HASAN ESER

HASAN ESER

mahalligundem.com Genel Yayın Yönetmeni

Ne kadar tepki o kadar popülarite

08 Kasım 2016 - 23:14

Hasan Eser / 08 Kasım 2016 - Yeni Vizyon Gazetesi’nin Facebook sayfasında paylaşılan bazı yazılarımın altına ağza alınmayacak hakaretler içeren yorumlar yapılıyor.

‘Nasıl tahammül edebiliyorsun?’  diye soran yakın dostlarıma, ‘günü gelince yazarım, öğrenirsiniz’ diyerek geçiştiriyordum.

Kısmet bugüneymiş…

Hakarete maruz kalmaktan keyif alan biri değilim elbet.

Lakin bir gazeteci ne kadar tepki çekiyorsa, o kadar da hayran topluyordur.  

Bu bir etkileşim olgusudur.

‘Ne şiş yansın ne de kebap’ anlayışıyla eleştiri oklarına hedef olmayan, tepkilerle karşılaşmayan bir gazeteci,  gazeteciliği amaç değil, araç olarak yapandır. Yani idare-i maslahatçıdır.

Dolayısıyla içeriğinde hakaret bile olsa; her türlü olumsuz tepki gazeteciyi yücelten en önemli faktördür.

Yaşayarak öğrendiğim bu acı gerçeğin en basit örneği futbol hakemleridir.

Eğer kulağınızı sürekli tribünlere verirseniz, seyircinin etkisi altında kalır ve işinizi düzgün yapamazsınız.

Bunun içindir ki, sahte sosyal medya hesaplarından ve sahte e-mail adreslerinden gelen hiçbir olumsuz tepkiyi dikkate almıyorum!

Kaldı ki, herkesi memnun etmek hayatın hiçbir alanında mümkün değildir.

Velhasıl gazeteciliğin doğasında var tepki…

Yerelde olduğu gibi bölgesel ve ulusal basında da sürekli tepkilere maruz kalan gazeteciler yok değil.

Misal; Yeni Asır Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Şebnem Bursalı…

Şebnem Bursalı, Yeni Asır’ın başına geçtiği günden bugüne eleştiri oklarının hedefinde…

Kendisine yöneltilen eleştiriler sayesinde Şebnem Bursalı, Türkiye’nin en çok tanınan Genel Yayın Yönetmeni oldu.

Özellikle de İzmir’de, yolda karşılaştığınız her hangi birini durdurun, ‘İsim olarak tanıdığınız bir gazete Genel Yayın Yönetmeni var mı?’ diye sorun. Size verilecek tek yanıt: Şebnem Bursalı olacaktır.

Ben bile yıllardır gazetecilikle meşgul olmama rağmen birçok Gazete’nin Genel Yayın Yönetmeni’nin kim olduğunu bilmiyorum!

Ama…

Şebnem Bursalı’yı bırakın sağır sultanı, kör sultan bile biliyor.

Başta, benim eleştirisine bir türlü nail olamadığım Süleyman Gencel ağabeyimiz tarafından olmak üzere eleştirildikçe popülaritesi artan Şebnem Bursalı adeta hafızalara kazınıyor.

Tanıdığım tüm hanımlar, Şebnem Bursalı ile tanışmak, sohbet etmek istediğini söylüyor.

‘Sen tanıyorsundur, bizi de tanıştırsana’ diyerek, rica minnet edenler bile oluyor.

Vallahi ne yalan söyleyeyim AK Parti’nin yerinde olsaydım Hüseyin Kocabıyık’ın yerine Şebnem Bursalı’yı Milletvekili yapardım-ki gelecekte bu dediğim olursa şaşırmayın-

Haa birileri bu satırları okurken,  yine Yeni Asır’ın eski gücüne vurgu yaparak Şebnem Bursalı’yı başarısız olmakla eleştirecektir.

İtiraf edeyim,  zaman zaman kendisini ben de eleştirdim. Fakat CHP’nin iktidar olduğu İzmir’de, AK Parti’ye yakın olan bir gazeteden de çok fazla başarı bekleyemeyiz-ki İzmir’in siyasi konularda ne kadar ön yargılı olduğu herkesin malumu-

Ayrıca merak ediyorum, Şebnem Bursalı, bugün İzmir’de ve aynı konumda CHP’ye yakın olan bir Gazete’nin başında olsaydı acaba durumu ne olurdu?

Belki bu kadar tanınır olmazdı ama bu kadarda hedef tahtasına oturtulmazdı. 

Bir başka örnekte; Sabah Gazetesi Yazarı Rasim Ozan Kütahyalı…

Rasim Ozan’ın fikirlerini beğeniriz ya da beğenmemeyiz. Ayrı bir konu ama hiç şüphesiz seveni kadar sevmeyeni de var.

Ancak emin olun ki, sevenleri sevmeyenlerinin tezahürüdür.

Rasim Ozan Kütahyalı’nın sosyal medyada olumsuz tepkiler üzerinden sürekli gündeme getirildiğine şahit oluyorum.

Özellikle de bu son dönemde CHP ile HDP’lilerin sosyal medyadan Rasim Ozan Kütahyalı’ya saldırmalarını tebessümle mukabele ediyorum.

Çünkü Rasim Ozan Kütahyalı’nın bu eleştiriler sayesinde her geçen gün nasıl daha da  yükseldiğini görebiliyorum.

Öyle ki bugün ülke çapında bir anket çalışması yapılsa, Rasim Ozan Türkiye’nin en çok tanınan ilk beş gazetecinin arasında yerini alır.

Ben Rasim Ozan’ı yıllar öncesinden Taraf Gazetesi’nde yazdığı dönemden bilirim. 

Rasim Ozan, sıra dışı yazılar kaleme aldıkça tepki gördü, tepki gördükçe yükseldi.

Şimdilerde Rasim Ozan’a nefret kusanlar, farkında olmadan O’nu Türkiye’nin en popüler gazetecisi yaptı.

Halbuki beğenmiyorsanız okumazsınız! Öyle değil mi?

‘Demokrasi’ diyorsunuz, ‘basın özgürlüğü’ diyorsunuz. Öte yanda takıntılı bir şekilde adamın yazdığı her yazıya tepki gösteriyorsunuz.

Aferin size, zira Rasim Ozan size ne kadar minnet duysa azdır. 

Bu arada belirtmek isterim ki, amacım kimsenin avukatlığını yapmak değil, sizlere somut örnekler üzerinden gerçeği göstermektir. 

İzin verirseniz bugünkü yazımı meslek duayenimiz Hıncal Uluç’un 2005 yılında kaleme aldığı ‘Kapıyı Anahtarla Açmak’ adlı kitabında,  Dünyaca tanınmış yazar ve gazeteci Thomas L. Friedman’ın kaleminden aktardığı bir pasaj ile noktalamak istiyorum:

- KÖŞE YAZARININ DÖRT BEKLENTİSİ... 

Bir köşe yazarı olarak, okurlarımın yazılarıma şu dört tepkiden birini göstermelerini beklerim. Her okur göstermeli..
 
Birinci tepki, bir köşeyi okuduktan sonra "Aaa.. Bunu bilmiyordum" demeleri. Öğretmen olmak keyifli bir şeydir.
 
İkinci tepki, yazıyı okuduktan sonra "İnanır mısınız, ben olaya hiç böyle bakmamıştım" demeleri.. İnsanlara olaylar karşısında değişik bir bakış açısı vermek de yazar için çok tatmin edicidir.
 
Bir başka tepki, benim en favorim, bir yazıyı okuduktan şunu açıklamalarıdır
 
"Kelimesi kelimesine benim hislerime tercüman oldunuz. Ben de böyle düşünüyor ama böyle güzel ifade edemiyordum."
 
Ve nihayet bir başka önemli tepki de, yazıyı okuduktan sonra "Senden ve savunduğun her şeyden nefret ediyorum" demeleridir. Bir yazıdan ne kadar nefret ediliyorsa, bilin ki, o kadar da seveni, bayılanı vardır.
 
Ben iddia etmek, tahrik etmek, hatta zaman zaman okurlarımı öfkelendirmek isterim.
 
Tahrik etmiş olmak için tahrik etmek değildir amacım. Bu üslupta yazmamım sebebi düşüncelerimi mümkün olan en açık, en net, en dolambaçsız anlatmayı tercih etmemdir. Böyle yazmaktan korkar, çekinirsem, o zaman işimi yapmıyorum demektir. Ümit ederim, bütün yazılarım bu dört kategoriden birine düşüyordur." -

YORUMLAR

  • 0 Yorum