YAŞAR EYİCE

YAŞAR EYİCE

[email protected]

İzmir'de CHP'yi en az 20 yıl alt edecek çıkmaz!..

05 Temmuz 2018 - 23:40

Bir süre siyasetten söz etmek istemiyordum...

Yazacağımı yazdım, aklımdan geçenleri paylaştım...

Ama işleri güçleri sahiplerinin sesini dinlemek olan şu yandaş ve yandaş fikirlileri gördükçe şaşırmıyor değilim.

Adamlar seçime kadar CHP’den bir kelime bile etmezken, şimdi Atatürk’ün partisini bölmek, zihinlerde bulanıklık yaratmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

Yalansa yalan!

Hile ise hile!

Hadi bu onların işi, peki CHP’lilerin durumu ne halde?

Açıklama üzerine açıklama yapılıyor...

Dikkatimi çeken şu:

Birincisi düne kadar bir şekilde hınçlarını İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’ndan almak isteyenler birden saf değiştirdiler.

Bir kısmı Kocaoğlu gibi düşünüyor:

Yani yenilik ve değişimden yanalar...

Bu nasıl olur?

Olağanüstü kurultay ile...

Hani sayılardan falan söz ediliyor ya, aynen son seçim gibi sonuç olur...

Yani Kılıçdaroğlu ‘restinizi gördüm’ der ama şu anda genele bakacak olursanız, iktidarda olanın dediği olur...

Aynen gitti gidecek denilen, dediğimiz Recep Tayyip Erdoğan’ın partisi yani AKP’de daha güçlenmesi gibi...

Erdoğan tek başına bu işi götürüyor...

Baksanıza yanında ilk yola çıktıklarınızdan kimse kalmadı ama o yoluna devam ediyor...

İkincisi, düne kadar Kocaoğlu ile birlikte olanlar bu kez karşı tarafa geçtiler...

Herkes seçim ve koltuk hesabı yapıyor...

Hani ‘diyet’ hikayesini okumuştuk ya, hani kolunu kesip atanı...

İşte öyle bir şeyi yaşayacağız...

Birileri ‘diyet’ isteyecek, birileri de kesip atacak...

Kim kesilecek, kim kalacak göreceğiz...

Ama şu bir gerçek, vatandaş belediyelerden şikâyetçi...

Çünkü ‘bugün git yarın gel!’ tek perdelik oyun sürüyor...

Yeni örgütlenme biçimi, yeni çalışma tarzı, yeni siyaset tarzı konuları hiç ama hiç ilgilenmeyen, ekmek derdinde olan vatandaşı hiç ama hiç ilgilendirmiyor.

Seçimler gelir, adaylar dinlenir, liderler dinlenir ve oyunu verir...

İzmir ne olursa olsun CHP yanlısı...

Bu açık ve net ortada...

Hiç ama hiçbir şekilde puslu hava yaratmaya gerek yok...

Bu arada belirteyim:

Hiç kimse gazeteleri de yandaş televizyonları da seyretmiyor...

İsterseniz sokaktaki vatandaşa sorun, ya ‘Bilmiyorum’ diyecektir, ya da omuz silkerek yanınızdan uzaklaşacaktır.

Bundan, yani isimleri yandaş medyada çıkan ve manşet olmak isteyenler bundan bir kazanç beklemesinler...

Ederlerse kendilerine ederler...

Benden söylemesi....

Bir hafta sonra her şey unutulur...

*-

Gençliğimizde, lise yıllarımızda, Namık Kemal Lisesi’nde çok değerli öğretmenlerimiz vardı...

Tek tek hepsini ele aldığımızda, hepsinin hazine değerinde olduklarını anlıyoruz.

Bunlardan biri de tarihçilerimizden, yanılmıyorsam  Nezihe Baysal idi...

Hiç unutmuyorum:

Ders arasında, ‘Çocuklar dikkat edin, tüm Amerikan filmlerinde mutlaka ve mutlaka bayraklarını gösterirler ve dünyaya kendi reklamlarını yaparlar!’ diyerek söze başlamış ve değme hariciyecilere ders verecek incelikleri anlatmıştı.

Bu arada bir başka tarihçimiz Rahmetli Bedri Bey’den (Sunal) de söz etmek istiyorum:

Çankaya’da Milli Eğitimin Yurdunda da yöneticilik yapan Bedrettin Bey (Bedri), beni ve bir iki arkadaşımızı da götürür, önce bizim yazılı kağıtlarımızı okuyarak not verir, sonra da arkadaşlarımızın kağıtlarını okutur, not vermemizi sağlardı.

Zaten okurken öğreniyorduk...

Yani bilmeme, öğrenmeme gibi bir durum olamazdı...

Uzun hikayenin özeti buydu...

Ve Bedrettin Sunal daha sonra Namık Kemal Lisesi’nin müdürü oldu.

Şimdi Bornova’da Sabuncubelİ’deki kabrinde yatıyor.

Mezarlığa gittiğimde, her zaman kabrinin başına gidiyor ve dualarımı gönderiyorum...

Biraz nostalji yapayım istedim....

Ama asıl konu Amerika Birleşik Devletleri...

Bu akşam, İzmir’deki resepsiyona davetli idim...

İki yıldır gitmiyorum....

Kendi görüşümü arada belirtiyorum...

Şimdi hepimizi yakından ilgilendirdiği için Çinlilerin görüşünü paylaşmak istiyorum...

Yorumunu kendiniz yapın:

*- ‘ABD, 'süper haydut devlet' olma yolunda’

4 Temmuz, ABD Bağımsızlık Günü.

Ancak ABD vatandaşları gurur duymaları gereken bu günde, hâlâ göğüsleri kabararak gezebiliyorlar mı, işte bu konuda iyimser konuşmak çok zor...

Hatta bazı ABD'li siyaset yorumcuları, dünya genelinde eleştiri yağmuruna tutulan Trump yönetiminin dış politikası nedeniyle ‘ABD, süper devletten bir haydut devlete dönüşme yolunda’ görüşünü savunuyor.

ABD'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Brookings Enstitüsü'nde görevli olan ve Neo-con'ların teorisyenlerinden biri olarak bilinen Robert Kagan, yazdığı makalede, ABD'nin ‘haydut süper güce’ (rogue superpower) dönüşebileceğini belirtti.

Kagan, makalesinde, ABD Başkanı Trump'un ticari anlaşmazlıklar, İran nükleer sorunu, NATO savunma bütçesi ve hatta Kuzey Kore krizi gibi konularda diğer ülkeleri kendisine boyun eğdirmeye çalıştığına işaret ederek, Trump'un bu adımları atarken, kendinden önceki ABD başkanlarının gönüllü olarak kabul ettikleri ahlaki, ideolojik ve stratejik çizgileri de göz ardı ettiğini vurguladı.

Tıpkı Kagan'ın dediği gibi, Trump göreve gelmesinden bu yana geçen süre içinde, Trans-Pasifik Ortaklık Anlaşması, BM Paris İklim Değişikliği Sözleşmesi ve İran nükleer sorunuyla ilgili kapsamlı anlaşma gibi bir dizi uluslararası sözleşmeden çekildi.

Bunun yanı sıra, Trump yönetimi, BM Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve BM İnsan Hakları Konseyi'nden de çekildi.

Dahası, ABD basınında yer alan haberlere göre Trump, ekibine Dünya Ticaret Örgütü'nden (DTÖ) de ayrılmayı istediğini defalarca söyledi. Hatta Beyaz Saray, ‘Adil ve Karşılıklı Tarifeler Yasası’nı hazırlamak suretiyle DTÖ'nün otoritesini hiçe saymayı dahi amaçladı.

Trump yönetimi, uluslararası toplumun ticari işbirliği konusundaki beklentilerini ve uyarılarını göz ardı ederek AB, Kanada, Meksika, Çin, Japonya ve Güney Kore dâhil olmak üzere farklı ülkelere karşı ‘ticaret savaşı sopasını’ sallamaya başladı.

Donald Trump, siyasi ve ticari baskılarla diğer ülkelere ‘Önce Amerika’ kaidesini zorla kabul ettirmeye çalıştı.

Trump, ABD'nin ulusal bağımsızlık gününün kutlandığı 4 Temmuz'da, petrol ve doğal gaz fiyatlarını yükselttikleri gerekçesiyle Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü'nü (OPEC) suçladı ve küstahça bu ülkelerden ‘hemen fiyatları düşürmelerini’ istedi.

Tüm bunlar, Trump yönetiminin mevcut küresel yönetim sisteminden kesinlikle hoşnutsuz ‘süper holigan bir haydut’ olduğunu, mevcut uluslararası kurallara uyma niyeti bulunmadığını, kendini mevcut uluslararası normların üzerinde gördüğünü gösteriyor.

ABD, öteden beri ‘dünya polisi’ unvanına sahip ve diğer ülkelere keyfi olarak ‘haydut’ yaftasını yapıştırıyor.

Ancak bu holiganizm, uluslararası toplumdan destek görmek yerine, gün geçtikçe daha büyük endişeye yol açıyor.

Washington Post yazarı Robert Samuelson da kaleme aldığı makalede, ABD'nin 2. Dünya Savaşı sonrasındaki en büyük başarısının uluslararası işbirliğini askerî ittifaklar ve ticari politikalar aracılığıyla aktif şekilde yürütmesi olduğunu, bunun bir dönüm noktası olduğunu hatırlattı. Samuelson, ancak küreselleşmenin hâkim olduğu, dev ekonomik ve siyasi faaliyetlerin yürütüldüğü bir zamanda ABD'nin milliyetçiliğe sarılarak başarılı olacağını düşünmenin, Trump yönetiminin en büyük hayal kırıklığı olduğuna dikkat çekti.

Samuelson, makalesinde Trump'ın yeni izolasyon politikalarının popüler olabileceğine, ancak kesinlikle kullanışlı olmadığına işaret etti. Küreselleşmenin iç içe geçmiş ve kökleşmiş bir yapıda olduğunu vurgulayan yazar, Trump yönetiminin korumacı politikalarının küreselleşmeyi yıkamayacağının, ancak ciddi bir şekilde zayıflatabileceğinin, bunun da çok kötü bir tercih olduğunun altını çizdi.

Nitekim, geçen ay, ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Bob Corker'in de aralarında yer aldığı 10 senatör, ortaklaşa bir karar tasarısı hazırlayarak, başkanın ulusal güvenlik gerekçesiyle ek vergi tedbirleri alma yetkisine kısıtlama getirilmesini talep etti.

Eski NATO Genel Sekreteri Javier Solana da yazdığı makalede, İkinci Dünya Savaşı'nda oluşturulan ortak değer yargılarının ‘Önce Amerika’ gündeminin altında ezilmekte olduğuna işaret etti.

Donald Trump'un AB gibi Batılı müteffiklerini de ticari korumacılık girişimleriyle hedef aldığını belirten Solana, Trump'un ‘böl ve yönet’ stratejisinin sadece mağluplar doğuran bir oyuna yol açtığını, bunun Batı'da başladığını ve tüm dünyayı saracağını ifade etti.

Şurası kesin ki ABD, günümüzde ‘süper güçten’ bir ‘süper haydut güce’ dönüşmekte...

Bu ülkenin dünyaya getirdiği dev sorunlar, uluslararası toplumun önünde acilen çözülmek için bekliyor.

YAŞAR EYİCE 

YORUMLAR

  • 0 Yorum