HASAN ESER

HASAN ESER

mahalligundem.com Genel Yayın Yönetmeni

Ver Korkuyu.. Ver Korkuyu..!

28 Kasım 2016 - 23:50

Hasan ESER / 28 Kasım 2016 - Biz korku üzerine disipline edilmeye çalışılan bir toplumuz.

Korkularımızın kaynağına inecek olursak; bu sorunsalımız tee çocukluğumuza kadar gidip dayanır.

Ebeveynlerin çocuklarını,  ‘seni polise vereceğim’ , ‘seni şu sakallı adama veririm’ gibi tehditkâr sözler üzerinden nasıl korkuttuğunu hatırlamak mümkündür-ki uzmanlar şimdilerde bunun ne kadar büyük bir yanlış olduğunu defaatle gündeme getiriyor-

Temelimize yerleştirilen korku kavramı hayatımızın hemen her evresinde peşimizi bırakmıyor. Bu korku anlayışı okulda müdür, askerde komutan, iş yerinde patron,  hatta aile yaşamına kadar gidiyor.

Herkes her şeyi birbirine korkular üzerinden dikta ediyor.

Ülkede bireysel yaşam bu yönde olunca; toplumsal yaşamda bu yöntem üzerinden şekillendirilmeye çalışılıyor.

Örneklemek gerekirse…

Toplumu on yıllarca ‘komünizm geliyor’ diye korkutmadılar mı?

Muhafazakâr sağın yükselişiyle birlikte; ‘İrtica geliyor, şeriat kapıda bekliyor, Türkiye, İran olacak’  şeklinde söylemler üzerinden korku salınmadı mı topluma?

Yine yakın zamanda;  ‘diktatörlük geliyor’ , ‘Türkiye bölünecek’ gibi içimize kuşku düşüren ifadeleri hemen her gün işitmedik mi?

Velhasıl şapkadan tavşan çıkarma konusunda pek mahir olan bu alt aklın felaket tellalları, fal mı bakıyor, istihareye mi yatıyor, yoksa gaipten haber mi alıyorlar bilmiyorum ama kehanet noktasında baltayı sürekli taşa vurdukları aşikâr.

Yahu bir dediğiniz de çıksın, vallahi dişimi kıracağım.

Hani geçiminiz falcılıktan olsaydı, şimdi meteliğe kurşun atardınız.

Neyse işin latifesi bir yana…

Toplumu korkular üzerinden yönlendirmeye çalışanların yeni trendi: ekonomik kriz.

Malumunuz…

Ülkemizde 2002’den bugüne süregelen ekonomik istikrar nedeniyle, ekonomi üzerinden yapılan muhalefet halk nezdinde karşılık bulmadı, bulamadı, halen de bulamıyor.  

Bunun içindir ki,  14 yıldır farklı fraksiyonlar üzerinden gidildi hükümetin üzerine…

Öyle ki yukarıda bahsettiğimiz korku endeksli algı yönetimi de işe yaramayınca; darbe ve darbecilerden bile medet umanlar oldu.

Yıllarca darbeye davetiye çıkaran söylemler havada uçuştu. Hatta darbe yapmadığı için Türk Silahlı Kuvvetlerine  ‘kâğıttan kaplan’ yakıştırması yapanlar bile oldu.

Hattı zatında…

Asker üniforması içine gizlenmiş FetÖCÜ teröristlerin 15 Temmuz kanlı darbe girişimiyle epey bir umutlanmışlardı. Hatta aralarında alkışlayanlar bile oldu. Ama necip Türk milleti darbeyi geri püskürtünce hevesleri kursaklarında kaldı.

Yineliyorum! Korku siyasetini kendine şiar edinen zevatın yeni stratejisi:  ekonomik kriz.

Fakat bu hususta dikkatinizi çekmek istediğim nokta şu:  Henüz  ‘ülkede kriz var’  diyemiyorlar.

Kriz kapıda’ diyerek, hükümeti köşeye sıkıştırmanın yolunu arıyorlar.

Dervişin fikri ne ise zikri de odur.

Bunların derdi de; Türkiye’nin ekonomik açıdan aciz duruma düşmesi ve ortaya çıkacak olası bir kaostan kendilerine iktidar devşirmek…

Yani tam anlamıyla ‘hedefe giden yolda her şey mubahtır’ anlayışı…

“Gerekirse iç savaş çıksın, darbe olsun,  Türkiye batsın, ama yeter ki Recep Tayyip Erdoğan yok olsun, AK Parti gitsin” mantığına sahip olanlardan daha ne beklenir ki?

Bu arada…

Halk, birilerinin düşündüğü ve zaman zaman telaffuz ettiği gibi cahil değil.

Halk, ekonomide ki dalgalanmanın Trump’ın seçilmesiyle alakalı olduğunu ve bu durumdan sadece Türkiye’nin değil, tüm dünyanın olumsuz etkilendiğini görebiliyor.

Ancak…

Yangına körükle gitmek birilerinin fıtratında var.

Türkiye bir zamanlar olduğu gibi yine 70 cente muhtaç kalsa, zil takıp oynayacaklar.

Varsın şimdi krizlerden medet umsunlar, nihayetinde halkın toplumsal belleği her şeyi görüyor, değerlendiriyor ve herkesin hanesine eksi ya da artı yönünde puan olarak kaydediyor.  

Bu bağlamda izin verirseniz birkaç küçük anekdot ile noktalayalım yazımızı:
 
NOT:

DAHA KÖTÜSÜ OLAMAZ!

Rivayet odur ki, adamın birine tatması ve hangisinin daha iyi olduğuna karar vermesi adına  iki ayrı kadehte şarap verirler.

İlkinden bir yudum aldıktan sonra şöyle der: ‘Diğeri çok daha kaliteli

Etrafındakiler büyük bir şaşkınla, ‘Ama efendi daha tadına bile bakmadınız ki?!’ deyince taşı gediğine koyar; ‘bundan daha kötüsü olamaz ki!

Kıssadan hisse, ben bir vatandaş olarak 2001’de krizin tadına baktım, inanın ondan daha kötüsü olamaz!

TEBESSÜM:

GÜÇLÜ TL'Yİ GÜREŞE Mİ GÖNDERECEKSİNİZ?

"2006 başında Türkiye ekonomisi fırsatlar/riskler" oturumunda reel olarak TL'nin değerli olduğu, bunun cari işlemler açığı ve dış ticaret üzerinde zorluklar yarattığı konuşuluyor. Süleyman  Demirel de bu konuda aynı düşünüyor ve fikrini şöyle açıklıyor: - Güçlü TL'yi güreşe mi göndereceksiniz?

GÜNÜN FIKRASI:

BİZ SENİN GENÇLİĞİNİ DE BİLİRİZ!

Nasreddin Hoca bir gün ata binmeye kalkışmış. Ne kadar uğraştıysa da becerememiş.

…Ve derin bir ah çekerek, ‘siz beni asıl gençliğimde görecektiniz’ demiş.

Sonra etrafına bakınmış kimseler yok, tebessüm ederek kendi kendine şöyle demiş: ‘Ah Nasreddin ah, biz senin gençliğini de biliriz

GÜNÜN SÖZÜ:  Bir tehlike anında gemiden uzaklaşanlar, geminin batmamasını bir türlü affedemezler.

YORUMLAR

  • 0 Yorum