Amerikan Baharı ve Trumpizm

KADİR DENK

Önümüzdeki kasım ayında ABD'de başkanlık seçimleri var.

Başkan Donald Trump, Republican Parti’nin doğal adayı…

Şu anda açık ara farkla önde olan Joe Biden de kuvvetle muhtemel demokratların adayı olacak. 

ABD'de siyaset, uzun yıllardır iki büyük partinin egemenliği altında bulunuyor.

Modern liberalizmi temsil eden Demokrat Parti, genel olarak devletin kamu hizmetlerini üstlenmesini, eğitimin parasız ya da makul bir ücret karşılığında sunulmasını, herkesi kapsayan genel bir sağlık sigortası sisteminin kurulmasını, sosyal programların uygulanmasını, çevrenin korunmasına dönük tedbirler alınması ve işçi sendikalarının güçlendirilmesi gerektiğini savunuyor.

Cumhuriyetçi Parti ise Amerikan muhafazakarlığı olarak isimlendirilen görüşü temsil ediyor. Bu görüş, devletin ekonomi ve sosyal hayattaki rolünün asgariye çekilmesini, vergilerin düşürülmesini, serbest piyasa kapitalizmini, silah taşıma hakkını, işçi sendikalarının kapatılmasını ve göç ile kürtaj gibi konularda çok daha kısıtlayıcı düzenlemelerin getirilmesini savunuyor.

Bu iki ana partinin dışında Yeşiller ve Bağımsızlar gibi kendi adaylarını çıkartan çok ufak siyasi oluşumlar da mevcut. Ama bunların seçilmesi ve hatta aday olarak çıkarılması için çok zor bir prosedüre tabi ve her eyalette farklı sayıda imza toplanması gerekmektedir.

 Koranavirüs Amerika devletini öyle bir vurdu ki, nerden geldiğini şaşırıp ellerine yüzlerine bulaştırdılar; 100 bin üzerinde insan kaybına ulaşması ve bu koranalı günleri atlatabilmek için tüm iş yerleri kapatılması sebebiyle tarihinin en büyük işsizler ordusuna ulaştılar.33000000 kişi şu an işlerinden olmuş durumda.

Varoşlarda yaşayan halkın çoğu, Sağlık Sigortası olmadığı için tedavi göremiyor.  

Bu nedenle de en büyük kayıplar bu varoşlarda yoğunluk gösteriyor.

Fakir olmaları sebebiyle hayatlarını zor şartlarda devam ettiren cenahta
sinirler tavan yapmış durumda. 

Karnını doyurma derdine düşen ve parti filan düşünecek hali olan bu insanlar, patlamaya hazır barut fıçısı gibi yardım beklemekteydiler.

Özellikle siyah ve beyaz ırkların arasında olan husumetin geçici kanunlarla alınmış olması, gerçek bir uzlaşma olmaması, siyahi renkli vatandaşlarına yapılan eşit olmayan hakların düzeltilmemesi sebebiyle ve Amerikan siyasetçilerin özellikle demokrat partinin her seçimlerde bu ayrışmayı kullanarak siyahi oy almaları ve her seçim sonrasında siyahi renkli halkın isteklerini kulak arkasına atmaları sonucu bu noktaya gelmiştir. 

Trump, yaklaşan seçimler öncesinde korona ile savaşta yeterli bir varlık gösteremedi. 

Aslında korona öncesinde Trump’ın seçimlerini kazanacağına kesin gözüyle bakılıyordu. 

Ne ki her şey bir anda tersine döndü ve kazanma şansının azalmasıyla birlikte Trump paniğe kapıldı.

ABD’de salgın henüz normal seviyelerde seyrederken…

Tüm eyaletlere baskı yapan Trump’ın insanları sokağa davet etmesi, başta yandaş medya olmak üzere  tutucu-aşırı dindar ve sağ görüşlü vatandaşlardan  da bu yönde destek görmesi sonucunda, insanlar silahlanarak sokağa döküldü. 

Bir de bunların üzerine Minneapolis’te yaşanan polis şiddetiyle başlayan olaylar zirve yaptı. 

Gözaltına alındığı sırada yüzüstü yerde yatarken bir polisin diziyle boğazına baskı yaptığı George Floyd'un ölümü sonrasında sokaklar karıştı. 

Evet, bu olay ABD’de vuku bulan ilk olay değildi. 

Senelerden beri, Amerikan polisinin içindeki ırkçı polislerin karşılıksız ve orantısız güç kullanması sonucu,  çok hayat kaybeden ve bu polislerce yolda hiçbir suçu olmamasına rağmen durdurulup polis şiddeti uygulamaları sonucu ve hatta son bir sene içinde ABD'de polisin neden olduğu ölümlerin kaydını tutan "mappingviolence.org" sitesindeki verilere göre, 2019'da 1019 kişi polis tarafından öldürüldü.

Verilere göre ABD'de bir siyahın polis tarafından öldürülme ihtimali, bir beyazın öldürülmesi ihtimalinin üç katı olduğu tespit edildi. 

 Bu, ölüme sebebiyet veren polislerin %99’u hiçbir ceza almadı. 

George Floyd'u öldüren polis, 1. derece ölüme sebebiyet vermek yerine 3. derece ölüme sebebiyetten dolayı tutuklandı. Bu da bardağı taşıran son damla oldu. 

Bu olayı ekonomik zorluk içinde yaşayan halk nezdinde,  siyah-beyaz renklerin bir önemi kalmadı. 

Bir de yandaş medyanın kışkırtmaları sonucunda, sokak gösterileri amacının dışına çıktı ve Türkiye’deki Gezi olaylarını andıran bir eğilime dönüştü.

Demokratik çerçevede olması gereken protestolar yerine yakıp yıkmaya, yağmaya ve talana bıraktı. 

 ‘Antifa’ denen solcu grupları suçlayan Trump da yerel yönetimlerin gerekli kontrolü sağlayamadıklarına dem vurdu. 

Hatta gerekirse askeri idareyi göreve çağıracağı yönünde tehditkâr açıklamalarda bulundu. 

Dahası, sokağa çıkma yasağı ilan edilmesine rağmen mezkur olaylar önlenemedi.  Ve böylelikle “Amerikan Baharı” da başlamış oldu.

Şu an Amerika’nın hemen her eyaletinde gece gündüz protestolar devam ediyor. 

 Gündüzleri barışçıl gösteriler oluyor ama havanın kararmasıyla birlikte gösteriler adeta çığırından çıkıyor.  

Göstericiler; acilen polis reformunun yapılmasını talep ediyor. 

Ancak… Trump’ın göstericileri yatıştırmak yerine tetikleyici eylem ve söylemleri nedeniyle, tutucu Republican yazarlar bile,  Trump’ın görevden alınması için Amerikan Kongresine çağrıda bulunuyor. 

By the way MR Biden ise durumu bilgisayar oyunu zannediyor hala…

Düşüncem o ki, tıpkı 2002 yılında AK Parti’yi iktidara getirerek diğer partileri cezalandıran Türk halkı gibi, ABD halkı da her iki partili millet vekillerini cezalandırmalı ve oylarını bağımsız olarak yarışa katılacak olan Yeşil veya Liberetian Parti adaylarına vermeliler. 

Güçlü bir kişiliğin seçimlere katılıp kazanması benim için sürpriz olmayacaktır. (Bizdeki tabirle; aradan sıyrılması) 

Not:  20 Nisan 2020 tarihli yazımda önlemler alınmazsa sokak gösterilerinin olacağını söylemiştim.

Kadir Denk
Ekonomist 

mahalligundem.com