Back to Black filmi 3 Mayıs’ta sinemalarda!

BİR SAM TAYLOR-JOHNSON FİLMİ... BAŞROLDE MARISA ABELA

BACK TO BLACK, Amy Winehouse’un hayatını, ergenlikten yetişkinliğe yolculuğunu ve günümüzdeki en çok satan albümlerden birinin yaratıldığı dönemi anlatıyor.

21. yüz yılın en ikonik ve en çok özlenen yıldızını anlatan BACK TO BLACK, Amy Winehouse’un olağanüstü hikâyesini anlatıyor. Evi olarak adlandırdığı Camden sokaklarının canlı ve enerji bir resmini çizen ve küresel şöhret mücadelelerini yakalayan BACK TO BLACK, Amy'nin sanatını, zekâsını ve dürüstlüğünü onurlandırmanın yanı sıra onun kötü yanlarını anlamaya çalışmasını da onurlandırıyor. Modern ünlülere korkusuz bir bakış ve nesilde bir kez görülen bir yeteneğe güçlü bir övgü.

Son derece duygusal ve şaşırtıcı derecede güçlü olan BACK TO BLACK, 21. yüz yılın en büyük yeteneklerine bakıyor ve Amy Winehouse’un (Marisa Abela) içinde yaşadığı savaşın onu nasıl bitirdiğini anlamaya çalışıyor. İlk ağızdan elde edilen materyallere dayanan bu öyküde Amy Winehouse’un 27 yaşındaki ölümünden önce varoşlardan çıkıp küresel süper yıldızlığa yükselişini ve dünyaya bıraktığı kalıcı mirası görüyoruz.

Amy’nin kendi bakış açısıyla anlatılan hikâyesi Kuzey Londra’da oturan bir Yahudi ailenin babası Mitch (Eddie Marsan) ve annesi Janis’in (Juliet Cowan) ayrılmasıyla başlıyor.  Amy’nin, büyükannesi Cynthia (Lesley Manville) ile arasında kopmaz bir bağ var. Büyükannesi, Amy’nin tam olarak olmak istediği kişi. Göz alıcı, görkemli ve biraz aşk ve cazla dolu delice bir geçmiş. Genç Amy, şarkılar yazmaya başlıyor. Şarkıları şiddetli duygusal detaylarla ve kendine has mizacıyla dolduruyor. Kısa sürede ünlü oluyor ve ilk albümü Frank’in başarısından sonra bile mütevazı kalıp vaktini The Good Mixer’da bilardo oynayarak geçiriyor.

Orada, barın müzik kutusunda The Shangri-Las’nın bir şarkısı eşliğinde kur yapan Blake (Jack O’Connell) ile tanışır. Aralarında anlık bir bağ oluşur ve Blake’in hâlihazırda sevgilisi olmasına rağmen çiftimiz baş döndürücü bir aşk yaşar. Blake’in uyuşturucu kullanması Amy’yi tedirgin eder.  Ama çift ayrıldığında üzülen Amy de uyuşturucu kullanmaya başlar. Menajeri Nick (Sam Buchanan) rehabilitasyona gitmesini söyler ama Amy, Mitch’i bunun gereksiz olduğuna ikna eder. Mahvolan Amy, rehabilitasyona gitmek yerine New York’a gider ve ikinci albümü Back to Black’i yazmaya başlar. Bu albümünde Blake ile ayrılışını detaylı bir şekilde anlatır. Kalbi kırılmış olan Amy sonrasında çok sevdiği büyükannesinin Londra’da akciğer kanserinden öldüğünü öğrenir.

Şahsi hayatında yaşadığı zorluklara rağmen Amy’nin profesyonel kariyeri yeni menajeri Rave’in (Ansu Kabia) katılmasıyla birlikte gücüne güç katar. Yeni albümü başarılı olduğu sırada Blake ile tekrardan sevgili olur ve Miami’ye kaçarlar. Bal aylarını alkol ve uyuşturucunun verdiği kafayla geçirirler. Amy’nin hayatı boyunca sahip olduğu yemek bozukluğu ile bağımlılığı birleşince elden zayıflar ve hassaslaşır. Süper yıldızlığı yüzünden evinin dışına kamp kuran ve onu her yerde takip eden basın sürekli ensesindedir.

Amy ve Blake’in ilişkisi tekrardan toksik bir ilişkiye dönüşür ve Londra sokaklarında şiddetli bir şekilde kavga ederler. Blake, bir bar müdürüne saldırmaktan dolayı hapse girer ve buna dertlenen Amy, Glastonbury Festival gösterisinde kaosun hakim olduğu bir performans sergiler. Kalabalığa karşı Blake’i savunur. Blake, parmaklıkların ardındayken uyuşturucudan arınır ve eşiyle birbirlerine iyi gelmediklerini fark eder. Amy’den boşanmak ister. Kalbi kırılan Amy, en azından rehabilitasyona gidip hayatına devam etmeyi kabul eder.

Blake’ten ayrılan ve sonunda uyuşturucudan arınan Amy, yenilenmiş bir şekilde sağlıklı ve mutlu bir hayata ilerlerken görünür. Ancak hikâyesi çok gençken sona erer. BACK TO BLACK, yaşadığı inanılmaz hayatı ve mirasını hatırlamamızı sağlıyor.

YÖNETMENİN YORUMU
Amy’nin bakış açısından, onun gözlerinden izlediğimiz bir film yapmak istedim. Onun gerçeğinin bulunabileceği tek yer şarkı sözlerinde ve müziğindeydi. Hikâyesini onun sözleriyle, yazdığı ve içini döktüğü şarkılarla anlatmak istedim. Şarkılarında aşkını, acısını, hayal kırıklığını derin duygularla ve çoğu zaman çok sert bir dille söyledi.

Back To Black, 5 Grammy ödülü kazandı ve 16 milyondan fazla kopya sattı ve filmimin taslağı o albümdür. Amy’nin kalbi her kalp kırıklığından sonra daha yüksek sesle atmaya başladı ve her şarkısı, Blake ile arasındaki aşk hikâyesinin dışa vurumu. Bu bir aşk hikâyesi. Aynı zamanda Amy’e yazılan bir aşk mektubu. Kendi sesiyle, kendi kelimeleriyle ve kendi bakış açısıyla yazıldı. Sadece güzel olan şeyleri görüyor çünkü aşkın gözü kördür.

Sam Taylor-Johnson

PRODÜKSİYON HİKÂYESİ
BAŞLANGIÇ NOKTASI

BACK TO BLACK’in ilk planları İngiliz film yapımcısı olan ve Amy Winehouse’un muhteşem müzikal ürünlerini kutlamak isteyen Alison Owen (ELIZABETH, SUFFRAGETTE, SAVING MR BANKS) ile başladı. “Yeteneklerinden çok genç yaşta öldükleri için hatırlanan kadınların arasında yer alacak gibi hissediyordum.” diyor Owen. Kendisi de yıldızın 2011 yılında, 27 yaşındaki trajik ölümünün fetişleştirilmesine karşı savaşmak istedi. “İnsanlar, harika sanatçılar olduklarını unutuyorlar. Amy’nin de bunu yaşamamasını istedim. O, 21. yüz yılın en çok ilham veren sanatçılarından biri olarak anılmalı.”

Owen, Sam Taylor-Johnson’ın yönetmesini çok istiyordu. “Sam, her zaman ilk seçimim oldu ve cevap verdiğinde hayalim gerçek oldu.” diyor Owen.  “O dönemi çok iyi anlıyor. Amy’i en başından beri anladı."  Projeyle birlikte 2009 yılında ilk çektiği film NOWHERE BOY ile John Lennon’ın gençlik yıllarını anlatan Taylor-Johnson, bu projeyle birlikte müziğe geri dönüyor. Taylor-Johnson, filmin sıradan bir biyografi filmi olmak yerine Amy Winehouse müzikleri ve Blake Fielder-Civil ile dolu arasındaki ilişkiyle dolu olmasını istedi. “Tüm hayatını anlatan bir film değil.” diye açıklıyor Taylor-Johnson. “Filmimiz Back to Black albümü üzerine ve bence bir aşk hikâyesi ve albüm, bu aşk hikâyesinden doğdu.

Taylor-Johnson başından beri Amy’nin hikâyesini Amy’nin bakış açısından anlatmak istiyor. BACK TO BLACK, sürekli gazetede anlatılan bir hayat yerine şarkıcının şöhreti yakalayışını daha empatik, kutlayıcı ve yargısız bir şekilde anlatıyor. “Niyetim, onunla birlikte olduğunuzu ve yolculuğunu onunla birlikte tecrübe ettiğinizi hissettirmekti.” diyor Taylor-Johnson. Ancak bunun da zorlukları oldu. “Amy’nin hayatını ve yolculuğunu yansıtırken Amy’i pozitif bir şekilde canlandırmak büyük bir sorumluluk gibi hissettirdi.”

Taylor-Johnson, senaryo için NOWHERE BOY senaristi Matt Greenhalgh ile tekrardan bir araya kadın çalışanların ağırlıklı olduğu bir ekiple çalıştı. Bu ekipte görüntü yönetmeni Polly Morgan, prodüksiyon tasarımcısı Sarah Greenwood, set tasarımcısı Katie Spencer, kostüm tasarımcısı PC Williams ve saç ve makyaj tasarımcısı Peta Dunstall bulunuyor. “Savunuyormuş gibi hissettiğimiz bir kadının büyük gücü hakkında bir hikâye anlatıyormuşuz gibi geldi.” diye ekliyor Taylor-Johnson. “Sam’in film hakkındaki vizyonu açıktı. Amy’nin insan olarak kim olduğunu anlamalarını istiyordu.” diyor Morgan. Kendisi yakın çekimlerinde ilham almak için 1960’larki BREATHLESS gibi Fransız Yeni Dalga filmlerine bakıyordu.

Ekip ayrıca müzik haklarının sahipleri Universal Music ve Sony’nin iş birliği ile birlikte çalıştı ve aile ve arkadaşlara saygı duymak onlar için de önemliydi. “Sam, en başında şunu açık açık söyledi. Amy’nin hikâyesini sadece en doğru şekilde, Amy’nin kendi yazılarıyla ve şarkı sözleriyle anlatabilecekse ekipte yer alacaktı." diyor Owen. “Herhangi bir onay almak için kimseye bağlı olmak istemiyordu. Yaratıcı olmak için mutlak özgürlük istiyordu.” Öte yandan Taylor-Johnson ve Owen, Amy’nin grup arkadaşları, arkadaşları ve ailesi gibi Amy’i tanıyanlara karşı saygılı ve anlayışlı yaklaşmak istiyordu. Bu yüzden iletişimin sürekli akıcı olmasını istedi. “Kimsenin hikâyesine sadık kalmak istemedik.” diye devam ediyor Owe.  “Ama Sam ve ben, Janis ile zaman geçirdik ve o sohbetten ilham aldık ve duygulandık. Diğer aile üyeleriyle, arkadaşlarıyla konuştuk ve birçoğu seti ziyaret etti. Özellikle Janis çok duygulandı ve Amy ile bir gün geçiriyormuş gibi hissettiğini söyledi. O gün hepimiz ağladık.

Filmde Amy’nin eski kocasını oynayana Jack O’Connell, rol için hazırlanırken gerçek Blake’le tanıştı. Tartışmalı bir karakter olarak görülse de BACK TO BLACK, Blake’i Amy’nin gözlerinden canlandırmayı ve aralarındaki aşka odaklanmayı seçti. “İkisi arasından o dönemi anlatabilecek bir tek Blake var.” diye açıklıyor O’Connell.  “O yüzden en azından onunla oturup kimsenin hikâyesini zayıf bir şekilde anlatmayacağına dair ikna etmek benim için önemliydi. Sohbet bittiğinde adamla aramda çok fazla ortak nokta olduğunu hissettim.”

SENARYO
Sam Taylor-Johnson ve Matt Greenhalgh senaryoyu konuşmak için ilk kez Los Angeles’ta buluştu. “Hayatıyla ilgili ilginç bulduğumuz konuları konuştuk.” diye açıklıyor Greenhalgh. “Tüm hikâyenin Amy’nin bakış açısından anlatılması konusunda kararlıydım.” Araştırma, onun iş birliği olmadan yazılan makaleler ve kitaplar yerine Amy’nin katıldığı basın konuşmaları ve şarkı sözleri üzerinden yapıldı. “Bu, Amy’nin bakış açısıydı. O yüzden Amy kendi anlatsa bilmem gereken bunlardı.” diyor Greenhalgh. Kendisi, Amy’nin diyaloglarını yazmak için Amy’nin sözlerini kullandı. Amy’nin yeteneğini ve karizmasını öne çıkarmak en önemli şeydi. “Hayatının kutlanmasını, sadece uyuşturucu, alkol, toksiklik, ailevi sorunlar, yani basının sürekli onu aşağı çekmek için kullandığı bariz olayların dile getirilmesini istemedik. Onun sesi, yeteneği, tutumu ve dürüstlüğü hep ön plandaydı.”

Amy, Blake ve Amy’nin ailesi üçgenine odaklandı Greenhalgh. Amy’nin Blake’te gördüklerini ön plana çıkarmak önemliydi. “Bazen toksik bir hâl alsa da gerçek bir aşk olduğunu göstermek bizim için önemliydi. Ama Amy onu seviyordu, o da Amy’yi seviyordu.” diyor Greenhalgh.  “Blake’i hikâyedeki kötü adam olarak göstermek basitti ama bence anlatılması gereken başka bir hikâye var.”

Amy’nin hikâyesindeki duygusal gerçeği ortaya çıkarmak ve Amy’nin hayatındaki farklı dönemlerde nasıl hissettiğini anlamak önemliydi. Gerçekte ne söylendiğini bilmek imkânsız olsa dahi. “Kişi asla gerçek olmuyor, filmdeki hâlini izliyorsunuz.” diyor Greenhalgh. “Böyle durumlarda ve John Lennon’da yapabileceğiniz tek şey kendi çıkardığınız hikâyeden duygusal gerçeği görmek ve almak.” Taylor-Johnson ve Greenhalgh ayrıca daha az anlatılan bir hikâyeyi, Amy’nin büyükannesi Cynthia ile arasındaki ilişkiyi ve ölümünün Amy’i nasıl derinden etkilediğini de ön plana çıkarmak istiyordu. “Bence her şey o zaman ters gitmeye ve hayatı çözülmeye başladı. O ilişkiyi olabildiği kadar derin ve anlamlı göstermek bizim için önemliydi.”

Senaryonun son hâli derhal Alison Owen ve STUDIOCANAL uygulayıcı yapımcısı Joe Naftalin’e gönderildi. “Matt ve Sam’e direkt güvendik. İlk taslağı teslim ettiklerinde o güvenin karşılığını aldığımızı hissettik.” diyor Owen. “Joe ve ben, taslağı okuduğumuz anda birbirimizi aradık ve ikimiz de hayatımızda okuduğumuz en iyi senaryo olduğunu söyledik. Hikâye bizi içine almıştı. Gerçek bir sanat ve deha eseriydi.”

Amy’yi canlandıran Marisa Abela senaryodan ve Amy’yi kendi bakış açısından anlatmasından çok etkilendi. “Amy’ye hayatının kontrolünü tekrar aldırıyor. Olay, etrafındaki insanların onun kim olduğu hakkında ne hissettiği ya da olayların neden yaşandığı değil. Olay, Amy’nin kontrolü eline alması.” diyor Abela. “Kötülemek yerine Amy’nin hayatını ne kadar canlı ve cesur bir şekilde yaşadığını anlatıyor.”

Eddie Marsan (Mitch), Amy’nin hikâyesini anlatan bu senaryodan ve babasını göstermek şeklinden aynı şekilde etkilenmişti. “Senaryoda hiçbir kötü adam olmaması, tek kötü adamın bağımlılık olması bu işi yapmayı istememi sağladı. Ben kötü adamı oynamam, sadece insanları oynarım.” diyor Marsan. “Sam, Amy’ye şefkat duyuyordu. Bu kulaktan duyma ya da asılsız bir hikâye değil. Matt’in senaryosunu ilk okuduğumda ağladım ve Sam’le konuştuğumda şöyle dedi. ‘Filmin beni heyecanlandırmasındansa insanların sonunda ağlamasını yeğlerim.’.”

Film, ilk taslak kullanılarak çekildi. “Bu daha önce çok az kez yapıldı.” diyor Taylor-Johnson. “Normalde en az on defa değişiklik yapılır ama bu senaryo çok güzel yazılmıştı.”

OYUNCU KADROSU
Amy’yi oynayacak bir oyuncu bulmak BACK TO BLACK’in en büyük zorluklarından biriydi ama Sam Taylor-Johnson, Marisa Ablea (BBC’s Industry) ile tanıştığı anda arayış bitti. Kast yönetmeni Nina Gold, bir gün içerisinde yüzlerce adayı sekiz kadına indirdi. “Yedi tanesi Amy gibi giyinip gelmişti ve Marisa, Marisa gibi giyinip gelmişti ama Marisa, kameraya baktığın Amy gibi görünen tek kişiydi.” diye hatırlıyor Taylor-Johnson. “Nina, Marisa’nın ruhunda Amy’i yansıtan bir şey gördü. Bu an yönetmenler için paha biçilemez. Ben, Nina ve Matt şöyle dedik. ‘işte bu kız’.”

Ancak Abela, rol hakkında ketum davrandı ve menajeri aradıktan sonra iki hafta düşündü.  “Çok fazla saygı, özen ve sevgi ve aynı zamanda çok fazla sıkı çalışma gerektirdiğini biliyordum.” diye hatırlıyor Abela. “Eleme sürecinde elimden geleni yapmazsam kendim ve Amy dahil kimseyi kandıramayacağımı biliyordum.” Abela, elemelerden önce yapabildiği kadar araştırma yaptı. Kendini Amy Winehouse’un dünyasına tamamen oturttu. “Ve rolü kısmen bu yüzden aldı, çünkü odaya alçakgönüllü olarak ve çalışma etiğiyle girdi.” diyor Taylor-Johnson.

Ekip, Amy’yi 17 yaşında 27 yaşına kadar inandırıcı bir şekilde oynayabilecek birini istiyordu. “İlla ona benzeyen, Amy’niin taklidini yapan birini istemiyorduk. Rolü yaşayan birini istiyordu.” diyor Owen. “Sam, şarkı söyleme yeteneğinin ikinci planda olduğunu belirtti ama şans bu ya, talih yüzümüze güldü çünkü Marisa çok güzel şarkı söylüyor ve film boyunca tüm şarkıları kendi söyledi ve inanılmazdı.”

Abela’nın son elemesi şarkı elemesiydi. “Şarkı söylüyorum ama Amy’yi geçtim, hiç başkasının tarzında söylemeyi denememiştim ki Amy’nin kendine has bir tarzı var.” diyor Abela. O da Amy gibi Kuzey Londralı. “Hiçbirimizin en başta sesimi ne kadar kullanacağımıza yüzde 100 emin olduğunu sanmıyorum. Ama bu role kendimi tamamen adamak için her şeyi yapmak benim için önemliydi.” Abela bu zorluğa meydan okudu, dört ay boyunca her gün günde iki buçuk saat şan dersi aldı. Amy’nin şarkı söyleme tarzını taklit etmek için müzik yapımcısı Giles Martin ile yakından çalıştı. “Amy Winehouse birkaç yıl içerisinde dramatik bir şekilde değişti ve Marisa’nın da aynısını yapması gerekiyordu.” diyor Martin. “Ve çalıştığımız her konuda şöyle düşündüm, ‘Bu işi başardın.”

“Ben oyuncunun sesini kullanacağımı hiç düşünmüyordum çünkü Amy’nin sesi aşırı derecede kendine özgü, inanılmaz bir şekilde tanıdık ve taklit etmesi çok zor.” diyor Taylor-Johnson. “Ama Marisa, sesi bize hikâyeyi duygusal bir şekilde anlatana dek çalıştı. Bu yüzden filmdekinin Amy olmadığını biliyorsunuz ama öyle bir şekilde canlandırıyor ki ona inanıyorsunuz.”

Blake’i seçme konusunda ekip, Amy’nin onda gördüğü pozitif özellikleri taşıyan bir oyuncu arıyordu. “Blake’in basın tarafından yansıtılan karakteri keş ve kötü anlamda asi bir delikanlı imajı çiziyordu.  Amy onu iyi anlamda asi bir delikanlı olarak görüyordu. James Dean gibi, çekici olarak.” diyor Owen. Kendisi film araştırma sürecinde Blake ile tanıştı ve Amy’nin gördüğü albeniyi gördü. “Onu gerçekten çok sevdim ve bunu beklemiyordum. Onu kötü bir karakter olarak canlandırmak Amy’i tuhaf gösterirdi. Amy, Blake hayatında olduğu için şanslı hissediyordu.”

Nina Gold, Eddie Marsan’ı Amy’nin babası Mitch olarak seçmeye sıcak bakıyordu. Role samimiyet ve anlayış katacağını biliyordu. “Kamera onu her gösterdiğinde onu ve yaşadıklarını anlıyorsunuz. Kızını seviyor ama işin altından kalkamıyor. Bu durumla başa etmeyi anlatan bir kitap yok. Eddie onu ekranda gördüğünüz anda sizle bağ kuruyor.” diyor Owen.  Lesley Manville’in de Amy’nin babaannesi Cynthia’yı oynayacağı aşikârdı. “Gerçekten çok şanslıydık. Roller için ilk seçimlerimizi ekibe aldık.” diyor Owen. “Nina, Lesley’den bahsedince Sam bu fikre bayıldı.”

MÜZİK
BACK TO BLACK, Amy’nin hayatındaki önemli anları belirtmek için Amy Winehouse’un kilit şarkılarını kullanacak dense de Universal Music ve Sony’nin iş birliği katkı sağladı. Giles Martin ve Amy’nin ilk grubunun yardımı önemli rol oynadı. Amy’nin basçısı Dale Davis ve arka vokali Ade Omotayo, müzik danışmanları olarak ekibe katıldı ve filmde kullanılan tüm şarkıları Martin’in Abbey Road Stüdyoları’nda tekrardan kaydetti. Amy son kaydını kahramanı Tony Bennett ile burada yapmıştı. “Çok az insan Amy’yi onlar kadar iyi tanıyor.” diyor Owen, Amy’nin grubu hakkında. “Elbette onu ve mirasını koruma iç güdüsünü hissettiler. Amy’ye duydukları sevgi ve ona dair bilgilerini bizimle paylaşmak için ayırdıkları vakit paha biçilemez.” Amy’nin aynı zamanda çocukluk arkadaşı olan Ade Omotayo şöyle diyor. “Marisa ile çalışmak çok güzeldi. Filmin başından sonuna onunla çalıştım. Marisa’nın yaptıklarıyla gurur duyuyorum. Harika bir iş çıkardı.”

Giles Martin, Amy’nin benzersiz sesini ve Amy olmayı gerektiren ayrıntıları tekrardan yaratmak için Abela ile yakından çalıştı. BACK TO BLACK, efsanevi yapımcının Elton John biyografisi ROCKET MAN’den sonra çalıştığı için film. “Müzik için dublör koordinatörü olarak çalışmak gibi.” diye açıklıyor rolünü. “Amy’nin yeri doldurulamaz bir sesi var. Ama Marisa, Amy’nin o anda yaşadığı duyguları, hisleri ve şarkıları taşıyor.” Abela ayrıca vokal koçu Anne-Marie Speed ve dans koçu Sarah Green ile çalıştı ve gitar çalmayı öğrendi. “İnsanlar bazen söyleyenin Marisa olduğuna inanmadığında başarmak istediğimiz şeyi başardığımızı anladım.” diyor Martin.

Filmde birkaç canlı performans tekrardan yaratıldı. Buna Amy’nin 2008’deki Glastonbury seti ve 2008’deki Grammy Ödülleri’nde Rehab albümüyle Yılın Albümü ödülünü katıldığı an da dahil. “Grammy Ödülleri’nde çalan grup filmde çektiğimiz Grammy Ödülleri’nde çalan grup.” diyor Martin.

“Çok ikonik bir performans oldu.” Diyor Abela, Grammy sahnesi hakkında. “Her saniyesini öğrenmek istediğim performanslardan biriydi. Amy aslen bir caz şarkıcısı, bu yüzden performans sırasında hiçbir şeyi tekrar söylemiyor.” Abela’nın söylediği Rehab yorumu, Amy’nin Londra’daki Grammy Ödülleri için söylediği yorum. Albümdeki şarkının birebir aynısı değil. “Marisa olağanüstü bir başarı elde etti ve o etkinlikleri tekrardan canlandırmak özel bir ayrıcalıktı.” diyor Owen.

Filmin hassas müziğini Nick Cave Warren Ellis temin etti. “Sam, film müziği için belirli bir ses istiyordu. Hüzünlendirmeden, göz yaşlarına boğulmadan kalbinizi kıran bir film müziği.” diyor Martin. “Bence Nick Cave ve Warren Ellis birer müzik dâhisi ve bunun ne olduğunu anlıyorlar. Onlarla iş birliği yapmak ve çalışmak bir ayrıcalık. Bence sonuç inanılmaz oldu.”

KOSTÜM VE MAKYAJ
Taylor-Johnson ve Owen, muhteşem PC Williams'ın kostüm tasarımcısı olarak görev almasından heyecan duyuyorlardı. Üçü, Polly Morgan ve Sarah Greenwood ile birlikte yakın iş birliği içinde çalıştılar. Williams şöyle diyor, "Amy kalabalığın içinde öne çıkmayı başardı, herkesten tamamen farklı görünmekten mutluydu. Çok farklı bir tarz anlayışı vardı." Hepsi onun görünüşünü karikatürize etmemenin, özgün ve ham kalmasının önemli olduğunu düşünüyordu. "Amy'nin görünüşünü doğru bir şekilde göstermek bizim için çok önemliydi. Bakımlı görünen hiçbir şey istemedik." diye açıklıyor Owen. "Amy'nin bardaki tuvalette kendi başına yapabileceği bir görünüm olduğunu her zaman hissettirmesini istedik."

Bazı kıyafetleri yeniden yaratmanın kolay olduğu ortaya çıktı, ancak talihsiz bir nedenden dolayı. “Üzücü ama güzel olan gerçek şu ki Amy'nin hayatının neredeyse her günü belgeleniyor." diye açıklıyor Taylor-Johnson. "Bir olay veya zamanla ilgili herhangi bir görsele bakıp 'o gün giydiği şey bu' diyebilirim. Yani araştırma açısından bakıldığında her bir parçayı bulma konusunda çok dikkatli olabildik." Filmde Amy'nin bazı kendi kıyafetleri ve mücevherleri de kullanıldı. O dönemde Amy'yle çalışan tasarımcılar da fazlasıyla yardımcı oldular. Dolce and Gabbana, Amy'nin Grammy performansında giydiği elbisenin tam bir kopyasını yaptılar. Bunun gibi kostümler Abela'nın karaktere bürünmesi için yararlı bir yoldu. "Bale ayakkabıları ve 23 cm topuklu ayakkabılar giyiyorsanız kendinizi farklı biri gibi hissediyorsunuz." diyor Abela. Williams şunu ekliyor: "Sevdiğim şeyleri, sevdiğim bir şehrin, benim için hem kişisel hem de evrensel olarak çok şey ifade eden bir kadının özelliklerini bir araya getirebilmek rüya gibi bir proje gibi geldi. Kendimi gerçekten kutsanmış hissettim."

Amy'nin makyajı yolculuğunu belirtmek için kullanıldı ve BACK TO BLACK boyunca makyajının onun duygusal durumunu yansıttığını görüyoruz. “Amy, kendini daha az güvende hissettiğinde ve kendine daha az güvendiğinde her zaman daha fazlasın istediğini söyledi. Böylece arı kovanı büyüyecek ve gözler daha da kararacaktı.” diyor Owen. "İhtişamın arttığını ama sonra daha da karmaşıklaştığını görüyorsunuz ve bence bu, kalp kırıklığını daha da artırıyor." Amy'nin belirli bir sahnedeki ruh hâline bağlı olarak arı kovanı saçını farklı şekillerde geriye doğru taramak gerekiyor. "Kendini daha savunmasız hissettiğinde azalacağını düşünürsünüz, ancak bu inanılmaz saç kulesi aslında daha da uzadı." diyor Taylor-Johnson. “Saçı can bulmuştu. 1'den 10'a kadar seviyeler belirledik. Eyeliner için aynısını yaptık."

Dövmeleri de Amy’nin kimliğinin temel bir parçasıydı ve geçirdiği evrimin işaretleri olarak kullanıldı. “İlk küçük Betty Boop dövmesini yaptırırken görüyoruz ve film ilerledikçe o anda onun için ne önemliyse onun dövmesini yaptırırken görüyoruz.” diyor Abela. Bunlara ‘Babasının Kızı’ dövmesi ya da babaannesi Cynthia’nın anısına ve sevgilisi Blake için yaptırdığı dövmeler de dahil.

Amy Winehouse’un bağımlılığı yüzünden ve bulimia ile yazılı olarak belgelenmiş savaşı da önemliydi ve bu sadece makyaj ve kostümle gösterilemezdi. “En zor görevlerden biri, Amy’nin en sağlıksız dönemini yansıtmaktı ve Marisa için de bunu bir rehber eşliğinde ve sağlıklı bir şekilde yansıtmak önemliydi.” diyor Taylor-Johnson. Abela, gözetimli, yavaş ve dikkatli bir şekilde bu yolculuğa çıktı ve beslenme uzmanlarıyla çalıştı. “O hikâyeyi göstermemiz önemliydi, çünkü hayatının ve yaşadığı zorlukların bir parçasıydı.” diye ekliyor Abela. “Bunu mümkün olduğunca güvenli bir şekilde yapmak önemliydi ama çekineceğim bir durum da değildi. Amy’nin yaşadığı fiziksel yolculuğa çıkmamak benim gözüme doğru gelmezdi. Neyse ki filmi geriye doğru çektik, böylece fiziksel olarak en zayıf olduğu dönemden başladım.”

MEKÂNLAR
Film çekimleri sırasında Camden’ın da BACK IN BLACK’te Amy kadar büyük bir karakter olduğu aşikâr. Mekân olarak The Good Mixer ve Dublin Castle barları, Jeffrey’s Place, Camden Meydanı ve kanal kullanıldı. “Camden’da olmak çok önemliydi ve Amy’nin hayatının ve kimliğinin büyük bir parçasıydı.” diyor Taylor-Johnson. “Her yönünü benimsedi ve çok sevdi.”

“Filmi başka bir yerde çekemezdik. Setlerde de tekrardan yaratamazdık.” diye ekliyor Owen. “Kendi dokusuna ve kokusuna sahip ve orada çektiğimiz sahnelerde bunu hissedebiliyorsunuz. Bence oyunculara da fayda sağladı ve daha iyi performans sergilediler.”

Hatta Abela, role hazırlanmak için Camden’a taşındı. “Kendimi her açıdan adadım. Marisa’yı evde bıraktım ve hazırlık için deli gibi çalıştım.”

“Filmi Londra’da açık mekânda çektik ve bazı mekânlar kalabalık ve küçük olduğu için bazı zorluklarla karşılaştık.” diyor Polly Morgan. “Ama bölgedeki ünlü pazardan kaçınıp Camden’ın daha az bilinen yerlerine odaklanmak istedik. Camden’ın dünyasını bir turistin göreceği şekilde, yani kanallardan, köprülerden geçerek, barlara uğrayarak değil de çoğu insanın bilmediği daha sessiz bölgelerle göstermek istedik.”

“Camden’ın bir güzelliği ve pisliği vardı. Hâlâ da var. Bence bu, Amy’nin inandığı şeyi temsil ediyor.” diye ekliyor Giles Martin. “Carnegie Hall ve Ronnie Scott’s Caz Kulübünü hayal ediyordu, biliyorum ama o özünde bir Camden kızıydı.”

40 gün içinde Londra’da Primrose Tepesi, Londra Hayvanat Bahçesi, Ronnie Scott’s Caz Kulübü ve Amy’nin Grammy Ödülleri performansının kaydedildiği Hammersmith’deki Riverside Stüdyoları da dahil toplamda 54 mekânda çekim yapıldı.

Amy’nin aile evinin içi, dairesi ve Glastonbury sahnesi Ealing Stüdyoları’nda çekildi. Prodüksiyon tasarımcısı Sarah Greenwood ve set dekorcusu Katie Spencer, Amy’yi araştırdı ve babaannesine olan yakınlığını ve onu ne kadar etkilediğini öğrendi. Bunu, ilk dairesindeki tarzı ve ilhamı için başlangıç noktası olarak kullandılar. “Elimizde Amy’nin dairesinin fotoğrafları vardı. Böylece duvarlardaki harika renkleri taklit edebildik.” diyor Greenwood. Allison Owen şöyle ekliyor: “Sahneleri Ealing’de çekmek harikaydı, çünkü tutarlılık için sürekli etrafta koşturup çekim yapıyorduk. Resmen soluk almıyorduk. Ama Amy’nin evinin içini çekmek için Ealing’e geri dönünce kendimizi evimize dönmüş gibi hissettik. Eve yerleştik ve rahatladık. Amy’nin gözlerden uzakta, kendi evinde hissettiği güvenli hissiyatı yaşadık. Sarah Greenwood ve Katie Spencer gerçekçi ve canlı ortamlar yarattılar. Amy’nin kafasının içine girmek gibiydi. Sam’in vizyonu hep Amy’nin bakış açısından çekim yapmaktı ama bu, Sarah ve Katie’nin setlerinde çekim yaptığımızda arttı. Araştırma o kadar detaylıydı ve Amy’nin dünyasının yeniden yaratılışı o kadar canlıydı ki Amy’nin iç hayatına adım atmış gibi hissettik.”

Spencer ve Greenwood filmle ilgili tecrübelerini şöyle özetliyorlar. “Birçok kadınla çalışmak çok özeldi ve hepimiz yakından çalıştık.” diyor Spencer. Greenwood ekliyor. “Sam ile çalışmak inanılmazdı. Kendisi çok güven dolu ve kendine has bir masumiyeti var. Sam’in kalibresinde bir sanatçının Amy’nin hikâyesini anlatması kusursuz bir denge sağlıyor.”

Ana çekimler tamamlandıktan sonra küçük bir ekip ve Marisa, iki gün daha çekim yapmak için New York’a gitti. “New York’ta çekim yapmak parti vermek gibiydi!” diyor Allison Owen. “Programın sonundaydı ve acelecilik ve heyecan, filme de yansıdı. Amy, New York’tayken en kederli döneminde olmasına rağmen bu heyecanla birlikte Manhattan’da olmanın verdiği bir ‘her şey mümkündür’  hissiyatı doğdu.”

“İnsanların, müziği ruhlarına dokunan ve kalplerinde onun yalnızca kendilerine ait olduğu hissini uyandıran Amy'ye duydukları sevgiden daha büyük bir sevgi yoktur. Bir dişi aslanın gücüne ve zamanımızı aşan bir sese sahip küçük bir kuş. Amy’nin hikâyesine hayat vermek bir ayrıcalık. Onun müziğine çekilmek, kalbini tanımak ve bunların hepsini ekrana taşımak, dünyaya aktaracağım için heyecan duyduğum bir hediye.” Sam Taylor-Johnson.

KATKIDA BULUNANLAR

FOCUS FEATURES

STUDIOCANAL

MONUMENTAL PICTURES

FOCUS FEATURES
SUNAR

STUDIOCANAL İŞ BİRLİĞİYLE

BİR
MONUMENTAL PICTURES
PRODÜKSİYONU

CANAL + CINE + M6 VE W9’UN KATILIMIYLA

BACK TO BLACK

YÖNETMEN
SAM TAYLOR-JOHNSON

SENARİST
MATT GREENHALGH

YAPIMCILAR
ALISON OWEN p.g.a
DEBRA HAYWARD
NICKY KENTISH BARNES

UYGULAYICI YAPIMCILAR
ANNA MARSH
RON HALPERN
JOE NAFTALIN

UYGULAYICI YAPIMCI
SAM TAYLOR-JOHNSON

GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ
POLLY MORGAN BSC, ASC

EDİTÖRLER
MARTIN WALSH ACE

LAURENCE JOHNSON
PRODÜKSİYON TASARIMCISI
SARAH GREENWOOD

SET DEKORCUSU
KATIE SPENCER

FİLM MÜZİĞİ BESTE
VE PERFORMANS

NICK CAVE & WARREN ELLIS

MÜZİK YAPIM
GILES MARTIN

MÜZİK SÜPERVİZÖRÜ
IAIN COOKE

KOSTÜM TASARIMCISI
PC WILLIAMS

PRODÜKSİYON SES UZMANI
RASHAD HALL-HEINZ

KAST YÖNETMENİ
NINA GOLD

MARISA ABELA

JACK O’CONNELL

EDDIE MARSAN

JULIET COWAN
SAM BUCHANAN

ve
LESLEY MANVILLE

BİR SAM TAYLOR-JOHNSON FİLMİ

YORUMLAR

  • 0 Yorum