HASAN ESER

HASAN ESER

mahalligundem.com Genel Yayın Yönetmeni

Güle Güle Fatih Terim

27 Temmuz 2017 - 01:53

Hasan Eser / 27 Temmuz 2017-  Bir süredir futbol dışı konularla gündeme gelen Fatih Terim, geç de olsa kendine yakışanı yaptı, görevinden ayrıldı!

-Geç de olsa- bu ifademin altını çiziyorum.

Çünkü kabul edilse de edilmese de, beğenilse de beğenilmese de Fatih Terim önemli başarılar elde etmiş bir futbol adamıdır.

Bunun içindir ki, eleştiri fırtınasıyla şekillenen gelişmelerin bu noktaya gelmesine izin vermemesi gerekirdi.

“Bazen zirvede bırakmak en iyisidir” sözü; Fatih Terim’in geldiği son noktayla bir kez daha tecelli buldu.

Şimdi oturup Fatih Terim’in nerede hatalar yaptığını irdeleyecek, yani görünen köyü tarif edecek değilim.

Fatih Hoca da “Ben nerede yanlış yaptım” diyebiliyorsa,  kendini sorgular ve nerede yanlış yaptığını bulmaya çalışır.

Ancak yaşanan gelişmelerin zihnimizde oluşturduğu soruları sesli düşünecek olursak…

Biz toplum olarak “imparator”lar yaratmayı çok seviyoruz.

Önce göklere çıkarıyoruz, sonra da kendi elimizle bir güzel taşlıyoruz.

Temennim odur ki, müziğin kralı, futbolun imparatoru, sinemanın sultanı,  bilmem neyin baronu gibi fanileri adeta tanrısallaştırmaya yönelik methiyeler bir gün inşallah lügatimizden çıkar.

Siyasetin kutuplaştığı, kulüplerin ayrıştığı, dostlukların irtifa kaybettiği, en önemlisi de dış mihraklar marifetiyle ırk ve mezhep ayrımının körüklenmeye çalışıldığı bir dönemde…

A Milli Futbol Takımı’nın ne kadar önem arz ettiğini düşünebiliyor musunuz?

Milli takım bu ülkenin birleştirici özelliğine sahip başlıca değerlerinden biri değil midir?

Rakip takımların ağları havalandırıldığında; farklı siyasi görüşlere sahip insanları kucaklaştıran milli takım değil midir?

Pekiyi nasıl oluyor da böylesine kutsi bir misyon üstlenen ve kadim değeri olan milli takımımızın bu kadar tartışılır duruma düşürülmesine izin veriliyor?

Arda Turan ile başlayan ve Alaçatı Kebapçısıyla ayyuka çıkan Fatih Terim çerçevesindeki polemiklerin toplum üzerindeki milli takım algısına ne kadar zarar verdiğini düşünmemiz gerekmez mi?

Recep Tayyip Erdoğan’ı lisan-ı münasip olmayan bir üslupla eleştirildiğinde; Cumhurbaşkanlığı makamının saygınlığına işaret ediliyor.

Ama…

Türk Milli Takımımızın başındaki isim, özellikle de sosyal medya üzerinden eleştiri oklarına hedef olduğunda tam anlamıyla bir sessizlik hakim oluyor. 

Demem o ki, "bardağı taşıran son damla"  olarak değerlendirilen Alaçatı olayında,  milli takım hocalığının yüklediği misyonu bir kenara bırakarak,  babalık içgüdüsüyle hareket eden Fatih Terim ile yolları çok daha öncesinden ayırmak gerekmez miydi? 

Bu noktada…

“Zararın neresinden dönülürse kardır” diyerek, geçmişe sünger çekmeli ve geleceğe bakmalıyız.

Bilindiği üzere…

Fatih Terim’in Galatasaray’ın başına geçebileceği konuşuluyor.

Bir Beşiktaş taraftarı olarak belirtmek isterim ki, çok memnun olurum!

Zira benim gönül verdiğim takımdan uzak olsun da, isterse Mısır’a Sultan olsun.

Beni asıl ilgilendiren ortada kalan enkazı kimin kaldıracağı!

Malumunuz! Türk medyası, dünyada karga’dan başka kuş, Lucescu’dan başka hoca tanımıyor.

Öyle ki daha ilk dakikadan “Lucescu gelsin” önerisini de ihmal etmediler.

Sanki dünyada Lucescu’dan başka hoca yokmuş gibi; kime hoca lazım olsa parmakla Lucescu’yu işaret ediyorlar.

Gerçekten Türk medyasının Lucescu dayatmasını anlamak mümkün değil.

Öte yanda milli takım için Şenol Güneş ve Mustafa Denizli gibi farklı isimler de zikrediliyor.

Lakin bir Allah’ın kulu da çıkıp Abdullah Avcı, Yılmaz Vural veya Ertuğrul Sağlam gibi Türk futboluna damga vuran isimleri telaffuz etmiyor.

Haklılar(!)

Çünkü Abdullah Hoca, Başakşehir efsanesinin mimarıdır.

Çünkü Ertuğrul Hoca, Süper Lig şampiyonluğu kupasını Anadolu’ya kazandırma başarısını göstermiştir.

Çünkü Yılmaz Hoca, Türk futboluna tüm hayatını adamıştır.

Dolayısıyla bu ve bu isimlere benzer hocalarımızın hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur(!)

Size hoca mı lazım?

-Efendim elimizde sürekli ısııtıp-ısıtıp takdim ettiğimiz Lucescu var! Hem de bir telefon kadar yakınımızda…

Ayrıca…

Daha önce de yazdım, Şenol Güneş, stadına adını veren Trabzonspor’u şampiyon yapmadığı sürece benim nazarımda değildir. 

Yılmaz Vural’ın Türkiye’de niçin milli takımın ya da üç büyüklerden birinin başına getirilmediğini merak edenlere ise Yılmaz Hoca’nın kaleme aldığı  “İnadım İnat” adlı kitabını alıp okumalarını tavsiye ederim.

Toparlamak gerekirse…

Türk futbolunun hali hazırda en başarılı hocası Abdullah Avcı’dır. A Milli Futbol Takımımızın başına getirilmesi gereken öncelikli isim, daha öncesinden de milli takım deneyimi olan Abdullah Avcı’dır. 

Abdullah Hoca’nın milli takımın başına geçmesi halinde, süper ligin kalitesine de denge gelecektir.

Ki Abdullah Hoca’nın başında olduğu Başakşehir’in yarıştığı bir ligde mücadele etmek standartlar noktasında pek adil olmuyor. 

Abdullah Hoca, alışılagelmiş Türk futbolunu normlarının çok üzerine çıkarıyor.

Yani işin zevki kalmıyor.

Dolayısıyla Süper Lige birkaç beden büyük gelen Abdullah Hoca’nın yeri milli takım olmalıdır. Gerisi lafı güzaftır. 

YORUMLAR

  • 0 Yorum