PROF. DR. İBRAHİM ORTAŞ

PROF. DR. İBRAHİM ORTAŞ

[email protected]

Doğan Cüceloğlu Hoca'nın Öğrettikleri ve Topluma (Kamuya) Katkıları

20 Şubat 2021 - 00:51

 “Mükemmel Değil İyi İnsan Yetiştirelim” diyen Doğan Cüceloğlu Hoca'nın Öğrettikleri ve Topluma (Kamuya) Katkıları 

Psikolog ve yazar Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu ülkemiz insanının “yetişkin birey” olması yolundaki öğretileri ve paylaşımları ile topluma katkısı olan öncüler arasında yerini alarak aramızda ayrıldı.

Hayata iyi insan, başarılı ve yararlı bir birey olacaksak mutlaka birinin/birilerinin yaşamına dokunmak ve onun/onların yaşamına anlamlı bir katkı bulunmak gerekir.

Çoğumuzun hayatına dokunan ve ufuklarımızı açan Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu Hoca da yaşam okulunda benim de yaşamıma dokunmuştur.  

1995 yılında beş yıllık yurtdışında doktora sonrası Türkiye’ye döndükten sonra, ortamdan uzak olmanın da verdiği kopukluğun etkisi ile, Türkiye’de kültür, sanat ve okunanlar ilgi ve merakımı çekmişti.

Kitapevlerinde kişisel gelişim alanında Doğan Cüceloğlu’nun kitapları ile karşılaştım. “İyi Düşün Doğru Karar Ver” kitabı ilk okuduğum kitabıydı.

Çok önemsedim ve daha sonra “İnsan İnsana, İnsan ve Davranışı, İçimizdeki Çocuk, İçimizdeki Biz, Yetişkin Çocuklar, Savaşçı, Keşke’siz Bir Yaşam İçin İletişim, Mış Gibi Yaşamlar, Onlar Benim Kahramanım” kitaplarını okudum ve öğrencilerime de önerdim.

Bizim gibi gelişme aşamasında olan, eğitim düzeyi yeterince gelişmemiş ülkelerde yaşanan “Mış” gibi yaşamı bütün çıplaklığı ile yaşadığımızı gösterdi.

Doğan Bey bütün öğretileri ile adeta bizi aynanın karşısına geçirdi ve kendi zihin kodlarımızdaki yerleşmiş yanlışları yok varsayıp yanlışlarımızla yüzleşmemizi sağlattı.  

Daha sonra Doğan Bey'in TV programlarını hep izlemeye çalıştım ve notlar aldım.

Doğan Bey ülkemizin temel sorunu olan “yetişkin birey olamama” sorunu yaşadığımızı öğretiyordu.

Cüceloğlu, insanımızın düşünce, duygu ve davranışlarının temelindeki yetersizlikleri, kendisinin de içinde geldiği, toplumsal alt yapı ile analiz ederek bilimsel psikoloji kavramlarına boğmadan açık seçik anlatmaya çalışıyordu.

Konferanslarında kendine özgü içten ve rahat anlatım tavırları ile herkesin dikkatini çekmiş, iş çevreleri ve okullarda anne-babaların sorumluklarını ve insan ilişkilerini anlatmıştır. 

Doğan Bey içinde bulunduğumuz toplumda egosu şişmiş milyonlarca insana “ben” değil “biz” eksenli olmamız gerektiği konusunda kendimiz ile yüzleşmemizi bize gösterdi.

Kendisi olmamış, empati yapmayan, burnundan kıl aldırtmayan, asık suratlı yöneticilerin empati yapamamasının yarattığı tahribatı anlattı.

Öğretici Kimliği, Sınırlar ve Sorumluk Bilinci

Kitaplarında ortaya koyduğu interaktif açıklamaları ile aynada kendimizi görebilmemizi sağladı.

Canımız anne, baba ve öğretmenlerimizin çocuk yetiştirme konusundaki yetersizliklerini de ortaya koyarak en büyük öğretmen olan annelerimizin ve okullardaki öğretmenlerimizin eğitiminin önemini anlattı.

İrfan Erdoğan ile yazdığı “Öğretmen Olmak” adlı kitabında öğretmenin yetkinlikleri ve sorumlulukları üniversite öğretim üyesi öğretmenin hiçte o kadar kolay olmadığını öğrendim.

Sırlar ve sorumluluk bilincinin ne olduğunu daha iyi hissetim.

Öğretim üyesi kimliği ile omuzlarımdaki yükün çok ağır olduğunun daha iyi biliyor ve ona göre öğrencilerin karşısına ne denli hazırlıklı olmanın ve iletişimin önemi bilinci ile çıkıyorum.

Halen de kendimi test ettiğimde öğretim üyesi kimliği ile zorlu bir mesleği seçtiğimi belirtebilirim.

Öğrencilerime genelde ilk derslerde üniversite nedir? Üniversitede ne öğrenilir, öğrenci sorumluluğu ve kemliği konularını işlerim. Çoğu öğrencimizin öğrenci kimliği üzerinden sınırları ve sorumluluk bilincini kavramadıklarını görüyorum. Bu bağlamda Doğan Bey'in yaptığı işin ülkenin gelişmesi için ilk iş olduğunu hep düşmüşümdür.

 Kendi Seçimini Kendisi mi, Yoksa Başkası mı Yapıyor?

Hayatımızı nasıl sürdürüyoruz, yaşamda seçimlerimizi biz kendimiz mi yapıyoruz, yoksa başkası mı karar veriyor sorgulaması ile hepimize yön gösterdi.

Hepimize ne zaman “ben”, ne zaman “sen” ve ne zaman “biz” duygusu ile hareket etmemiz ve anlamamız durumunda yetişkin birey olacağımızı anlattı.

Geleneksel kültürümüzde yerleşik, ezbere bildiğimiz çoğu söz, klişe slogan ve ifadelerin ne denli yanlış olduğunu kendi üslubu ile anlatmaya çalıştı.

Kişinin kendisi olmasının önündeki engelin yine kendimiz olduğunu belirtmekle birlikte, eğitim ve yaşam ortamının önemini anlattı.

Kişinin içine doğduğu aile, okul ve sokak ortamlarının önemini işledi.

Evinde kitabı olmayan, barışık olmayan aile yapıları, okullarda bina değil, insanın yaratıcılıkları ve paylaşımlarının önemini anlattı.

“Okullar kişiyi var edecek şekilde, insanın kendisini ifade edeceği ortamı sağlamalı, kişiler düşüncelerini özgürce açıklayabilmeli ve tartışabilmelidirler.

Yaratıcılığını gelişmesi için insanın meraklı, sorun, sorgulayan hata burnunu her şeye sokacak kadar her olayla ilgili olmasını belirtiyordu.

Geleneksel aile yetiştirme sitemimizde olan “sus, sen ne anlarsın” gibi çok erken yaşta çocukların yaratıcılığını körelten eğim sistemini Nobel ödüllü araştırıcılar yetiştiremeyeceğini belirtiyordu.

Okul ve Üniversite Ortamı Sözle Değil Yaptıkları ile Örnek Olmalı
Bir konuşmasında, üniversitelerde öğrenci ve öğretim üyelerinin aynı ortamda yediğini içtiğini, aynı tuvaleti kullandığını anlattı.

İnsanın birbirinden öğrenecek çok şeyi olabileceğini belirtiyordu.  

Öğrenim gördüğüm üniversitenin ilk yıllarında bizler de aynı kafeteryada yer içer, toplantılarda bir araya gelir ve yöneticiler ile rahatlıkla konuşup taleplerimizi iletirdik.  

Üniversite bir öğrenme ortamı-bir laboratuvar olduğu için öğrencilerin bizlerle birlikte olmasını hep önemsemişimdir.

Doğan Hocamız çoğu kişinin fizyolojik yaşı ile gelişmişlik yaşının birbirine uymadığını belirtiyordu.

Çoğunun çocukluğunu aşmadığını ve okulun, üniversitenin de yardımcı olacak ortam yaratmadığını belirtiyordu.

Kişi beynine değer vermeden ve kendini gerçekleştirmeden yetkili ve etkili yere geldiğinde yarattığı tahribatın çok yüksek olduğunu vurguluyordu. Değerler eğitiminin verilmediği ortamlarda kişilerin de gelişmediği bilimsel veriler ile ortaya konmuştur.

Okul Başarısı Değil, Hayat Başarısının Önemi

Doğan Hoca yaşam başarısının öneminin okul başarısından çok daha önemli olduğunu sıklıkla belirtmiştir. Üniversitelerin verdiği diplomaların çoğu zaman toplumsal yaşama katkı sağlamadığını ifade etmiştir.

Yaşamlarından ders çıkararak sorun çözmeye çalışan, motivasyonu yüksek insanların bugün başarılı olduklarını belirtiyordu.

Öğrencilik yıllarında akademik başarısı yüksek öğrencilerin bir kısmının iş ve sosyal yaşamda çokta başarılı olduğunu yaşayarak gördük, bütünü kavramak, özgür birey olarak kendisi olmak, yeri geldiğinde risk alabilmeyi bilmek ve başarmak kişileri diğerlerinden farklılaştırmaktadır.

Kendini hayta her yönü ile hazırlamak için okumak, sorgulamak, yaşananlardan ders çıkarmak ancak hayat başarısına katkıda bulunur.

Damdan Düşen Psikolog İle Kompleksiz Yaşam

“Damdan düşen psikolog’ adlı söyleşi kitabında damdan düşmenin utanılacak bir şey olmadığını, geldiği koşulları ve yaşamdaki zorluklarını içtenlikle anlattı.  

Söyleşi kitabında Cüceloğlu’nun nasıl bir toplumsal katmanda ve ne tür zorluklarla olgunlaştığını kendisiyle barışık bir şekilde anlattı.

Toplumun alt katmanlarından gelmenin ve kırsaldaki kadınların elinde büyümüş olmanın kendisine kazandırdıklarını içselleştirmiş ve kompleksten kurtarmıştı kendini.

Doğan Cüceloğlu yaşamın anlamını, “İnsan İnsan”,  “İçimizdeki Çocuk” kitaplarında ne kadar yetersiz bilgi ve bilinçten yoksun yetiştirildiğimizi vurguladı.

Doğan Bey psikoloji bilimini terimlere, kavramlara indirgemeden hepimizin anlayacağı bir şekilde anlatıp sevdirdi.

“İyi düşün doğru karar ver” kitabında eğitimde farkındalığın geliştirilmesinde sorgulamanın değerini anladım. İnsan ilişkilerinde empati ve önemsemeyi en sade ve gerçek bir dille vurguladı.

En çok da annesinden ve üvey annesinden öğrendiği o kadınların doğal bilgeliğinin önemini çok önemsedim.

Annesinin ölümüne dair hissettiklerini özetlediği “annen yok, kimsen yok” ifadesi ile annelerimizin hayatımızdaki yerini, içimizi burkarak, gözlerimizden yaş getirterek, hepimizi derinden düşündürerek hatırlattı.

Hepimize içimizdeki çocuğu ve coşkuyu öldürmememiz gerektiğini ve yerine göre o coşkulu çocuğu yaşatmamız gerektiğinin önemini kendi vücut dili ile anlattı.

 Zorluklara Karşı Savaşçı Olmak

Doğan Cüceloğlu  insanlara umut aşılamayı somut olarak ortaya koymuş, kitaplarında, özellikle “Savaşçı” kitabında kişinin doğanın kurallarını bilmesini ve zorluklara karşı dirençli olmasını hatırlatmıştır.

Öncelikle her öğrencinin mutlaka “Savaşçı” ve “İyi Düşün Doğru Karar Ver” kitaplarını okumasını hep öneririm.

“İçimizdeki Çocuk” ve coşku hiç sönmesin ifadelerini Doğan Bey’den öğrendik.

Bir söyleşisinde “Eğer bir insan, ‘ben kendi yaşamımda vardım, ben hayatı tribünlerden seyretmedim, sahadaydım, toz toprak oyun devam etti, kar, yağmur yağdı, ama her şeye rağmen oyun devam etti. Ben öptüm, öpüldüm, gol attım, gol yedim, ama bir curcunaydı ki, yaşadım ve hep oradaydım’ diyebiliyorsa işte bu yaşam başarısıdır” diyordu.

Özet Olarak; Yaşam yolculuğunda, ‘anlamlı bir hayat’ için kendin olmak, kendini gerçekleştirmek gerektiğini öğretti.

Mutluluk denen arayışta ‘coşkulu bir hayat’ için yaşamı temelden anlamak ve olduğu gibi kavramanın önemini vurguladı.

Neşeli ve sağlıklı yaşam için ‘güçlü bir hayat’ ifadesi ile kendine (vücuduna ve beynine) değer vermenin önemini öğretti hepimize. Sınırlar sorumluluklar bilincinin farkında olarak yaşamanın anlamlılığını anlattı.

Evet, işin aslı insan diyen, insanı anlamaya çalışırken hakikati arayan insanlık peşinde koşan ve insanın yeniden insan olması yolunda koşan Koca insan Doğan Cüceloğlu da aramızdan ayrıldı.

Cenazede konuşan ağabeyi Şahin Cüceloğlu doktorların "sakin bir yaşam sür" tavsiyesine rağmen "Türk halkına hizmet etmeye devam edeceğim. Uzun mutsuz bir yaşam değil, kısa yararlı bir yaşam tercih ediyorum" dediğini aktardı. Yazı ve anlatılarında uzun değil, kaliteli ve anlamlı yaşamı öğretiyordu.

Doğan Cüceloğlu’nun yazdıkları, anlattıkları kendi yaşamımda örnek olmaya devam edecek.

Bana da yaşamı içselleştirmeyi kavrattığı için kendilerine teşekkür borçluyum.  

Kendileri ile iki kez Adana’da konuşma fırsatı bulmuş, aralıklarla yazışmıştık.

En son bir hafta kadar önce ülkemizde kopan iletişimi işlemesini istemiştim. Ancak yaşam buraya kadarmış.

Ülkemizin başı sağ olsun. Kabri doğadaki bütün çiçeklerle dolsun, renklensin.  

Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Çukurova Üniversitesi, [email protected]

YORUMLAR

  • 0 Yorum