RIDVAN KARAPEHLİVAN

RIDVAN KARAPEHLİVAN

Bakırçay Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni

Belediyeler Niçin Bu Kadar Dara Düştü?

29 Mayıs 2025 - 21:56

Ülkemizdeki idari yapılanmada önemli bir fonksiyon içeren, Anayasal kuruluş konumunda olan belediyeler, özellikle son bir yılda niçin mali açıdan büyük bir krize girdiler?

Kuruluşu Kırım Savaşı dönemine giden ve neredeyse iki yüzyıla yaklaşan belediyeler konusunda ülkemizde gerek Osmanlı gerek Cumhuriyet döneminde ciddi yasal ve idari düzenlemeler yapıldı.

İlk düzenleme, bahsettiğim gibi, 1854'te yapıldı.

Bu düzenlemeye göre: “İstanbul Şehremaneti, Batılı anlamda ilk belediye örneğini oluşturmuştur ve Türk belediyecilik tarihi açısından son derece önemlidir. Meclis-i Vala-yı Ahkâm-ı Adliye örgütün görev ve statüsü 13 Haziran 1854 tarihli bir nizamname ile düzenlendi.”

Son düzenlemeler ise AK Parti hükümetleri döneminde sıkça yapıldı.

Modern anlamda belediyecilik Tanzimat süreciyle başlamış olsa da, gerçek manada kaynaklara ve kısmi bir idari özerkliğe kavuşması ise 1984 ve 2002 seçimlerinden sonra olmuştur.

Özal döneminde belediyelere imar düzenleme ve bütçe yapma yetkisi verilmiş. 2002 Kasım ayında iktidara gelen AK Parti hükümeti, Avrupa Birliği ile yaşanan bahar havasının da etkisiyle yerel yönetimleri daha da güçlendirmiş; 2009 yılında önce Büyükşehir, beş yıl sonra da Bütünşehir yasası ve uygulamaları ile belediyelerin, deyim yerindeyse, anatomisi ve genetiği tamamıyla değiştirilmiştir.

2014 yılı itibarıyla 31 Büyükşehir Belediyesi oluşturulmuş, bunların hizmet alanları ilin mülki sınırları ile birleştirilmiş, köyler ve belde belediyeleri tüzel kişilikleri kaldırılarak mahalle olmuştur. Buradaki hizmet yükü, il özel idarelerinin kapatılması ile tamamıyla Büyükşehir öncülüğünde ilçe belediyelerine verilmiştir.

Başta bu merkezileşme, kamu kaynaklarının verimli ve optimum kullanılması konusunda olumlu görünse de, uygulamalarda çok büyük sıkıntıları beraberinde getirmiştir.

Köylere yeterince hizmet gitmemeye başlamış, merkezîleşen belediye bürokrasileri halkın taleplerine anında ve hızlı şekilde cevap verememeye başlamıştır.

Son günlerde yaşadığımız il olan İzmir Büyükşehir Belediyesi üzerinden sıkıntıları görüp yaşıyoruz.

Bugün itibarıyla İzmir’de yaklaşık 23 bin Büyükşehir Belediyesi işçisi grev kararı aldı.

Bu durum elbette kamu hizmetinde aksaklığa neden olacaktır.

Belediyelerin mali krize girmelerinde en büyük neden olarak SGK, vergi gibi merkezi idareye olan borçlarının alelacele ilgili kurumlarca tahsile gidilmesi, hatta bu konuda gereğinden fazla sıkılması söyleniyor. Elbette bu büyük bir etken.

Ama bu belediyeler bu borçları nasıl bu kadar büyüttüler?

Elbette en büyük etken, siyasi nedenlerle belediye şirketlerine alınan aşırı kadrolar.

Yine bu konuda İzmir Büyükşehir Belediyesi'nden örnek vermek istiyorum; Aziz Kocaoğlu döneminde 26 bin olan çalışan sayısının, sonra gelen Tunç Soyer döneminde 38 bin civarına çıkarıldığı söyleniyor.

Bunun nedeni nedir?

İzmir Belediyesi'nin hizmet alanı 2009 ve 2014 yılında genişlemiş ve Aziz Başkan elindeki kadro ile bu hizmetleri rahatlıkla yapmıştır.

Beş yılda çalışan sayısını yüzde 50 artırmak sorumsuzluk değil midir?

Belediye çalışanları, işçi statüsünde olanlar, sendikalıdır. Bu son grev kararında belediyenin çalışanlara 59 bin teklif ettiği, sendikanın ise 82 bin istediği söylenmektedir.

Elbette herkes en iyi şartlarda yaşamak ister ama serbest piyasada asgari ücretin 22 bin lira olduğu ve özel sektör çalışanlarının neredeyse yüzde 70’inin asgari ücret veya bir tık üstünde çalıştığı bir dönemde 82 bin rakamı neye dayanarak istenmektedir?

Bu durum ilçe belediyelerinde de aynıdır.

Bergama, Dikili ve Kınık’ta da aynıdır. Kadro şişkinliği vardır.

O ay maaşı ödeyen belediye başkanları derin bir “oh” çekmektedir.

Belediyeler mutlaka verimli çalışır hale getirilmelidir.

Özellikle şirketler, ihale ve eleman alma konusundaki süreçleri yakından izlenmeli; kural ve kaideleri değiştirilmelidir.

Bir kişinin yapacağı iş için, sırf bana oy getirdi diye beş kişi almanın bir anlamı yoktur.

“Ağanın eli tutulmaz” misali, belediyeler geçim kapısı değil, yerel hizmet üretme yerleri olmalıdır.

Aksi takdirde, belediyelerin hiçbir hizmet yapamadan sadece maaş ödemek için çabalayan kurumlar olmasının manası yoktur.

Bu konuda sıkı yasal düzenleme ve denetimlere ihtiyaç olduğu aşikârdır.

RIDVAN KARAPEHLİVAN 

YORUMLAR

  • 0 Yorum