Dağdan gelen bağdakini kovuyor...

YAŞAR EYİCE

Adamın biri geçen hafta bana ‘CHP kadar taş başına düşsün!’ dedi,

Belediyeler ile mi, yoksa CHP İl Yönetimi seçimi için mi yazdıklarım kendisini sinirlendirmiş.

Şu yandaşların tutumu da İzmirli olarak beni sinirlendiriyor.

Nasıl belediyelere Ankara’dan şuradan buradan tavsiyelerle, ya da akrabalardan meydana gelen yöneticiler, iş bilmez, halkı tanımaz insanlar getiriliyorsa, İzmirliyi yönlendirmek için de medya gruplarının başına bir takım kişiler getiriliyor.

Ama Ankara’dan ama İstanbul’dan...

Bu devşirmeler ne yaptıklarını bilmiyorlar, her cümleyi ya CHP’ye ya da Aziz Kocaoğlu’na bağlıyorlar.

Arada coşup daha da büyük oynuyorlar;

Benim de tespitim gibi ‘Ankara ve İstanbul’u kesinlikle CHP alır!’ cümlemi tekrarlamaya başlayan Kemal Kılıçdaroğlu’na  sözde yükleniyorlar...

Ne anarşistliği kalıyor, ne vatan hainliği...

Son örneklerden biri de şu:

‘Ekmeğimizle oynama; CHP!’

Herhalde yalnız CHP’liler değil, İzmirliler de, ‘Yeter artık!’ deyip, hükümetin bir kuruşluk desteği olmadan kendi imkanlarıyla yaptırdıkları, yaptırdığımız  tramvayı bile bir saniye bile düşünmeden ‘söküp atarız!’ diyerek iptal edeceklerini açıklayan zihniyete karşı, sabırları taşarak ‘Başınıza CHP kadar taş düşsün!’ diye düşünüyorlardır.

İzmir’e özel olarak getirtilen, yerleştirilen bu insanlar herhalde her zaman, şu adı sanı bile geçmeyen, İ. Melih Gökçek gibi anımsayılacak;

‘İzmir düşmanı!’

Halbuki  Özkanlar Pazarı’nın kapatılması ile ilgili ilk düşüncelerini yazan benim:

Bornova’nın yerlisi Hetice Erden’in Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ’a  elektronik posta ile yaptığı başvurunun  siteden neden kaldırıldığını sormuştum!

Ve eklemiştim:

Bornova’daki yeşil alanlar, parklar, pazaryerlerinin tamamı, Hatice Erden, akrabaları veya eski komşuları tarafından bağışlanarak yapılmıştır.

Yani devletin malı değil, malı olmuştur.

Doğru pazarcı esnafı da, bizim gibi ekmek devasında...

Biz de, ‘Ekmeğimizi paylaşacağız’ sloganını benimseyenlerdeniz...

Ekmek, en yüce değer, alın teri ile kazanılır...

Yoksa bazılarının olduğu gibi nereden geldiği belli olmayan paralarla değil...

Hiç unutmuyorum;

Çok yıllar önce ‘Tepecik... Tepecik...’ diye taksi dolmuşçuluk yapan Cemil ismindeki bir şoför, ‘Bana ceza yazıyorlar!’  diyerek yardım istemişti.

Gece yarısı kalkıp Kemer’e gittim;

Saat 24.00’e geliyordu ve trafik polisleri, Şoför Cemil’in taksisindeki, zamanın modası olan teybi söküyor  ayrıca okkalı bir ceza yazıyordu.

Trafik polislerine onun adına yalvarıp, ‘Etmeyin eylemeyin, bakın bu saatte ekmek parası için çalışıyor!’ dediğimde şu yanıtı verdiler:

‘Ya biz ne için çalışıyoruz!’

Buna rağmen ‘Bir daha yüksek sesle teybi çalmaması’ şartı ile Cemil Efendi’yi cezadan kurtarmıştım.

Birkaç örnek daha verecektim ama şimdi çok daha önemli bir bilgiyi paylaşmak istiyorum...

İzmir’de şükür olaysız bitti...

Ama Ege’de böyle olmayacaktı...

Çünkü Kardak’ta bizim Sahil Güvenlik botlarımız ile Yunanlıların savaş gemileri yine karşı karşıya geldiler.

Yunan Başbakanı Çipras’ın Ortodoksların geleneği olan ‘denizden Haç Çıkarma’ törenlerini bize ait adalarda yapma gafletine kapılması...

Şimdi size önemli bir tarihi hatırlatacağım:

*- Rum Ortodoks Kilisesinin Filistinlilere kazığı

Geçenlerde anlatmıştım; Güney Kıbrıslı Rum Anastasiadis’e  ‘Sizin ülkeniz Türkiye’nin işgali altında’ diyebilecek kadar gözü kararmış olan Filistinli Nabeel Shaath’ın bilmediği veya bildiği ama çirkin politikasından dolayı dile getirmediği, Rum Ortodoks Kilisesi ile ilgili bazı gerçekler var. Bunu kendisine ve benzeri Filistinli politikacılara hatırlatmak da bizim gibilerin görevi olmalı.

Filistin halkı, Rum Ortodoks Kilisesi Patriği Theophilos’un görevinden alınmasını istiyor.

Gerekçeleri de Rum Ortodoks Kilisesinin sahibi olduğu büyük boyutlardaki Filistin topraklarını İsrail’li yerleşimcilere satmasının bugünlerde hızlanmış olması.

İsrailli finansal haberler sitesi ‘Calcalist’te haziran ayında yer alan bir habere göre Rum Ortodoks Kilisesi gizlice, Kudüs’ün en önemli bölgesi olan batı Kudüs’te 100 bin metre karelik bir toprağı 10 milyon Dolar’a İsrailli kuruluşlara ve şirketlere satmış.

Bir ay sonra, bir İsrail mahkemesi, Kudüs'te ‘Şehir Merkezi’ndeki üç kıymetli mülk üzerinde, kilise ile bölgede bir Yahudi çoğunluk nüfusu yaratmayı amaçlayan bir yerleşim grubu arasında 2004 yılında yapılan bir mülk anlaşmasını onaylamış durumda.

Mahkemenin bu kararını, Rum Ortodoks Kilisesinin, Filistinlilerin asırlardır yaşadığı sahil kasabası olan Caesarea’da içinde oturanların zorla, tehditle ve mahkeme kararı ile tahliye edildiği bir araziyi sattığını içeren bir rapor izledi.

*-  Nedense bizi arkadan vuruyorlar...

Rum Ortodoks Kilisesi sahibi olduğu taşınmaz malları açıklamayı reddetmesine rağmen, yapılan güvenilir araştırmalara ve raporlara göre Kilise 20 bin dönüm kıymetli arazi sahibi.

Bu arazilerin içinde de binalar, apartmanlar, kiliseler, ibadet yerleri, manastırlar, mezarlıklar ve zirai alanlar bulunmakta.

Ne var ki, Filistin Devletinin siyasileri, her zaman yanlarında olan Türkiye yerine, kendilerini arkalarından bıçaklayan başka devlet ve kuruluşlardan medet umuyorlar.   

Bir başka gün, yine Prof. Dr. Ata Atun’dan alıntı yaparak, Rum Ortodoks Kilisesinin, zaman içinde Filistinlilere ait hangi toprakları İsrail devletine ve İsrailli yerleşimcilere sattığına değineceğim…

Belki İstanbul’da, yani Boğaz’daki yağmayı da anlatırım...

***-

GÜNCEL

*- TÜRKONFED Eğitimi İzmir’de

TÜRKONFED’in gençleri girişimci eko-sistemi ile tanıştırmak ve teşvik etmek amacıyla geçen yıl İstanbul’da hayata geçirdiği ‘STEM ile Girişimde Yeni Ufuklar’ projesi, bu yıl Anadolu’ya yayılıyor.

‘STEM Anadolu’ adıyla yürütülecek proje kapsamında ikincisi  25-26 Ocak’ta İzmir’de düzenlenecek.

*- YAŞAR EYİCE