KEMAL BAŞAR

KEMAL BAŞAR

Tiyatro Yönetmeni & Oyuncu

Özür dilerim Aygül Abla!

29 Temmuz 2019 - 00:29

Ben Aygül Ablaya başsağlığına gidemedim. Aklım almıyor. Ayağım gitmiyor.

Tuncer Ağabeyle (Cücenoğlu) dostluğumuz tam 30 yıl... Bursa Devlet Tiyatrosu'nun taze oyuncusuyken Kadıncıklar'ında gitar çaldım, sonunda da Hülya'yı bıçaklıyordum, reji gereği donduğumuz sahnede yaptığım sululuklara en çok gülendi. Kördövüşü'nde önceki oyuncunun yerine giren dolgu malzemesiydim, ilk izlediğinde "Sende ışık var, çok iyi oyuncu olacaksın" diyen ağabeyimdi. Hep yüreklendiren adamdı o.

Ankara'dayım, Avrupa yolculuklarına başlamışım, tüm yöneticilere inat kendimi geliştirmeye çalışıyorum, sırtımda bir ton müdür, gidiyorum, geliyorum, izin veriliyor, verilmiyor, pek takmıyorum ama gerginim elbette, gencim, şehre iner inmez beni arayıp evime gelen, eline çayı alıp salondaki koltukta bir ayağını altına alarak samimiyetini derhal hissettiren, "Takma hiçbirini, sen Avrupa'da çok başarılı olacaksın" deyip cehennemdeki kazandan çıkmaya çalışanı aşağıdan çeken Türkler fıkrasını bana ilk anlatan insandı.

Seneler bizi birbirimize çok yakınlaştırdı. Bütün oyunlarını defalarca okudum. Meslekteki her adımımdan haberi oldu, benim de onunkinden. Her yurtdışına çıkışımda elimde kitapları, bilgisayarımda yabancı dile çevrilmiş metinleri vardı. O sırada Galip kardeşim Adana'da Cücenoğlu'nun Kızılırmak - Karakoyun'unu yapacak, diktir, genel müdürle mi başrejisörle mi bir problemi olmuş, "Şunu okusana, yapamadığımız metne bak" diye bana gönderdi. Son yazdığı oyunmuş ağabeyimin, haberim yok, Mustafa Kurt dostum da o zaman Adana Müdürü, başladık, şahane bitirdik, ben ilk büyük oyunumu yaptım, hepimiz için efsane bir iş oldu, Tuncer Ağabeyle daha da güven tazeledik.

Ben 20 sene Avrupa'da yarım yıl yaşadım sayılır. Verdiğim metinler özellikle Romanya ve Polonya'da semeresini verdi, Matruşka, Çıkmaz Sokak, Çığ, Helikopter inanılmaz ilgi görüyor. Tuncer Ağabey de başka kanallardan zorluyor, metinler çok iyi, Doğu Avrupa'dan başlayarak bütün dünya oynamıyor mu! Ben de boyuna oralarda oyun yönetip durmuyor muyum! Birbirimizi övüp duruyoruz, neşe içindeyiz. Haydi başladık birlikte o prömiyer senin, bu festival benim, gidip gelmeye...

Romanya'ya kaç kez gidip geldik, hatırlamıyorum. Her seferi bir başarı. Bükreş'te neredeyse AKM boyutarındaki Ulusal Tiyatro'nun cephesinde boydan boya "Çığ" afişini görüp ağladığımız da oldu, Reşita'daki "Matruşka" prömiyerinden sonra sabaha kadar içtiğimiz palinkadan gülme krizine girdiğimiz de. Polonya yolculuğumuz başka, Rusya başka..

Rusya demişken, Rus Havayollarının berbat bir uçağındayız, Chelyabinsk'te ineceğiz, bizi alacaklar, Kurgan'a gideceğiz. Açız, yol 6-7 saat, Ruslar yapmış sandviçleri, çıkardılar votkaları, biz hostesin verdiği birer bonbon elimizde, vallahi su yok, Tuncer Ağabey gırgıra vurdu, "Ben Türkiye'nin Çehov'uyum, o da açlıkla mücadele etmişti" dedikçe altımıza edeceğiz, anonsta "Chelyabinsk'te hava sıcaklığı eksi 41" demez mi! "Ne dedi bu" dedi, "Eksi 41'miş hava" dedim. "Haydi lan" dedi, gülmeye devam ettik. "Türkiye'nin Çehov'u aç" dedikçe gözümden yaşlar geliyor. Uçağın kapısı bir açıldı, inmenin imkanı yok, ben böyle soğuk görmedim. Örtündük, Tuncer Ağabey valizini açtı, St. Petersburg'dan tilki kuyruklu bir şapka almış, onu kafasına geçirdi, kızarmış yüzlerimizle merdivenden iniyoruz, apronda birkaç kameralı insan, üstümüze doğru geliyor. "Aha" dedi Tuncer Ağabey, "Bizi tanıdılar". "Yahu nereden tanıyacaklar, ha, sen Türkiye'nin Çehov'usun ya" dedim, bozuldu, ama soğuktan kımıldayacak hali yok. İndik merdivenden, o sırada kameralar da etrafımızı sardı. Tuncer Ağabeyin İngilizcesi zayıf, merdivende son gücünü toplayıp "Oyunu Rus tiyatrosu tarafından oynanacak Türk yazarıyım nasıl söyleniyor oğlum" dedi, "Mr. and Mrs. Robinson are going to the sea shore" dedim, "Lan sululuğun zamanı mı" dedi, ben kahkaha atarken ilk kameraman İngilizce sordu: "Türk müsünüz?"... Tuncer Ağabey şapkasının kuyruğunu savurup gururla "Yes" dedi. "Türkiye'deki kuş gribi vakalarından dolayı karantina marantina" derken ben koptum. Tuncer Ağabey "Ciddi ol, sümüğün akmış, bıyığında donmuş, toparlan" falan derken hava buz, koşar adım yürüdüm, o kameralara hala "Kurgan, playwright, Avalanche" diyordu biz pasaporta girerken.

Kurgan Sibirya sınırında, bizi aldılar, uçak zaten buza inmiş, yol buzdan görünmüyor, ne karşıdan bir araç geliyor, ne biz bir aracı geçiyoruz. Gece... Minibüste önümüze ikramları koymuşlar, havyarlar, kuru balıklar, elimizde votkalar, ben kafayı buldum, "Ağabey" dedim, "Araba bir bozulsa sıçtık"... "Sus lan" dedi, yemeye içmeye devam ettik. Ben birazdan iyice zom... Derken minibüs kek, kük etti, motor durmadı mı! Ruslarda bir telaş, imkanı yok, çalışmıyor. "Senin o kem ağzına sıçayım" dedi Tuncer Ağabey. O sırada kardeşi rahmeti Alper Ağabey aradı, endişelendirmemek için "Alperciğim, iyiyiz, yoldayız" falan derken ben gitmişim.

Sabah bir uyandım, bir odadayım, üstümde kalın battaniye, eşofmanım giyilmiş, ne zaman, ben hatırlamıyorum. Anladım oteldeyim, rahat adamımdır, duşumu aldım, giyindim, kahvaltı salonuna indim, Tuncer Ağabey beni görünce çıldırdı. "Yahu" dedi, donuyorduk, karşıdan araç çağırdılar, 2 saat sonra geldi, seni ona taşıdık, otele geldik, soydum, giydirdim, ne gamsız adamsın be!"...

Kurgan'da şahane bir "Çığ" izledik beraber, ağladık. Oyundan sonra basın toplantısı benzeri bir şey var, Tuncer Ağabeyle masanın iki ucuna oturttular bizi, ITI Rusya Başkanı bir hanım sunuyor, beni Türk yönetmen, konuk falan diye hızlı bir şekilde geçti, sonra dedi ki "Size Türkiye'nin Çehov'unu tanıtmaktan onur duyarım". Alkışlar arasında Tuncer Ağabey ta o taraftan eğildi, kaşını kaldırıp gülümseyerek bana baktı. Ben deli gibi alkışladım. Yine ağladık.

Sonra tatsız bir dönemimiz oldu. Ben ona çok kırıldım, eşeklik ya bendeki, uzadıkça uzadı, duydum ki hasta, dayanamadım, hastaneye koştum. Aygül Abla, Tuncer Ağabey, ben, sarıldık, çok güzel zaman geçirdik. Saatlerce güldük, yeni hedefleri konuştuk... Öyle iyiydi ki... Hasta ziyareti kısa falan diye düşünecek durumu yoktu. Bildiğin Tuncer Ağabey... Ama ah güzel o kalbi... O kalp aniden duruverdi. Hiçbirimiz beklemezken...

Ayağım gitmiyor. Özür dilerim Aygül Abla!

YORUMLAR

  • 0 Yorum