HASAN ESER

HASAN ESER

mahalligundem.com Genel Yayın Yönetmeni

Okyanusu Geçen Derede Boğulmaz!

14 Aralık 2016 - 00:11

Hasan ESER / 14 Aralık 2016 -  Vatandaşın döviz bozdurması ile ekonomi düzelir mi?

Herkes elindeki doların tamamını bozdurur ise ne olur?

Diyelim ki olumlu sonuçlar verdi ve kısa vadede bize zaman kazandırdı.

Peki, uzun vadede ne yapacağız?

Öncelikle biraz geriye gitmekte fayda var.

Geride bıraktığımız 14 yıllık zaman zarfında…

Tek başına iktidarın getirdiği istikrar,  devleti sırtındaki kamburdan kurtaran özelleştirme politikaları, bankacılık sisteminin ıslahı, IMF'ye olan borcumuzun sona ermesi, kayıt dışılığa yönelik alınan radikal önlemler ve yatırımcının önünü açan girişimler sayesinde Türkiye sürekli yükselen bir grafik sergiledi.

Türkiye, en azından eskiye nazaran daha müreffeh bir çizgiye ulaştı.

Ancak…

Bugün gelinen noktada ortaya çıkan veriler, ekonominin küçülme sürecine girdiğini gösterdi.

Bu durumu fırsat bilen muhalefet ‘Deniz bitti, kara göründü’ geyiğine başladı.

Nihayetinde muhalefet görevini yapıyor-ki bende kendilerine laf yarıştırma peşinde değilim-

Zira Rus uçağının düşürülmesi, 15 Temmuz kanlı darbe girişimi, bozulan AB ilişkileri,  Donald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi ve hain terör eylemleri gibi ülke ekonomimizi olumsuz etkileyen konuları irdeleyerek başınızı ağrıtmayı hiç istemem!

Ayrıca kıvırtmaya da hiç gerek yok!

Evet, Türkiye ekonomisi küresel konjonktürün de etkisiyle alarm veriyor.

Allah aşkına, ‘Kılıçdaroğlu başa bir geçse her şey düzelecek’ ya da  ‘koalisyon olsaydı, şimdi her şey daha güzel olurdu’ diyerek, kendinizi cümle aleme güldürmeyin.

AK Parti’ye yöneltilen eleştirilerin neredeyse tamamını kabul edebilirim, ama ekonomi üzerinden yapılan ithamları kabul etmem!

Çünkü ekonomisi pamuk ipliğine bağlı bir ülkeyi yönetmek ile batması muhtemel bir gemiyle okyanusu geçmek arasında fark yoktur.

Lakin AK Parti 2002’de devraldığı yorgun gemiyle okyanusu geçmeyi başardı.  

Burada asıl sorulması gereken soru şudur:

Başımıza gelen hemen her olumsuzlukta…

Biz, ülkeyi idare edenleri topa koyanlar olarak ne kadar samimiyiz?

Bugün AK Parti değil de, CHP iktidarda olsa, biz yine hükümet politikalarını eleştirmeyecek miyiz?

Boş verin siyaseti, vatandaş olmanın sorumluluklarını yeterince yerine getirebiliyor muyuz?

Hepimiz aynı gemideyiz, içinde bulunduğumuz gemi defalarca batma tehlikesi geçirdi ve biz birey olarak bu gemiyi yüzdürmek adına ne yapıyoruz?

Hiç kimse kusura bakmasın, ben de dahil olmak üzere biz müsrif bir toplumuz.

Merhum Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel, (kendi şivesiyle) ‘Türkiye Cumhuriyeti çok güçlü bir devlet’ derdi.

Hakikatten bazen düşünüyorum da, biz ne kadar büyük ve güçlü bir devletiz ki bunca savurganlığa karşın batmayı bir türlü başaramıyoruz?

En basit örneğiyle şöyle düşünün:

Türkiye’de her yıl  1,5 milyar liralık ekmeği israf ediyoruz.

16 milyar liralık yaş sebze ve meyveyi çöpe gönderiyoruz.

Asgari ücretle çalışıyoruz ama 3 bin TL değerinde akıllı telefonları da cebimizden eksik etmiyoruz.
 
Sürekli otomobil değiştirme hastalığımız nedeniyle neredeyse bir ömür boyu borç ödüyoruz.

El alem sonra ne der?’ diye diye düğün, nişan, sünnet gibi geleneklerimize haddinden fazla para harcıyoruz.  

Gelirimizin neredeyse yarısını alkol, sigara, şans oyunları gibi keyfi alışkanlıklara aktarıyoruz.

Bir giydiğimizi bir daha giymiyoruz. Bugün bulduğumuzu bugün yiyoruz.

Yani ayranımız yok içmeye, tahterevalli ile gidiyoruz bilmem nereye

Biz toplum olarak dünyada ekonomisi en güçlü ülkelerden biriyle yer değiştirsek, çok değil bir yıl da o ülkeyi de uçurumun eşiğine getiririz.

Geçen akşam bir dost meclisinde CHP’li arkadaşım Tolga Sezer şöyle dedi: “Üretimden sürekli uzaklaşırken, sadece tüketen bir topluma dönüşüyoruz.

Doğru! Zira Yunanistan’ı batıran anlayış da bu değil miydi?

Öte yandan…

Devletin malı deniz, yemeyen bilmem ne’ anlayışından da vazgeçemiyoruz.

Misal…

Küçük ve orta ölçekli işletmelerimiz -nasıl daha az vergi öderim- derdinde…

Az kalsın unutuyordum.

Devletimizin sırtında asıl kambur da belediyelerdir.

Hani hep derler ya, ‘Türkiye’nin bütçesini askeriye tüketiyor’ diye.

Yalan! Bence ekonomiyi asıl tüketen belediyelerdir.

Evet, bir yumurtayı beş kişinin taşıdığı, insanların çalışmadan maaş aldığı, elde ettiği gelirin en fazla yüzde beşini yatırıma dönüştürebilen ve kalanı havaya saçan belediyelerden bahsediyorum. (Başta Foça olmak üzere nüfusu 50 binin altındakiler derhal kapatılmalıdır.)
 
Uzun yazının kısası…

İsmet İnönü kötü, Adnan Menderes kötü, Süleyman Demirel kötü,  Bülent Ecevit kötü, Necmettin Erbakan kötü, Tansu Çiller kötü, Turgut Özal kötü, Recep Tayyip  Erdoğan kötü, Binali Yıldırım kötü, biz ve Kılıçdaroğlu iyi öyle mi?

Günün sözü: "Çalışmadan, öğrenmeden, yorulmadan rahat yaşamanın yollarını alışkanlık haline getirmiş milletler; evvela haysiyetlerini, sonra hürriyetlerini ve daha sonra da istikballerini kaybetmeye mahkumdurlar." (MUSTAFA KEMAL ATATÜRK)

YORUMLAR

  • 0 Yorum