Diz Ekleminde Kireçlenme Nasıl Önlenir?

Prof. Dr. Tolga Tüzüner, diz kireçlenmesine karşı alınması gereken önlemleri ve tedavide en yeni gelişmeleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Diz Ekleminde Kireçlenme Nasıl Önlenir?
24 Ocak 2020 - 13:01

Dizde ağrı, kilitlenme, takılma, merdiven inip çıkamama… Vücudumuzun tüm yükünü taşıyan dizlerimiz artık genç yaşta da yıpranıp, yaşam kalitemizi düşüren birçok soruna yol açabiliyor. Halk arasında ‘kireçlenme’ olarak adlandırılan osteoartrit, günümüzde giderek yaygınlaşıyor. 

Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Acıbadem Bakırköy Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Tolga Tüzüner, diz eklemleriyle ilgili bir sorun ortaya çıktığında hastanın günlük aktiviteleri ve yaşam şeklinin olumsuz etkilendiğini belirtirken, ağrı sonrası erken dönemde bir uzmana danışarak sorunun daha da büyümesinin önlenebileceğini söylüyor. Prof. Dr. Tolga Tüzüner, diz kireçlenmesine karşı alınması gereken önlemleri ve tedavide en yeni gelişmeleri anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

Yalnızca 3-5 mm kalınlığında, parlak, kaygan düzeyli eşsiz bir doku. Kemiklerin birbiri üzerinde sorunsuzca kaymasını sağlayarak hareket etmemizi kolaylaştırıyor. Koşma, yürüme, merdiven inme çıkma gibi günlük aktiviteleri ağrı hissetmeden yapmamızı sağlayan kıkırdak dokusu, günümüzde ne yazık ki genç yaşlarda da hızla yıpranıyor.

Acıbadem Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Bakırköy Hastanesi Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Prof. Dr. Tolga Tüzüner, son yıllarda diz ekleminde kıkırdak hasarının yaygın bir sorun haline geldiğini belirterek “Ortalama yaşamın arttığı, insanların eskiye oranla daha aktif yaşadığı günümüzde kıkırdak hasarları gençlerde de yaygınlaşıyor. Eklem kıkırdağı damar ve sinir uçlarından yoksun olduğundan, herhangi bir hasar durumunda kendi kendine iyileşmesi çok mümkün olmuyor, kendi kendine yenilenemiyor” diyor.

Bu 3 yanlıştan kaçının!

Farklı yaşlarda, farklı nedenlerle ortaya çıksa da eklem ve kıkırdak problemleri kişinin hareket kabiliyetini ciddi ölçüde kısıtlayan ve yaşam kalitesini düşüren bir sorun. Hasar gören kıkırdağın pürüzsüzlüğünü ve kayganlığını yitirmesi ağrı, şişlik, kilitlenme ve takılma gibi sorunlara ve kısıtlanmalara yol açıyor. Merdiven inme ve çıkma, ağır bir işte çalışma, uzun yürüyüş gibi yüklenmenin arttığı durumların yanı sıra uzun süreli oturma pozisyonunda da bu şikayetler artıyor. Prof. Dr. Tolga Tüzüner, fazla kilonun dizlere zarar verdiğini ve tedaviyi de zorlaştırdığını belirtirken, fazla kilolardan mutlaka kurtulmak ve ideal kiloya ulaşmak gerektiğini söylüyor. Günümüzde hareketsiz yaşam tarzının eklem kıkırdak hasarını artıran en önemli risk faktörlerinden biri olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Tolga Tüzüner, düzenli egzersiz yapmanın ihmal edilmemesinin şart olduğunu söylüyor. Günlük yaşantımızda farkında olmadan dizlerimize zarar veren bir diğer yanlışımız da, yüksek topuklu ayakkabılarla uzun saatler boyunca ayakta kalmak! Prof. Dr. Tolga Tüzüner, yüksek topuklu ayakkabı tercihinin kıkırdaklara binen yükü artırdığını söylüyor. Bu nedenle ayakkabı seçiminde bilinçli olmak ve dizlerimize aşırı yük binmesine yol açan ve ayağın biyomekaniğini zorlayan yükseklikte topuklu ayakkabıları tercih etmemek gerekiyor.

Hasar sürecini durdurmak önemli!

Kıkırdak lezyonlarının tedavisinde temel amaç, hiç kuşkusuz orijinal kıkırdağın elde edilmesi. Ancak bugün için halen istenilen düzeyde kaliteli bir kıkırdak elde edilemiyor. Bununla birlikte süreci durdurmak, kıkırdak hasarının ilerlemesini engellemek ve ağrıyı kontrol altına almak tedavide önemli adımlar olarak kabul ediliyor. “Ağrıyı kontrol altına almak için ilaç tedavilerini tercih edebiliyoruz. Yine hasarlı eklem çevresi kasların kuvvetlendirilebilmesi için de fizik tedavi uygulamalarından faydalanıyoruz. Ayrıca kıkırdağın yeniden oluşumunu uyarıcı tedaviler, biyolojik tedavi yöntemleri ve ileri evrelerde ise eklem yüzeylerinin değiştirildiği protez cerrahileri de gündeme gelebiliyor” diyen Prof. Dr. Tolga Tüzüner, son dönemde giderek yaygınlaşan PRP ve kök hücre uygulamaları hakkında detaylı bilgiler verdi.

PRP kıkırdak iyileşmesini hızlandırır mı?

PRP (Platelet Rich Plasma) ya da diğer adıyla ‘trombositten zengin plazma’, kişinin kendi kanından hazırlanan ve tıbbın birçok alanında iyileşmeyi uyarmak ve düzenlemek için kullanılan bir yöntem. Uygulama için hastadan bir tüp (10-60 ml) arasında kan alınıyor; bu kan özel filtreler ve cihazlar ile ayrıştırılarak istenmeyen kısımlar uzaklaştırılıyor. Ayrıştırılan kısım, trombositten zengin plazma ve dokunun onarımı ve iyileşmesine katkıda bulunan onlarca büyüme faktörünü içeriyor. Yaralanmanın ve zedelenmenin olduğu tendon ve kas gibi yapıların iyileşmesini hızlandırıyor. “PRP bir ilaç değil, kişinin kendi kanı dışında başka bir madde içermez” diyen Prof. Dr. Tolga Tüzüner, ilaçların aksine PRP’nin etkisinin uygulandığı bölge ile sınırlı olduğunu ve kortizon içermediğini belirtiyor. Yaygın kanının aksine PRP ile kök hücre tedavisinin farklı yöntemler olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tolga Tüzüner, kök hücrelerin tedavi amaçlı kullanımları için ya kemik iliğinden alınan dokunun özel tekniklerle konsantre edilmesi ya da hastaya ait dokulardan elde edilen hücrelerin laboratuvar ortamında üretilerek uygulanmaları gerektiğini vurguluyor. Prof. Dr. Tüzüner bugün itibariyle PRP uygulamalarının kıkırdak hasarını iyileştirdiğine dair net bir bilimsel veri olmadığını, daha çok kas ve tendon iyileşmesini hızlandırmak amaçlı kullanılması gerektiğini de sözlerine ekliyor.

Kendi kök hücrenizle tedavi

Kıkırdak hasarlarının tedavisinde kök hücre yeni bir tedavi yaklaşımı. “Kök hücre tedavisini özellikle ileri yaşlarda görülen ve yaygın kıkırdak kayıplarının olduğu hastalarda protez cerrahisi öncesi zaman kazandırabilen bir uygulama olarak görüyoruz. Henüz kök hücre uygulamaları, eklem kıkırdak hasarının tedavisinde kendini kanıtlamış ve tüm dünyada yüksek başarı oranları ile uygulanan protez cerrahisi için bir alternatif olmaktan uzaktır. Erken dönem klinik uygulamalarımız oldukça başarılı ve uzun dönemde beklentilerimiz de büyük” şeklinde konuşan Prof. Dr. Tüzüner, bu yöntemle hastaların ağrılarında ciddi azalma ve eklem hareketlerinde düzelmeler elde edildiğinin altını çiziyor.

Cerrahi de etkin olarak kullanılıyor

Diz eklem kireçlenmesi ileri boyutlara ulaştığında ve ağrı diğer yöntemlerle kontrol altına alınamadığında protez cerrahisi seçeneği masaya geliyor. Prof. Dr. Tolga Tüzüner “Diz protez cerrahisi ile eklem kıkırdaklarının hasarlanmış yüzeyleri değiştiriliyor. Ameliyat sonrası ağrılarından kurtulan hastanın diz hareketleri normale dönüyor; cerrahi sonrası merdiven çıkma, bisiklete binme, yüzme, uzun yürüyüş gibi aktiviteleri sorunsuzca gerçekleştirebiliyor. Tüm cerrahi tedavilerde olduğu gibi bu cerrahi işleminin de deneyimli bir ekip tarafından en iyi şartlarda yapılması şart” diyor.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR x
Hamza Dağ, İYİ Partili rakibiyle karşılaştı
Hamza Dağ, İYİ Partili rakibiyle karşılaştı
Cengiz Ergün: "Genel Başkanlarını iki defa yendim"
Cengiz Ergün: "Genel Başkanlarını iki defa yendim"