HASAN ESER

HASAN ESER

mahalligundem.com Genel Yayın Yönetmeni

Cumhurbaşkanı Erdoğan, parka giyer mi?

17 Aralık 2017 - 14:00

Sevdiğimiz/sevmediğimiz ünlü insanları, sevilen/sevilmeyen tanınmış başka insanlara benzetmeyi çok sevdiğimiz gibi...

Tarihsel olayları da günümüz gelişmeleriyle karşılaştırmayı önemsiyoruz.

Özellikle Diriliş Ertuğrul veya Payitaht Abdulhamit gibi televizyon dizileri sayesinde, tarihten günümüze atıfta bulunmak moda oldu son dönemde.

Hatta vatan için vatana ihanet vurgusu yaparak kafa karıştıran diziler de var. (ayrı konudur)

Arşiv yalan söylemez!

Sultan 2. Abdulhamit dönemiyle,  günümüz Recep Tayyip Erdoğan döneminin benzerlik gösterdiğini Türkiye'de ilk defa kaleme alan gazetecilerden biriyim.

Ancak Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu'nun  "Görsel medya, tarih, güncel siyaset" başlıklı makalesini okuduktan sonra, günümüze atıfta bulunan dizilere olan bakış açımın değiştiğini itiraf edebilirim.

Prof. Dr. Hanioğlu, 19. 03. 2017 tarihli Sabah Gazetesi'nde kaleme aldığı yazısında, " , Türkiye'nin günümüzde değişik Batı ülkeleri ile yaşadığı sorunları II. Abdülhamid üzerinden açıklamaya çalışmak, "çok uluslu imparatorluk" ve "ulus-devlet" gibi son derece farklı iki bağlam ve "Belle Époque" ve "post-modernlik" benzeri ortak noktaları fazlasıyla sınırlı iki dönemin etkilerini bütünüyle göz ardı etme anlamına gelmektedir." diyor. (Makalenin tamamını okumanızı ısrarla tavsiye ederim)

Gelelim kişisel benzetmelere...

Anlatılanı daha anlaşılır kılmak adına başvurduğumuz teşbih/metafor/istiare yöntemi de, bazen yanlış anlaşılmalardan kaynaklı tepkilere yol açabildiği gibi; yanılgılara ve hayal kırıklıklarına da neden olabiliyor. 

Örneklemek gerekirse...

Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ'ın  Kurtlar Vadisi adlı dizinin ana karakteri Polat Alemdar'a benzetilmesi...

Ya da büyük umutlarla CHP'nin başına getirilen Kemal Kılıçdaroğlu'nun Hindistan'ın siyasi ve ruhani lideri Mahatma Gandi'ye benzetilmesi  tam bir hayal kırıklığı değil midir?

Bir başka örnek...

Teröristbaşı/kansız Abdullah Öcalan'ın Güney Afrika'nın efsanevi lideri Nelson Mandella gibi bir isimle özdeşleştirilmeye çalışılması abesle iştigal değil midir?

Örnekten bol ne var!

Seçimle geldiği iktidardan  askeri darbeyle devrilen ve öldürülen Şilili sosyalist lider Salvador Allende'ye atıfta bulunarak 1970'li yılların CHP lideri Bülent Ecevit'e "Allende-Büllende" yakıştırması yapanlar...

Bir Allende olmak istemediğini belirterek, "Düzeni çarkı durdurarak değil, çark dönerken değiştireceğim.” diyen Ecevit'in bu tepkisinden hiç mi mahcup olmadılar?

Başlıktan da anlaşılacağı üzere...

Lafı, "Cumhurbaşkanı Erdoğan'a baktığımda parkasız Deniz Gezmiş görüyorum" diyen futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen'e getireceğimi tahmin etmişinizdir.

Öncelikle...

Sözde Kürdistanı temsil ettiklerini söyleyen siyasi figürleri yok sayarak bir metafor da ben yapmak istiyorum: 

Hangi siyasi görüşten olursa olsun! Vatan sevgisiyle yapılan siyaset aynı noktada birleşen farklı yollardır.

Tıpkı farklı dinlere mensup olup da aynı tanrıyı sevdikleri gibi...

Farklı partilere mensup olanlar da aynı vatanı sevmiyorlar mı?

Nihayetinde hizmet amaç, siyaset araç değil midir?

İşin gerçeği...

Bir zamanlar 68 kuşağının emperyalizme karşı verdiği mücadeleyle, günümüzde Recep Tayyip Erdoğan'ın emperyalizme karşı duruşu benzerlik gösterdiği kabul edilebilir. 

Misal, duayen gazeteci-yazar Hıncal Uluç da 25 Kasım 2016 tarihli Sabah Gazetesi'nde "Tam bağımsız Türkiye!" başlığıyla yayımlanan yazısında;  Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek ile arasında geçen bir diyalogu anlatmıştı.

Öne çıkan bölümünden aynen aktarıyorum: -"...Doğu" dedim.. "68 gençliği olarak sokaklarda bağırdıklarınızı şimdi Recep Tayyip Erdoğan uyguluyor, farkında mısın?." Amerika'ya kafa tutmalar.. Avrupa Birliği'ne ve Parlamentosu'na meydan okumalar.. "Sizsiz de yaparız" demeler.. Putin ile sıkı dostluk kurmalar.. Şanghay Beşlisi ile yakınlaşmalar ve onlara katılabileceğimizi söylemeler.. "Hıncal bu dediklerini yazmalısın" dedi,-

Demem o ki, bu tespitin ilk sahibi Rıdvan Dilmen değil,  ama bu sözleri Rıdvan Dilmen söyleyince olay oluyor.

Çünkü Rıdvan Dilmen, bu ülkenin cumhurbaşkanını  %100 adlı futbol programına konuk etti.

Çünkü Rıdvan Dilmen, Cumhurbaşkanı Erdoğan'a saygıda kusur etmiyor.

Çünkü Rıdvan Dilmen, devletinden ve milletinden yana saf tutuyor.

O zaman müstevliler nezdinde sakıncalıdır. 

Öyle ki, Erdoğan düşmanlığından  beslenenler, Rıdvan Dilmen'i sosyal medyada linç edebilmek için adeta fırsat kolluyordu.

Rıdvan Dilmen de, sıra dışı bir yorum yapınca, internet trollerinin ekmeğine yağ sürmüş oldu.

Tepki çeken benzetmenin masumane duygularla yapıldığını düşünüyor, ama diğer taraftan da saygıdeğer hocamız, Prof. Dr. Şükrü Hanioğlu'nun tarihsel diziler örneği üzerinden yaptığı uyarıları mutlaka dikkate almamız gerektiğine inanıyorum.

Netice olarak, kaş yapayım derken göz çıkarmamak lazım.

Yazımızın başlığına gelince...

"Cumhurbaşkanı Erdoğan, parka giyer mi?"

Tabii ki giymez-ki sayın Erdoğan'ın özü sözü birdir, yani neyse odur-

Zira olması gereken de bu değil midir?

Misal Kemal Bey, bozkurt selamı verdi de ne oldu?

Ya da kendi başına giydiği kasketle Ecevit'in yerini ne kadar doldurabildi?

Sözün özü, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun  Necmettin Erbakan'dan övgüyle bahsetmesi  ya da  şehit başbakanımız Adnan Menderes için mesaj yayınlaması ne kadar yerinde ise, Rıdvan Dilmen'in  şahsi kanaatiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı Deniz Gezmiş'e benzetmesi de o kadar yerindedir.

Hasan Eser / Mahalli Gündem 

YORUMLAR

  • 0 Yorum