İki gün önce başlayan İsrail saldırısı artarak devam ediyor. İsrail, İran’ın nükleer tesislerini, askeri kapasitesini ve altyapısını tamamıyla çökertmek istiyor. İsrail, oldu-bittiyle ABD yönetimini yanına alarak uzun vadeli bir ABD ve İran savaşının başlamasını istiyor!
Aslında İran tarihine baktığımızda, bu topraklarda 7 bin yıllık kadim bir uygarlığın izlerini görüyoruz. 15. yüzyılda Safevi Hanedanlığı'nın yönetimi ele geçirmesiyle Şii mezhebini benimseyen İran, 1979 Humeyni Devrimi'ne kadar monarşi ile yönetilen bir ülke oldu. Safevi Hanedanlığı'nın yıkılmasıyla topraklarının büyük bir kısmını kaybeden İran, 18. yüzyıldan sonra Afşar ve Kaçar Hanedanlıkları tarafından yönetildi.
1921 yılında meşruti monarşiye geçen ülkede anayasa hazırlandı ve meclis açıldı. Aynı yıl General Rıza Han, darbe ile iktidarı ele geçirerek Pehlevi Hanedanlığı'nı kurdu. Petrolün bulunması ve dünya genelinde kullanılmaya başlanmasıyla büyük bir petrol denizi üzerinde yüzen İran'ın huzuru iyice kaçtı. Ülke, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra petrol kontrolü için İngiliz ve Ruslar tarafından iki nüfuz bölgesine ayrıldı.
İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra İran, Alman tehdidinden korunma bahanesiyle İngiliz ve Ruslarca işgal edildi. Bu dönemde Oğul Rıza Pehlevi iktidara getirildi. 1950'li yıllarda ise Muhammed Musaddık, bir darbeyle iktidarı ele geçirerek tüm Batılı petrol şirketlerini İran'dan kovdu ve petrol kaynaklarını millileştirdi. Bunun üzerine İngiltere, İran'a karşı katı bir ambargo uygulayarak Musaddık'ı bir halk ayaklanmasıyla iktidardan düşürdü.
Bu darbenin sonunda Rıza Pehlevi tekrar iktidara geldi. Ancak İngiltere ve Batı, bunun karşılığını fazlasıyla İran’dan aldı. 1960’larda, tamamı Batılı petrol şirketlerinin kontrolünde İran’da düzenli petrol üretimi başladı. Rıza Pehlevi, ülkede hızla bir toprak reformu yaptı.
Batılılaşma süreci hızlanırken, ordu modernize edilmeye çalışıldı. Ancak bu batılılaşma ve Pehlevi ailesinin fütursuz yaşamı ile zenginliğin halka yansımaması sonucu İran’da devrim şartları oluştu. Bu gelişmeler üzerine Fransa’da sürgünde bulunan Ayetullah Humeyni, 1979 yılında Tahran’a gelerek İslam Devrimi’ni başlattı. Pehlevi ailesi önce Mısır’a, sonra ABD’ye kaçtı. Şah, sürgünde yaşamını yitirdi. 1989 yılında Humeyni’nin ölümüyle Rafsancani iktidara geldi. Başbakanlık sistemi kaldırılarak tamamıyla bir şeriat yönetimine geçildi.
- İki gün önce başlayan bu savaş, İran-İsrail ekseninde nereye evrilir?
- Olaya Rusya ve Çin müdahil olur mu?
Bu soruların önemi büyük: İran düşerse Rusya, Kafkas bölgesinden büyük bir güvenlik zafiyetine uğrar. Çin açısından da İran çok kritik; çünkü İran’ın ürettiği petrol ve doğal gazın yüzde 95’ini Çin satın alıyor. Ayrıca, İran’ın kontrol ettiği Hürmüz Boğazı'ndan dünya doğal gaz ve petrol üretiminin dörtte biri sevk ediliyor.
Peki, İran saldırısına diğer Arap ülkeleri neden sessiz kalıyor?
Sadece Pakistan ve Türkiye ses çıkarıyor. Bunun en büyük nedeni, İran’ı Sünni eksende olan bu ülkelerin Şii yönetim olarak düşman görmesi. Özellikle Suudi Arabistan bu düşmanlığın başını çekiyor. Ayrıca, hiçbir körfez ülkesinde İsrail’e karşı koyabilecek güçlü bir hava gücü bulunmuyor. İsrail, bu işe ABD’yi de katarak savaşı devam ettirmek istiyor.
Bakalım sonuç ne olacak?
7 bin yıllık bir uygarlığa sahip olan İran, son yüzyılda petrol ve doğalgaz kaynakları nedeniyle emperyalistlerin hedefinde. Acaba İran diz çöktürülerek rejim değişikliği yapılabilecek mi?
RIDVAN KARAPEHLİVAN
YORUMLAR