Şehrin Eminleri Ve Belediye Başkanları!

EROL MARAŞLI

Mahalli yönetim seçimleri geldi çattı: 31 Mart tarihimizin bir karışıklık dönemine nokta konulan yıl dönemidir.

Aynı zamanda önümüzdeki yıl yapılacak olan mahalli seçim tarihidir: bizi yerel alanda beş yıl yönetecek olan meclis üyelerini ve eskilerin tabiriyle şehrül- emin, şerhri- emin, şehremin; yani şehrin emin insanı, bugünkü sıfatla belediye başkanını da seçeceğiz. 

Bir ahlâk abidesi, Ali Haydar Yuluğ aklıma geldi: bilemem, örnek alınır mı?

Sanmıyorum ama bir hikâye tadında, dimağınıza zerk edilirse sevinirim.

Ali Haydar bey, Millî Mücadelenin en zor günlerinde, isyanların Anadolu’da “milli kuvvetlere karşı” boy attığı Bolu’da mutasarrıftır ve isyanların bastırılmasında büyük hizmeti vardır.

Daha sonraları Dahiliye vekilliğinde/İçişleri Bakanlığında Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü, Sivas Valiliği yapmıştır.

Cumhuriyet döneminde İstanbul Şehremini unvanı ile belediye başkanı olmuştur. Belediye başkanlığı sırasında Karaağaç mezbahaları, Beyazıt meydanı ve Haliç Köprüsü gibi, bugüne uzanan eserlerin sahibidir, Belediye gelirlerini üç katına çıkardığı için M. Kemal Paşa tarafından Ankara Şehreminliği’ne/Belediye başkanlığına getirilir.

ANKARA için, Cumhuriyetin baş şehri olmasına layık 50 yıllık bir şehircilik planı hazırlatmıştır.  Daha sonra, Sağlık sebebiyle bürokrasiden ayrıldı ama İstanbullular onu çok sevdikleri ve hizmetlerini unutmadıkları için milletvekili seçtiler.

Cumhuriyet tarihimizde kara bir leke olarak anılan, Kemal Tahir’in deyimiyle “Serbest Fırka madrabazlığı” sahneye konulurken, İsmet İnönü/Paşa’nın  ve Halk Fırkası/Halk Partisi genel sekreterliğinin “tek parti idaresinin demokrasiyi sınırlayıcılığı”na karşı çıktığından, soluğu Fethi Okyar beyin yanında, yani Serbest Fırka saflarında aldı.

Serbest Fırka kapatılınca, izahı mümkün olmayan bir husumetle karşı karşıya kaldı ve Gazi M.Kemal tarafından da dışlandı.

Bu dışlanışta despot Halk Partili yöneticilerinin Gazi’ye götürdükleri yalan yanlış haber ve bilgilerin etkili olduğu sanılıyor.

İstanbul’a, Ankara’ya ve vatana büyük hizmetleriyle eserler kazandıran Ali Haydar Yuluğ ömrünün son günlerinde İstanbul Sultanahmet semtinin arka sokaklarından birinde BAKKALLIK yaparak hayatını kazanmak zorunda kaldı.

Valilik, genel müdürlük, belediye başkanlığı ve nihayet milletvekilliği yapan birisinin, Valilik ve Belediye başkanlığı yaptığı şehrin, izbe bir sokağında rızkını çıkarmak için bakkallık yapması ve bundan utanıp gocunmaması takdire şayandır.

Birçok ilde valilik belediye başkanlığı ve milletvekilliği yapan bir kişinin bakkallık yapmasını şimdiki nesil anlayamaz. Öyle ya bu devrin valileri, belediye başkanları ve milletvekilleri refah içinde yüzerlerken Ali Haydar bey’i nasıl anlasınlar?

Varsılığın; para ile kazandırdığı şeref, haysiyet, itibar ve baştacılığın “İN?” olduğu, “iş bitiricilerin” rağbet gördüğü bir devirde; Ali Haydar bey gibileri kim örnek alır ki?

Ali Haydar Yuluğ’ların, Reşat Nuri Güntekin’in, Yaprak Dökümü romanındaki Ali Rıza beylerin nesli tükenirken; “tüketim ekonomisi” nin canavarlaştırdığı nesillere yarınlar nasıl emanet edilecekti?

İnsanlardan “Allah Korkusu”nu, vicdani ve insani hassasiyetleri kaldırdığınızda, mukaddes değerleri “Vatan-Millet-Sakarya” sarakaya alıp, aşağıladığınızda; karşınıza çıkan tablonun ne olacağı bellidir.

Yine, az sayıda olsa da; Ali Haydar ve Ali Rıza beyleri örnek alan şehrin eminlerinin var oluşuna seviniyoruz. İnşallah sayıları çoğalır.

 İşte onun için ideolojik ve partizanlık biatcılığından çıkıp, gerçekten adilane ve Beytülmala/devlet hazinesine el uzatmayacak kişileri seçmek vicdani bir görevdir.

EROL MARAŞLI  

İletişim: erolmarasli@gmail.com