Susuz kalacağız!

YAŞAR EYİCE

Meteorolojiye göre birkaç gün İzmir ve Ege’de, hatta yurdun birçok yöresinde yağışlı günler geçireceğiz,

Belki de çoğumuz,  çamurdan veya su birikintilerinden rahatsız olacağız,

Hatta bildik bileli onarımı yapılan yollarda çukurlara, ya da lüle şeklindeki engellere çarptıkça bazı kişilerin kulağını da çınlatacağız.

En hafifinden, ağzımızdan ‘Allah kahretsin!’ gibi sözcükler çıkacak.

Sanıyorum; 2017’den çoğumuz mutlu çıkmadı.

Hayallerimizi bu yıla 2018’e bıraktık.

Birkaç gündür, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu’nun bir açıklamasına ‘kara haber!’ diye sizinle paylaşmak istemedim.

Ama artık zamanı geldi..

Bir ara İzmir’den milletvekili adayı olarak da gösterilen, Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye’de son 44 yılın en kurak döneminin yaşandığını açıkladı.

TEMA Vakfı da, bu açıklamanın bugün yaşanan ve gelecekte daha sık karşılaşılacak olan kuraklık afeti ile mücadele açısından önemli olduğunun altını çizdi...

Bu arada falcılara sormak istiyorum;

Hani kış çok şiddetli geçecekti?

Daha kış mı gördük?

Emekli Foto Muhabirlerinden Erdal Göndem,  yıllarca şu haberi yapardı:

‘Doğuda Kar, batıda Bahar!’ diye...

Arşivden, kardan yolları kapanmış bir köy fotoğrafı bulur, bunu İzmir’den çektiği fotoğrafı ekleyerek okuyucuya duyururdu.

Aydın Kuyucak’tan Şenol Ünal’ın da, her yıl, leyleklerle kargaların savaşını okurduk.

Benzer olaylar çok!

Bakan Eroğlu’nun belirttiği gibi zaman zaman kuraklık yaşadık.

20 yıl kadar önce İzmir büyük bir susuzluk yaşamıştı.

Kuyular çekilmişti...

İnciraltı’ndaki mandalin bahçeleri ‘tuzlu su’ nedeniyle yok olmuştu..

Çünkü; çekilen tatlı suların yerini, yani yer altı kaynaklarını deniz suyu doldurmuştu.

Yine unutmuyorum;

Bir öneri üzerine, tuvaletlerde, sifonların haznesine, suda tasarruf olması amacıyla ‘tuğla’ koyanlar bile vardı.

Ya da taş konuyordu...

*- Önce nezaket!

Ve de tanık olduğum bir olayı anlatayım:

‘Asfalt’ lakaplı İzmir Belediye Başkanı Osman Kibar, seçimi CHP’li ‘Boksör’ lakaplı İhsan Alyanak’a kaybettiğinde, daha doğrusu devir teslim töreninde şunları söylemişti:

‘Bak İhsan, seçimi sana kadınlar kazandırdı. Beni yakan ise susuzluk oldu. Şehre suyu saatle verdim. Gece yarısı, sabaha karşı musluk nöbeti tutan kadınlar benden bunun hesabını seçimde sordular. Sen sen ol, bu sorunu çöz!’

Bu arada şunu da belirtmek istiyorum:

Düşünebiliyor musunuz, eski politikacıların nasıl özeleştiri yapıyor ve rakiplerine, kentin menfaati için tiyo bile veriyorlardı.

Yine devam edeyim:

Buca Belediyelik olunca adaylardan biri Demokrat İzmir’in Yazıişleri Müdürü, rahmetli Akın Simav diğeri de Işılay Saygın idi...

Ve Buca’dan, daha doğrusu Şirinyer’deki kuyulardan İzmir’e su getirme işlemleri başlatılmıştı.

Halk ayaklanmış ve buna karşı çıkmıştı.

Yani neredeyse zabıtalar ve polisle halk çatışma noktasına gelmişti.

Sonra partililer de anlaştılar ve olaylar önlendi.

Akın Simav da, Işılay Saygın da İzmir Milletvekili oldular ve birlikte yararlı çalışmalar yaptılar.

Şu anda İzmir milletvekilleri arasında birlik ve beraberlik var mı?

Kararını siz verin...

*- Doğal felaket!

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, Türkiye’de son 44 yılın en kurak döneminin yaşandığını açıkladıktan sonra,. TEMA Vakfı bu açıklamanın bugün yaşanan ve gelecekte daha sık karşılaşılacak olan kuraklık afeti ile mücadele açısından önemli olduğunun altını çizdi.

TEMA Vakfı’nın açıklamasında, ‘Kuraklık, etki alanı çok geniş olan bir doğal felakettir. Kuraklığın kentlerin su ihtiyacının karşılanmasında bir darboğaz yaratmasından doğadaki canlıların üreme ve gelişmelerini etkilemesine, tarımsal üretimin azalmasından göçlere kadar birçok sosyo- ekonomik etkisi bulunuyor’ denildi.

Bir ara, İzmir büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu sayesinde Kültürpark’ta düzenlenen uluslararası sempozyumda; uzmanların ‘3. Dünya Savaşı su yüzünden çıkacak!’ deyişlerini anımsadım...

Hatta bizim bilim adamları da ‘Su savaşlarını’ uzun uzun anlattılar.

*- Anlatılacak çok fazla!

Bir zamanlar Türkiye’nin en önemli fabrikalarından ‘Famerit’i Bornova’da yaşama geçiren Rahmetli Hakkı Mecik ile eşi Saniye Mecik’in, ‘Su altından da kıymetli olacak!’ deyişini anımsıyorum.

Bir zamanlar ‘İstanbul’un taşı ve toprağı altın!’ sözü çok meşhurdu.

Ve Hakkı Mecik de, bunun üzerine ‘Famerit’i yaşama geçirtmişti.

Bir gün bunu da anlatırım...

Hatta; Menemen’den İzmir’e dev borularla getirilen Emiralem Suyu hikayesi ile Mumcular’dan Bodrum’a su getirilmesini de...

***-

GÜNCEL

*- Milyonlar etkilenecek!

Yapılan kuraklık riski çalışmalarında Türkiye nüfusunun 50 milyonluk kesimini barındıran 30 şehrin büyük oranda kuraklıktan etkileneceği görülüyor.

Yeraltı suları kuraklığa karşı bugünün ve gelecek nesillerin sigortasıdır. Yeraltı su seviyelerinin düşmesi sürdürülebilir yeraltı suyu kullanımı yapılmadığını gösteriyor.

Son yıllarda Türkiye’de yaşanan kuraklıklarda bir artış olduğu gözlemleniyor.

Su seviyesi düşüşü bazı kentlerimizde; 125 metreden 470 metreye ulaştı.

*- Bakanlık hızlanmalı...

Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın ‘Ulusal Kuraklık Yönetimi Eylem Stratejisi’ni hazırlaması ve havzalarda kuraklık yönetim planlarının hazırlanması konusundaki girişimleri bu kapsamdaki olumlu çalışmalar olarak değerlendiriliyor.

Hazırlanmakta olan kuraklık eylem planlarının etkin olarak uygulanmasında kamu kurumları ve sivil toplum örgütlerinin iş birliğinin tesis edilmesi büyük önem taşıyor.

*- Önlemler askıda kalıyor

Bununla beraber Türkiye iklim değişikliğine uyum süreçlerinde alınması gereken önlemlerden uzak duruyor.

 2012 yılının Türkiye’de kömür yılı ilan edilmesi ile birlikte, kömür madenciliği ve kömürlü termik santral yatırımları teşvik ediliyor. Büyük ölçüde suya ihtiyaç duyan kömürlü termik santrallerin planlanmış olması giderek kuraklaşan ülkemizde suyun kullanımı açısından bir tezat oluşturuyor. Türkiye’nin en verimli ovaları, kıyıları, zeytinlikleri termik santrallere feda edilirken, iklim değişikliğine katkımız da gün geçtikçe artıyor.

*-Beden eğitimi öğretmenlerinden protesto

Ali İstanbulluoğlu’nun bildirdiğine göre; İzmir Beden Eğitimi Öğretmenleri Derneği  çarşamba  günü saat 17 de Konak Sosyal Güvenlik Kurumu önünde (eski Sümerbank) Beden eğitimi öğrencilerine yönelik açıklamalar dolayısı ile basın açıklaması yapacaklar.

*- Sanayiciden navlun çağrısı

Kemalpaşalı Sanayiciler,  demiryolu taşımacılığından daha fazla yararlanarak maliyetlerinin daha da düşürülmesi için fiyat tarifelerinde düzenlemeye gidilmesini istediler.

Mevcut düzenleme ile demiryolunu kullanamadıklarını ifade eden sanayiciler, demiryolu taşımacılığı ile zaman ve maliyet avantajı ile birlikte şehir içindeki TIR yoğunluğunun da azalacağını ifade ettiler. 

*- DSİ 2017 yılında 508 tesisi hizmete aldı

 Ülkemiz Dünyanın en bereketli coğrafyası,  tarihi boyunca kültürün, mimarinin ve sanatın merkezi olmuştur.

Tarımında yaygın olduğu bu coğrafyada kalkınmanın sulama ile olduğunu biliyor, sulu tarımın da modern sistemler kullanılarak yapıldığında son derece verimli neticeler verdiğini görüyoruz.

DSİ Genel Müdürü Murat Acu; ‘DSİ olarak Toprak ve su kaynaklarının geliştirilmesine yönelik hazırlanan sulama ve depolama projelerinde maksadımız; tarımsal üretimi artırmak, tarımla geçimini sağlayan nüfusun refah seviyesini yükseltmek, artan nüfusun besin ihtiyacını karşılamak, sanayimizin hammadde ihtiyacını temin etmek, tarımın milli gelir içindeki payını artırmak, kırsal göçü önlemektir.

Bu amaçlara ancak ve ancak sulama tesislerinin doğru ve planlı işletilmesi neticesinde ulaşılabilir.

1954 yılında teşkilatlanan ve ülkemizdeki su kaynaklarının planlanması, yönetimi, geliştirilmesi ve işletilmesinden sorumlu olan Genel Müdürlüğümüz; belirlenen hedeflere ulaşmak için çalışmalarına hızla devam etmektedir.’ dedi.

*- Göl-Su Projeleri

 ‘Bir tarım ülkesi olan bu kutsal vatan toprağında Göl-Su projeleri ile zirai üretimi artırarak çiftçilere büyük kazanç sağlamayı, sulanmadık toprak bırakmayarak münbit toprakları daha verimli hale getirmenin gayreti içerisinde olduklarını belirten DSİ Genel Müdürü ACU; ‘ Ülkemizdeki verim arttırıcı bir unsur olan sulama, modern girdilerin daha yoğun kullanımına olanak verirken, aynı zamanda, ürün çeşitlendirmesi ve yılda birkaç kez ürün almayı olanaklı kılması ile de ülkemizde tarımsal verimliliği ve üretimi birkaç kat arttırmakta ve ülke ekonomisine ciddi katkılar sağlamaktadır. ‘ dedi.

*- YAŞAR EYİCE