SEBAHATTİN KARACA

SEBAHATTİN KARACA

Turizmci / Yerel Tarih Araştırmacısı

Bakü Bakü

30 Ocak 2018 - 15:01

Hep batıya ,hep batıya düşüncesiyle insan doğuyu unutuyor.

Bende de öyle oldu.

Batı ülkelerine gidip gelmekten doğuyu ihmal ettim.

Aslında uzun yıllardan beri aklımın bir köşesinde Nepal ve Azerbaycan vardı. Nepal’in kendine has otantik bir dokusu,yaşama biçimi olduğunu yaptığım araştırmalardan biliyordum.

Ama kardeş ülke Azerbaycan oldum olası ilgimi çok çekmişti. 1992 de Sovyetlerden özgürlüğüne kavuşan Azerbaycan’a birgün gitmeyi hayal etmiştim.

O bugüne hasıl oldu. 3 Nisan da,sabahın erken saatlerinde Sabiha Gökçen’den havalanan Azerbaycan Havayolları’na ait uçağın içindeydim.  

Yanımdaki koltukta eşi Azerbaycanlı, kendisi de restoran işleten İstanbullu bir işadamı oturuyordu. Uzunca bir süre Bakü ve Azerbaycan hakkında beni bilgilendirdi .

Onun da anlatımları doğrultusunda varolan heyecanım biraz daha doruğa tırmandı.

Bu sayede, 70-80 sene Rusların yönetimi altında kalan 24 yıldır bağımsızlığını kazanan, ayrı devlet aynı millet olduğumuz aynı dili konuştuğumuz  Azerbaycan halkı nasıl yaşar, ne yer ,ne içer ,kültür ,sanat, müziğe nasıl ilgi duyar, ne ile uğraşırlar, ekonomileri ne durumdadır gibi soruların cevabını kısmen aldım.

İlk şaşkınlık, Haydar Aliyev Havaalanında

2 saat 45 dakika havada süzülen uçak Bakü Havaalanı’na indi.

Havaalanından içeriye adım ataratmaz gördüğüm manzara  karşısında dondum. Bunca yıldır seyahat ederim, ben hayatımda hiç bukadar temiz, gösterişli bir havaalanı görmedim.

Sağa sola bakarak yürürken ayaklarım birbirine dolaşıyordu.

Abartmıyorum,emin olun ağzım açık kaldı.

Kapıda vize uygulaması kuyruğunda yerimi aldım, basitbir form doldurarak pasaportumu verdim, 3-5 dakikalık işlemden sonra 60 günlük vizemi aldım.

Polis kontrolünden sonra internet üzerinden ismini de bildiğim taksi şoförü Timur ile buluştum. Timur 35-40 yaşlarında bir Azeri vatandaşıydı.”Timur,otele kadar yolculuğumuz ne kadar sürecek” dedim.

“Yarım saat abi” dedi.

“Timur bana Bakü’yü anlat” dedim.

“Bakü çok güzel şehir abi” dedi.

“Nasıl güzel şehir “ dedim ,”abi” dedi

“Ruslar’dan kalan binaların çürüklerini yıkıyorlar, yenisini yapıyorlar, sağlam olanlara dış cephe giydiriyorlar ve güzelleştiriyorlar.

Estetiğe, güzelliğe ve sağlamlığa çok önem veriliyor.

20 yılda Bakü dünyanın en güzel şehirlerinden biri oldu.

Ama Bakü’nün dışında diğer kasabalarda gelişme,biraz yavaş gidiyor ” dedi.

Taksi ilerlerken bir yandan Timur’u dinliyor, bir yandan da çevreyi izliyordum. Yolun sağında ve solunda öbek öbek ,küme küme iki katlı evler vardı.

Ama yolboyu örülen duvarla evlerin zemin katı görünmüyordu. Ben bu duvarların trafik gürültüsüne karşı yapıldığını düşündüm. Daha sonra öğrendim ki evleri kamufle etmişler.

Ancak şehire girdikten sonra yol güzergahında sağlı sollu gördüğüm  herşey bana  “bukadar da” olmaz dedirtecek kadar güzeldi.

Dört gidiş dört geliş yolda otelime doğru ilerlerken sol tarafta gördüm düzenlenen rekreasyon alanları, sağ tarafta muhteşem binalar herşeyden önce temizliği ile beni şaşırttığı kadar büyülüyordu.

Artık ne Timur’u dinliyordum, ne de başka birşey düşünüyordum, sadece gördüğüm herşeyi yaşamaya çalışıyordum.

Otele vardım, yerleştim ,güzeldi ancak gelişmekte olan bir semtteydi.

İzmir ‘de gece başlayan yolculuğumu burada noktalayıp ,dinlenmek için kendimi yatağa attım. İki saatlik dinlenmeden sonra sırt çantam omuzumda resepsiyona indiğimde girişte tatlı dili ve güler yüzü ile karşılayan Edile Hanım aynı sevecen yaklaşımıyla bana bugünün geriye kalan kısmında neler yapabileceğimi anlattı.

O’nun anlattıkları doğrultusunda otelden çıktım ,kısa sürede sahile ulaştım.

Sahil sağa ve sola doğru kilometrelerce tertemiz düzenlenmiş haliyle önümde duruyordu .Sağ tarafı  Devlet Bayrak Alanı’na doğru, sol tarafı da şehir merkezine gidiyordu.

Şehir merkezine doğru yürüdüm.

Bakü’ye giden herkese bu sahilde en az bir kere yürümesini tavsiye ederim.

İnanılmaz güzeldi. Meydanlar ,yürüme  alanları ,rekreasyon alanları ,ağaçlandırmalar, parklar, özenle yapılmış, tertemiz olan altgeçitler ,yürüdükçe gördüklerimden dolayı beni şaşırtıyordu. 

Bir  tarafında Hilton oteli ,diğer tarafında hükümet binası olan meydan geldim. Meydanın ortasında durup 380 derece döndüm, gördüğüm herşeyi  fotoğrafladım.

Ayaküstü birkaç insanla konuştum. Türkçe konuşarak  anlaşabiliyorduk. Herkes  gayet güzel  Türkçe konuşuyordu. 

Yarın otobüs  ile yapmak istediğim şehir turu için durağa gittim. 

Yetkiliden tur hakkında bilgi aldım.

“9:20 de başlıyor birer saat aralıkla yapılıyor “dedi.

Broşür aldım, ayrıldı .  

Birkaç cadde , birkaç sokak yürüdükten sonra akşam yemeği için Park Bulvar içindeki Abşeron Cafe  and Lounge'da yerimi aldım ve akşam yemeğimi yedikten sonra, taksi ile otelime geldim.

Sabah kahvaltıdan sonra çok erken otelden ayrıldım.

Yaklaşık birbuçuk  saat boyunca  kıyıdan ve Park Bulvar ‘dan yürüye yürüye  ve büyük keyif alarak otobüs durağına saatinde yetiştim. 

Saat geldi geçti ama otobüs gelmedi. Yanıma durumdan haberdar olan bir taksi şoförü yanaştı. “Selamün aleyküm ,otobüsü bekliyorsan gelmeyecek “ dedi.

Neden gelmeyeceğini sorduğumda ,”otobüs güzergahında yol kapalı, tamirat var” dedi. Zaman ayırıp araştırdım ,doğru söylüyordu.

Bu durum üzerine kendisiyle anlaştım ,bana hem rehberlik yapacak hem de şoförlük yapacaktı. Adı Namıq’tı.  (Namık) Anlaştık. Bana şehri 3,5 saat boyunca hem gezdirdi hem anlattı.

Karşılığında sadece 65 Türk lirası aldı. Bana göre dolu dolu haketmişti.Şehrin neresinde ne kadar gezilip görülecek nokta varsa ,ki onlar, Azatlık Meydanı ,Port Bakü Ticaret Merkezi, Haydar Aliyev Merkezi , Modern Sanat Müzesi, Kız Kulesi ve İçeri Şehir ,Flame Towers,Doğaüstü Park,Bahram Gür Heykeli ,Devlet Bayrak Meydanı ,Kukla Tiyatrosu ve Park Bulvar içindeki müzeler , hepsini tek tek gezdirdi.

Turun arkasından“ şehir hakkındaki bu güzel ve faydalı bilgileri Namık’la gezerek öğrendim“  dedim.  Şehir turunu otobüsle yapsaydım belki bu kadar özel ve faydalı olmayabilirdi.

Namıq’tan memnun kaldığım için ertesi gün beni otelden almasını ve şehrin dışında bana birkaç kasaba gezdirmesini, aynı zamanda beni Ateş Mabedine götürmesini istedim.

Kabul etti ve beni otele bıraktıktan sonra  ayrıldı.

Doğrusu bugün birbuçuk  saatlik sabah yürüyüşünden sonra  ,üçbuçuk  saat süren şehir turunun ardından pestilim çıkmıştı.

Dinlenmek ve gördüklerimi   hazmetmek için odama çekildim. Ertesi sabah kahvaltıdan sonra konuştuğumuz saatte Namıq otelin önünde belirdi.

Taksiye bindim, teker dönmeye Namıq anlatmaya başladı.

Azerbaycan’ın tarihinden iki devlet bir millet olmaktan başladı ,İran’da yaşayan 45 milyon Azeri’den devam etti.

Bakü’nün gelecek on yılda kavuşacağı kent  siluetinin baştan başa değişeceğinden, daha güzel olacağından bahsetti.

Bakü’ye gidildiğinde görülmesi gereken en önemli  yerler

KızKalesi  (Qız Qalası)

Bakü’de  varolan  bir efsaneye göre, Kral savaşa giderken, hamile olan eşinden erkek  çocuğu bekler.

Savaştan döndüğünde kız çocuğu olduğunu öğrenince onun öldürülmesi emrini verir.  Prensesin dadısı onu kaçırır saklı bir yerde  büyütür.

Ancak bir gün kral 17 yaşına basmış güzeller güzeli kızı görünce  ona aşık olur, onunla evlenmek ister. Bu durum kızın kabusu olmuştur.

Kız zaman kazanmak için kraldan öyle bir kale ister ki yapımı yıllar sürer, buna rağmen o gün gelip çattığında, kale tamamlandığında kız kaleye çıkar kendini Hazar denizine bırakır.

Kale  duvarlarına çarpan kız can verir.

Baku’yü ziyaret edenlerin birinci sırada gördüğü yer olan Kız Kalesi (Qız Qalası) gerçekten görülmeye değer bir yerdir.

Ateşgah, Zeruştlar tapınağı

Ateşe, suya, toprağa inananların, canlı cansız herşeyin içinde ateş olduğunu düşünenlerin  tapınağı olarak 17.Y.Y.da inşa edilmeye başlanmış, bugünkü halini ise 19.Y.Y.da almış.

O dönemde bu bölgede yaşayan  insanlar  “Zerduşt” olarak anılırlardı.  Ateşe ve onun kutsal olduğuna inanır, burada ibadet yaparlardı.

Surların içinde büyük ve yüksek bir avlu ve avlunun içerisinde onlarca bölümden oluşmuş küçük küçük odacıklar vardır. 

Avlunun ortasında asırlardan beri yanan ateş yanmaya devam ediyordu.  

Azerbeycan İslamiyeti kabul edince, Zerduştlar   Hindistana  göçmüşler. 

Bu gün artık benzer türde ibadet yapılmasa da geçmişi öğrenmek adına ziyaret edilmesi gereken önemli bir çekim merkezidir.

İçeri Şeher

İçeri Şeher, kimi yerde İzmir’in Kızlar Ağası Hanı’nı, kimi yerde Ödemiş’in Birgi’sini, kimi yerde Konya’da Mevlana Turbesini, kimi yerde Boğazın Kız Kulesini anımsatan yönleriyle, Dünya Unesco Listesine girmeyi başarmış tarihi çekirdeğidir.

Baku’nün en eski yerleşim yeri olan İçeri Şehir 12 yüz yılda kenti savunmak amacıyla etrafına gerdanlık gibi örülmüş sur duvarları olan en eski kent merkezidir.

İçinde Kız Kulesi, Şirvanşahlar Sarayının yanı sıra pek çok tarihi mekanı, yeme içme alanları, Otelleri, ve elbette hediyelik eşya dükkanlarını barındırmaktadır.

Baku’nün göz bebeğidir.

 Bu tarihi mekanda bulunan Meydan Restaurant’ta bir akşam, Foça’da tanıdığım Sedef Kaynarkan  ve Bakü’de tanıştığım Feridun bey  ile yediğim yemeğin tadını ve yaptığımız keyifli sohbeti unutamam.

Bir daha gidebilirsem  en az 2-3 hafta gitmek isterim.  Türkçe konuşulan, batı şehirleri kadar güzel olan Bakü’ye  3-4 gün yetmez. 

Sebahattin Karaca

YORUMLAR

  • 0 Yorum