Sağlık terörü!

ŞAFAK SOL

Ne acı bir tesadüf ki, ben bu satırları tamamlamak üzereyken hekim bir dostumun yediği peynirden dolayı zehirlenerek hayatını kaybettiği bilgisini aldım.

Mekanı Cennet olsun…

“Pamuk yağını, zeytinyağı diye satmışlar duydunuz mu? Kırmızı et ve tavuk dönere kilosu 2 liraya satılan sakatat, at, eşek eti karıştırıyorlarmış.”

Bu sözleri hep duyarım ama yine de dışarıda adı geçen besin çeşitlerini yemekten vazgeçemiyorum.

Kim bilir, bilinmeyen başka neler karıştırılıyor?

Bu, sevgiden yoksun insanların davranışları diye düşünüyorum. Aslında biraz sevgiyle birlikte koruma ve geliştirme duygusu karıştırsalar benliklerine, zamanla çözecekler işi ama bilmiyorlar. Reddetmeyi, işin kolayına kaçmayı tercih ediyorlar.

Bakanlık, geçtiğimiz yıl 1 milyon 124 bin 918 gıda denetimi yaptı. Bu denetimler sonucunda taklit, tağşiş veya ilaç etken maddesi tespit edilen 229 firmaya ait 386 ürün kamuoyuyla paylaşıldı.

Umut verici ancak yeterli değil!

Halkın sağlığıyla oynadıkları gibi aslında gerçek anlamda cana kast… Bunları kamuoyuna ifşa etme cezası tek başına yeterli değil. Marka ifşa edilse de farklı isimler kullanarak taklit ve tağşişe devam eden insanlar var.

Cezalar caydırıcı olmayınca sağlıksız üretimi farklı yollarla sürdürülebiliyorlar. Ve bu onların yaşam biçimi. İnsanların sağlığa zarar vermenin ve dahi ölüme götürecek kadar sebebiyet vermenin ne yazık ki bir karşılığı yok.

Bunun insanların önüne geçmek için idari para cezası, ürünlerin toplatılması ve firmalarının ifşa edilmesinin yanısıra daha ağır yaptırımları uygulanmalı.

Ama ne?

Tağşiş yapan firmalar ehliyette olduğu gibi önce para cezası, tekrarladığında nasıl ehliyetini elinden alınıyorsa ruhsatı alınıyor, kapatılıyor.

Hiç kimse halkın sağlığıyla oynayarak kazanç elde edemeyeceğine inanmalı…

Ayrıca, piyasadaki ürünlerin çocukların yaş gruplarına uygun olup olmadığı daha detaylı ve sık incelenmeli. Bununla birlikte okul yönetimleri de iç denetim yaparak satılan gıdaların sağlığa uygunluğu konusunda kontrollerini artırılabilir.

Bu, ülkemize yapılan en büyük kötülüklerden biri ayrıca.

Nasıl mı?

Ürünlerin aslını bozma, karıştırma, hileli para kazanma ve insan sağlığına zarar olmasından öte ihracatta ülkemizin itibarını da zedeler nitelikte…

Böyle bir olaydan damga yersek, en önemli ihracat ürünlerimizden zeytinyağını yurtdışında kime, nasıl satacağız? Dış pazarda itibarımız ne olur?

‘Türk yağlarında bir hile var’ algısının oluşması yabancı pazarlarda Türkiye'nin güvenirliğini tehlikeye atar. Dünyanın en iyi zeytinyağına sahip Türkiye’yi böyle bir tartışmanın içinde bırakanlar bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmış olur.

Gerçekten çok ciddi bir durum. 229 firma… Az değil…

Nereden tutarsanız elinizde kalıyor, tel tel dökülüyor…

Başta dediğim gibi kamuoyuna ifşa etmek yetersiz bir yaptırım. İşletmeyi kapatma ve hapis cezası olmadan bu iş çözülmez!

Atalarımız boşuna dememiş;

İhtarla uslanmayanı etmeli tekdir tektir ile uslanmayanın hakkı kötektir.

ŞAFAK SOL