkemede 52 duruşma sonunda biraz hapis yattı ve çıktı.

Ama ne Ailesi, ne de kendisi hiç bir zaman Başkandan özür dilemediler, pişmanlık göstermediler.

*- Dostluğunu sürdürdü

Türkler ile dostluğuna devam eden Fritz Schramma oğlunun trajik bir şekilde ölmesini hiç bir zaman atlatamadı ve Başkanlığı sürdürmedi, politikayı bıraktı.

Aynı yanlış, açılmış olan ama iki sene sonra ikinci kez tekrar açılışı yapılan Camii töreninde de devam etti, Caminin yapımında en büyük emeği geçen Fritz Schramma’ya törende bir kuru teşekkür dahi edilmedi.

*- Ben de eminim!

Danışmanlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bu acıklı hikayeyi anlatmadıklarına eminim.

Eğer bilseydi Erdoğan, Fritz Schramma’ya bir teşekkürü kesinlikle atlamazdı.

Teşekkürler Fritz Schramma, oğlunu ezen bizlere Avrupa’nın en güzel camisini hediye ettiğin için binlerce teşekkürler. (Dr.Ahmet Güler)

*- Umarım artık anlarız

Fakat, daha doğrusu aynı cümleyi bir daha tekrarlamak istiyorum:

‘Umarım bunu anlarız!’

Neyi mi?

Aşı reddi ile gelen büyük tehlikeyi!

Uzmanlar açıklıyor:

‘Kızamık salgını ve çocuk felci tehlikesi kapıda!

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, ‘aşı reddindeki oranlar bu şekilde artmaya devam ederse ülkemizde kızamık salgınlarının yaşanabileceğini ve çok uzun süredir görmediğimiz hastalıkların ortaya çıkabileceğini’ söyledi.

Peki ‘bu aşı reddini yapanlar, yaptıranlar’ kimler?

Ben biliyorum...

Siz de duymuşsunuzdur...

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan ile meslektaşları da biliyor.

Sağlık profesyonellerinin aşı karşıtları ile mücadele etmesi gerektiğini vurguluyor.

Tehlike içimizdeki örümcek kafalılarda...

Yazılı ve görsel medyada bazı hekimlerin ilgi çekmek ve şöhret kazanmak amaçlı aşı aleyhinde konuşmalar yapıyorlar...

Peki bunlar kimlere güveniyor...

Siz kahvede, yolda, çarşıda, yani toplumda ‘aykırı’ bir söz edin de göreyim halinizi..

Bu son yıllarda çocuklarına aşı yaptırmaktan kaçınanların sayısı kaç biliyor musunuz?

Söyleyeyim: bu rakamların 2017 yılında 25000'e ulaştığı belirtildi.

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, bu tablonun devam ettiği takdirde ülkemizde kızamık salgınlarının yaşanabileceğine ve çok uzun süredir görmediğimiz polio (çocuk felci) gibi hastalıkların ortaya çıkabileceğine dikkat çekiyor.

*- Rahat uyunamaz!

‘Umarım bunu anlarız!’ cümlesini bu kez bir başka konu için kullanmak istiyorum...

Artık yandaşlar gibi görmezden ve duymazdan gelemem...

Ama şunu da ilave edeyim.

‘Umarım yanlış bilgidir...’

‘Emek en yüce değerdir’ diyoruz ve inanıyoruz değil mi?

Bilgi şöyle:

‘800 Belediye şirketi çalışanı daha Ağustos ayı çalışmaları karşılığı olan maaşlarını alamadılar.

Eylül ayının sonuna geldiğimize göre iki aylık emeğin karşılığı ödenmemiş durumda.

Her gün geziye çıkarılan otobüslere, dozu kaçan yurt içi yurt dışı gezdirmelere, siyasi getiri hedefli sosyal faaliyetlere ve yardımlara, vur patlasın çal oynayanlara, sayısı belirsiz kiralık makam araçlarına, belediyecilikle ilgisiz daha bir sürü savurganlığa kaynak var ama emeğiyle  kentimizi taşıyan emekçiye gelince para yok.

Maaşını sorana ise ya kapı gösterilir, ya da yeri değiştirilir.

Ey belediyenin kıymetli yöneticileri...

Bu insanlar ev geçindiriyor.

Okullar açıldı, çocukları okula gidiyor.

Biraz insaf, başka her şeyi bırakın emekçilerin alın terinin karşılığını ödeyin!’

Dikkat ederseniz belediyenin adını vermedim...

Birkaç gün sonra yani aybaşında düzelme olmaza açıklayacağım...

Herhalde bu arada Ankara’dan para bulurlar...

***-

GÜNCEL

*- Kasırga geliyor!

Sizde duymuşsunuzdur...

Bazen, arkadaşlar arasında şöyle bir şakalaşma olur...

İki üç kişi sohbet ederken, bir başkası geldiğinde içlerinden biri ‘Bela ya da kötülük gelmez değil, geldi!’ derler....

Ağır bir suçlama gibidir ama bu tabir hoş karşılanır, gerçek dostlar arasında.

Ben hiç böyle şaka da yapmam benzetme de ama çok rastladığım için anımsadım.

Bunu hatırlatan da birkaç gündür gündemde olan ‘kasırga!’

İki günlük şiddetle rüzgar ve hava sıcaklığının düşmesinden söz etmiyorum.

İş ciddi!

Hatta CHP’ den, ‘beklenen kasırga’  için acil eylem çağrısı bile yapıldı.

Akdeniz’in orta kesimlerinde etkili olan ‘Mediterranean’ ve ‘hurricanes’ kelimelerin birleşiminden oluşan ‘Tropical Medicane’ adı verilen kasırga Türkiye’de ilk kez görülecek.

İnşallah bu tehlikeyi İzmir’e ve Ege’ye gelmeden atlatırız, demiştim üç dört gün önce korkulan olmadı...

Ama; yüzlerce kişi korkudan gün boyu evlerinden çıkmadı, ‘Ha şimdi, ha sonra!’ diye...

Birileri de yüksekten atıyordu,

Neden felaketler Gaziantep’e, Konya’ya gelmiyor da ‘Gavur İzmir’e geliyor, diye sevinç çığlıkları atıyordu.

Karşılaştırmayı sevmem...

Bunları da Allah’a havale ediyorum...

Bunlar iflah olmazlar...

Ama İzmir’de şöyle bir tur attım...

Hani ‘balkonları boşaltın’ diyorlardı her ihtimale karşı, bırakın masa ve sandalyeleri, saksılar bile duruyordu.

Ama bu bana bir fikir getirdi...

Almanya ve bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de bazı belediyeler bunu uyguluyor...

Saksılar içinde çeşitli ağaçları konut sahiplerine ve esnafa zimmetliyor.

‘Bakımı size ait’ deniliyor...

Sokaklar, caddeler yeşillikten geçilmiyor.

Ayın üç haftasını kentlerinde, bir haftasını ise yurt dışında geçiren başkanlar bunları görmüyor mu?

Neden bizde uygulanmıyor?

*- YAŞAR EYİCE 

YORUMLAR

  • 0 Yorum