Hakedilmiş Mağlubiyet

SAMİ RENÇBER

Halk, genel ve yerel seçimi bir tutmayacaktı, tutmadı. Bu bağlamda AKP’nin yerel seçimi genel seçim gibi beka meselesi olarak gösterme çabası sonuçsuz kaldı. Milli savunma hamleleri gibi stratejik meselelerin kaymağı genel seçimde yenip tüketilmişti. Uzay misyonumuzun yoğurdu ise kaymak tutmadı.

Halkın sadece AKP’nin kulağını çekeceği düşünülüyordu, ancak sandıkta olay kulak çekmenin hatta cezalandırmanın ötesine geçti.

Özellikle yerel yönetimlerdeki adaletsizlikler, adam kayırma, ihaleye fesat karıştırma, ihalenin taşeronun taşeronuna hatta onun da taşeronuna yaptırıldığı garip ilişkiler silsilesi belki merkezin uzağında ama yerel halkın tanıklığında yaşanmaktaydı.  Halk, isminde Adaleti öncelemiş AKP’ye sandıkta tekrar adaleti anımsattı.
 
Hükümetin, zengini daha zengin eden, gücü yettiğini (emekli, esnaf…) ezen politikaları, AKP’nin acizliğinin bir işareti olarak algılandı.

Aynı acizlik hissi Gazze meselesinde de hissedilmekteydi. Psikoloji tersine döndü. Dik duruş, yüksek çıkan ses -eylemsizlik sürdükçe-  etkisizliğin, zayıflığın işareti kabul edildi. Bu yüzden Murat Kurum’un Gazze çıkışı fazlasıyla anlamsızdı... Ters tepti.

Dinsel jargonu siyasete alet etmenin bedeli ödetildi. Faiz meselesinde “Nas” deyip çark etmenin yarattığı imaj kaybı büyük oldu.

Aynı dinsel söylem AKP adayı Turgut Altınok’un “Mülk Allah’ındır, biz emanetçiyiz” savunmasında yeniden çark etti. Tek bir evin dahi emanetçisi olamayan halk meseleyi nasıl anlaması gerekiyorsa öyle anladı.

Turgut Altınok, AKP’ye sadece Ankara’da değil tüm Türkiye’de kaybettirdi.

AKP için Ankara’dan daha önemli olan il İstanbul’du… Otobanlarda ilan panoları neredeyse Sakarya’dan itibaren Murat Kurum fotoğraflarıyla dolduruldu. Ne var ki o da yanlış bir tercihti. Kurum, fazlasıyla kurumsaldı. En başından itibaren emir komuta zincirinin bir halkası olarak hareket edeceği izlenimi uyandırdı.

Kanal İstanbul projesiyle ilgili başlangıçta konuşmaması bu imajı güçlendirdi. En sonunda konuştu ama hiç konuşmasa daha iyiydi. İmaj gerçeklik kazanmış oldu. Oysa İstanbul özgür ve özgün bir ruha teslim edilmeliydi. AKP’nin İstanbul’da İmamoğlu ile ilgili deprem eleştirisi hiç yerine oturmadı.

Evet, İmamoğlu deprem konusunda tutarsızdı, bir dediği diğerini tutmuyor söylediklerini unutuyordu ama halk AKP’ye sandıkta şunu sordu. İmamoğlu’ndan önce çeyrek asır İstanbul’u sen yönetmedin mi? Niye o zaman yapmadın?

AKP’nin sadece Ankara ve İstanbul değil genel olarak belirlemiş olduğu adaylar halkın eğilimlerine uymayan yanlış tercihlerdi… AKP merkezinin yerelden ne kadar kopuk olduğu anlaşılmış oldu. Bu durum ayrı bir yönetsel başarısızlık olarak algılandı ve sandıkta karşılık buldu.

Arda arda kazanılan seçimler sonrası AKP, devlet olmakla iktidar olmayı birbirine karıştırdı. “Devlet-i Ebed Müddet” düsturu yerini “İktidar-ı Ebed Müddet” yanılgısına dönüştürdü ki bu da beraberinde yozlaşma ve rehaveti getirdi.

Bu sonuç AKP içinde köklü değişimin gecikmiş olduğunun önemli bir göstergesi… Sonuç CHP için başarı mıdır? Evet başarıdır. Ancak bu başarı CHP’yi aldatmamalı! Unutmayın ki bu seçimin sonucunu belirleyenler CHP’liler olmadı…

Tam tersi onların her fırsatta küçümsediği Anadolu insanı (irfanı) bu seçimin belirleyicisidir.
Bu bağlamda CHP kendisini yeterli hissederse AKP’deki değişimlere paralel olarak bir sonraki seçimde yeniden yüzde yirmi beşlere çakılır kalır…