HASAN ESER

HASAN ESER

mahalligundem.com Genel Yayın Yönetmeni

Biz atadan dededen demokratız

03 Ekim 2016 - 02:17

Hasan Eser / 03 Ekim 2016 - Demokrasi sadece devlet yönetiminde değil, toplumsal hayatın her alanında olmalı…

Ancak ülkemizde; demokrasiyi yalnızca sözlük anlamı üzerinden değerlendiren bazı insanlar var maalesef.

Ne ki, iş lâfa geldi mi ‘demokrasi havarisi’ kesilen bu insanların eylem ve söylemleri örtüşmüyor.

Özellikle de toplumun en küçük birimi olarak kabul edilen aile yaşamında…

Birileri, AK Parti gibi vesayet karşıtı partilere, birileri de CHP’ye oy verdiği için kendilerini sıkı bir demokrat olarak tanımlıyor. 

Aklıma geldikçe tebessüm ederim.

Bir kaç sahnesinde bazı solcuların Atatürkçülüğüne atıfta bulunan ‘Memleket Meselesi’ adlı sinema filminde olduğu gibi... 

‘Dondurmam Gaymak’ , ‘Entelköy Efeköy'e Karşı’ gibi sinema filmlerinde de demokrat olmanın tanımı nasıl da manidar repliklerle hicvedilmişti.

Konu demokratlıktan açılınca vatandaş şöyle diyordu: Biz atadan dededen Menderesçi, Demirelciyiz.

Neyse konuyu dağıtmadan devam edelim.

...İsterseniz bazı sözde demokratların demokrasi anlayışına birlikte göz atalım.

Farkında mısınız bilmiyorum ama ülkemizde doğan çocuklar, doğar doğmaz monarşizm ile tanışıyor.

En basit örneğiyle... 

Çocuğun ismini, eğer ataerkil bir yapıya sahipse baba, kılıbıksa anne koyuyor.

Yani karşılıklı uzlaşı değil, ailedeki güç dengesi tayin ediyor çocuğun ismini...  

Daha sonra çocuğun hangi takımı tutacağından tutunda,  hobilerine varıncaya kadar tüm kararları yine aile içindeki bu güç dengesi tayin ediyor. Hatta çocuğun hangi okulda okuyup,  büyüyünce ne olması gerektiğine bile karar kılanlar oluyor.

Kısacası çocuklara çok fazla seçme hakkı tanınmıyor.

Bunun yanında, aile sekülerse çocuk da seküler olmaya şartlandırılıyor.

Sorgulama hakkı tanımadan, beyin yıkarcasına belli bir düzlemde şartlandırılan çocuklar, hayata  ‘Babamın partisi’  , ‘Babamın takımı’ , ‘babamın mesleği’ , ‘babamın felsefesi’ gibi tekdüze olgular üzerinden hazırlanıyor. 

Hal böyle olunca da,  amiyane tabirle hayata at gözlüğüyle bakan insanlar çıkıyor ikbalde karşımıza... 

Hem de bir ömür boyu…

Bu anlayışla yetişen çocuklar gelecekte;  siyasi parti ya da futbol takımı gibi babasının kendisine telkin ettiği olguları değiştirmeyi ‘din’ değiştirmekle eş değer görmeye başlıyor. 

Daha açığı söyleyeyim;  ebeveynler çocuklarını adeta kendilerinin birer klonuymuş gibi yetiştiriyor. 

Çocuktaki algının, kendi doğrularından başka fikirlere karşı tamamen kapadığını gören aile mutlu oluyor. 

“Eee Armut dibine düşermiş, tabi ki anne babasına benzeyecek” diye de her daim eseriyle övünüyor.

Yetişkin diyebileceğimiz bir yaşa geldikten sonra bakış açısı değişen çocuklar da oluyor elbet. 

Amma velakin, demokrasinin bayramı olarak kabul edilen seçimlerde dahi ev halkının topyekûn hangi partiye oy kullanacağına evin reisi tek başına karar veriyor.

Bu minvalde bazen, ‘babalık hakkımı’  veya  ‘sütümü helal etmem’  tehdidiyle, bazen de, aile üzerinde kurduğu otorite ile hükmediyor güç dengesi…
 
Hiç kimse kusura bakmasın ama biz toplum olarak demokrasinin ana unsurlarını ve bu unsurların insan haklarıyla ilişkisini yeterince kuramıyoruz.

Kuramadığımız gibi, insanları da başta siyasi görüş ve etnik köken olmak üzere aidiyeti üzerinden sınıflandırıyoruz.

Örneğin yaşamımı sürdürdüğüm Foça’da, siyasi düşüncelerimden dolayı tanıdığım birçok insan bana selam vermekten imtina gösterdiğini sezinlediğim zamanlar oluyor. 

Ne yazık ki  insanlar herkesin kendisi gibi düşünmesini istiyor. Kendisi gibi düşünmeyene de ön yargıyla yaklaşıyor.

Öyle ki kendisiyle aynı görüşü paylaşmadığım için ‘biz seninle ayrı dünyaların insanlarıyız’ diyerek, benimle yollarını ayıran bayan arkadaşlarım bile olmuştu geçmişte…

Pekâlâ, bu mudur demokrasi?

Şöyle düşünelim; Fenerbahçe olmasaydı, Galatasaraylı ya da Beşiktaşlı olmanın bir anlamı kalır mıydı?

Şahsen ben, rekabetin ve çekişmenin olmadığı, herkesin benim gibi düşündüğü bir dünyada yaşamak istemezdim.

Uzun lafın kısası farkındalıklar, demokrasi açısından zenginlik olarak değerlendirilmeli ve toplumda yaratılmak istenen kutuplaşmalara hizmet etmemelidir. Zira  demokrasi dünyanın en narin çiçeğidir. Onu yaşatan hoşgörüdür, uzlaşıdır, diyalogdur.

Günün Sözü: Zıtlıklar birbirini dengeler; beyaz siyaha muhtaçtır, karanlığın aydınlığa muhtaç olduğu gibi…

YORUMLAR

  • 0 Yorum