Halkı horlayana ne yapmalı?

YAŞAR EYİCE

Geçen hafta, ‘Toplum Ağız Sağlığı Haftası’ idi...

22 Kasım’da ise ‘Diş Hekimleri Günü’ idi...

28 Kasım’da ise yani akşam, meslekte; 50, 40 ve 25 yılını doldurmuş diş hekimlerine akademik kuruluş olarak plaketleri verildi...

Program; İzmir Dişhekimleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Murat Sütpideler tarafından çeşitli etkinliklerle gerçekleştirildi.

Önceki yıllarda ‘Dişhekimleri’nin kısaltılmışı ‘Dt’ idi...

Sonraki yıllarda ‘tıp doktorları’ gibi ‘Dr’ kullanılmaya başlandı...

Aslında akademik kariyeri olan birçok meslek sahibi de ‘Doktor’ lakabını aldı.

Ülkemizde belki ‘Dr’ yani ‘Doktor’ sıfatı istenilen ve beklenen hürmeti ve saygıyı görmüyor ama diğer ülkelerde el üstünde tutulduklarını biliyorum.

Her zaman her yerde öncelik adının başında ‘Dr.’ Olanlarda!

Peki neden?

Belki sıkıcı olacak ama size bir iki örnek vermek istiyorum:

Birincisi görevini yapmayan, hastasını horlayan, kötüleyen ve bu yüzden şikayet edilince, avukat kardeşi ile dava maddi tazminat davası açan ve ‘Bana dişçi diyerek, hakaret etti, küçük düşürdü!’ diyen için acaba meslektaşları ne der?

Bunu bilmem ama bildiğim; Yargıcın hastayı haklı bulduğu ve söylediklerinin yerinde olduğunu tasdik ettiği...

İzmir’den fazla örnek vermek istemiyorum...

Şimdi İstanbul’a gidelim...

*- Derhal kapatılıp, dağıtılmalı..

İstanbul’a her yolu düşenin mutlaka gördüğü, bildiği bir yer var; Beşiktaş...

Beşiktaş’tan Etiler’e, Levent’e, Akatlar’a, önemli yerler; Zorlu Center, Kanyon, Özdilek, Metro City, Akmerkez, Zincirlikuyu’ya çıkan Barbaros Bulvarı var...

İşte bu önemli cadde üzerinde, İstanbullu Ayfer’in çocukluğundan bu yana bildiği bir hayırseverin ismini taşıyan bir hastane var...

Sait Çiftçi Hastanesi’nde de bir ‘Diş Polikliniği’ bulunuyor...

Burada yeterli sayıda hekim var...

Bakanlık da bir dediklerini iki etmiyor.....

Etmiyor ama şikayetler bitmiyor...

Bir süre önce, genç bir hasta geldi...

Sonra da intibalarını İl Sağlık Müdürlüğü’ne iletti...

Bu genç aynı zamanda diş hekimi idi...

Ne dedi, ne yazdı, dersiniz:

Sorunun cevabı kısa ve öz:

‘Derhal kapatılması gerekiyor!’

Eğer sümen altı edilmediyse İl Sağlık Müdürlüğü ile Bakanlıkta mutlaka gereği yapılmak üzere duruyordur.

Şimdi devam edeyim:

Bu diş hekimleri genelde gelen tüm hastayı geri çeviriyor, ya da yasak savma şeklinde gönderiyor...

Kimleri?

Başta çevrede çok sayıda olan İzmirlileri ve geçici olarak yerleşik düzende olan hastaları...

Kapı görevlisi, hastaya kısa ve öz yanıt veriyor:

‘Bizde yok!’

Örneğin proteziniz çıktı, ya da kırıldıysa hizmet alamazsınız...

Söyledikleri şu:

Sarıyer’e gidin!

Ya da özel hekime...

Daha önce bazı sağlıkçı ve eczacıların görüşlerini paylaşmıştım...

Ne demişlerdi;

‘Sağlık İstanbul’da ticaret oldu!’

Ben de ‘Ah İzmir!’ demiştim...

*- Üşenmedim günümü ayırdım...

Merak ettim, Hacı Osman denilen yerdeki,  İstanbul ili Beyoğlu Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğine bağlı Sarıyer Ağız ve Diş Sağlığı Merkezi’ne gittim...

Gelmişken, o genç diş hekimi gibi, sıra alıp Dt.  Aslı Giray’a muayene oldum...

Kendimi İzmir’de gibi huzurlu hissettim...

Sonra da Başhekimi ziyaret ettim...

Başhekim ‘çocuğum’ yaşında bir hekim...

Dinamik!

‘Kendimi iyi hissetmiyorum!’ deyince, hemen tansiyonumu ölçtürttü, limonlu çay söyledi...

Kendime göre belirlediğim bir iki aksaklıktan söz ettim...

Hemen kamera kayıtlarını inceledi...

Sonra da diğer meslektaşlarının hatalarından dolayı özür diledi...

İzmir’e ve İzmirliye yapılan aykırı davranışın altında kalacak değiliz herhalde...

Sonra üç toplu ulaşım aracını değiştirerek Çemberlitaş’a gittim, İl Sağlık Müdürlüğü’nü buldum...

Sultanahmet’ten biraz ileride....

Aksaray ya da Topkapı’ya gelmeden önce...

İl Müdürü toplantıda idi....

Yardımcılarından Dr. Hüseyin Küçükali ile görüştüm...

O da genç ve dinamik...

Dinledi  ve anlattıklarıma hak verdi...

Bu arada ‘SABİM 184’ten söz etti...

Tüm şikayetleri ve dilekleri dinliyor, sonra da gerekli araştırmayı yaptıktan sonra dönüyorlar...

‘İnanayım mı?’ dedim...

‘İsterseniz bir deneyin!’ deyince inandığımı anlattım...

Zaten uzun uzun sabırla dinlemesi bile yeter...

Bu arada söylemeyi unuttum:

Belki bazıları üzülecek ama, Sait Çiftçi’dekiler,  gerek Başhekim Dr. Halit Başaran’dan, gerekse İl Müdür Yardımcısı Dr. Hüseyin Küçükali’nin anneane ve babaannesi durumundalar...

Ne demek istediğimi herhalde çıkarmışsınızdır...

Son söz; işini ve insanları sevmeyene söylenecek söz yok!

***-

GÜNCEL

*- Alman filmleri İzmir’de...

Goethe-Institut ve German Films, KİNO 2017 film gösterimlerinin 29 Kasım Çarşamba günü gerçekleşecek İzmir’deki açılış galası saat 18.00’de, Fransız Kültür Merkezi’nde yapılacak...

Açılış Filmi: Şafak Sökmeden/Vor Der Morgenröte, Yönetmen: Marıa Schrader.

*- ESBAŞ’ta son gelişmeler...

ESBAŞ ve Ege Serbest Bölgesi ile ilgili son gelişmeler hakkında bilgi vermek üzere, 29 Kasım Çarşamba günü, saat 16.30’da,  ESBAŞ Teknoloji Merkezi Konferans Salonu’nda bilgilendirme yapılacak.

*- Urla’da Aşk Dersleri...

Usta oyuncu Füsun Demirel ve ekibi ‘Aşk Dersleri’ oyunu ile Urla halkı ile buluştu.

Urla’nın tiyatro grubu Toprak Sahne Tiyatrosu Urla halkını seçkin oyun ve oyuncularla buluşturmaya devam ediyor. Yazın önemli festivallere imza atan Toprak Sahne sezona da hızlı girdi.

Necati Cumalı Sahnesi 26 Kasım pazar günü bir ustayı, Füsun Demirel’i ağırladı. Oyuna Urla halkının ilgisi yoğun oldu, biletlerin günler önce tükendiği oyun kapalı gişe oynadı.

İtalyan yazarlar Dario Fo ve Franca Rame’nin kaleme aldığı “Seks? Eh, Hayır Demem!” başlıklı oyununu çevirip sahneye uyarlayan Demirel, Serpil Özcan, Mert Küçülmez ile birlikte sahneye çıktı. Kadın sorunu ve cinselliğin işlendiği “Aşk Dersleri” oyunu interaktif bir şekilde sergilendi.

Eğlendirirken düşündüren oyun sonunda izleyiciler hem Toprak Sahne emekçilerine hem de Füsun Demirel, Serpil Özcan ve Mert Küçülmez’e teşekkür etti. 

YAŞAR EYİCE