Türkiye topraklarının %79'u su ve rüzgâr erozyonu tehdidi altında

PROF. DR. İBRAHİM ORTAŞ

Toprak Yanlış Kullanılıyor, Bozuluyor, Verimsizleşiyor ve Yok Ediliyor

5 Aralık Dünya Toprak Günü Kutlu Olsun!

Kişi Başı Toprak Varlığı Azalmaktadır
Dünya ve Türkiye toprakları ağırlıklı olarak insandan kaynaklanan yanlış kullanımdan dolayı yok olmaktadır. Toprağın çok daha dikkatli kullanılması gerekir. Çünkü gıda üretiminin kaynağı toprak varlığımız maalesef gün geçtikçe azalıyor. Türkiye, tüm dünyada toprak rezervleri azalan 20 ülkeden biri olarak biliniyor. 1970 yılında kişi başına 4400 metrekare tarım arazisi düşerken, bu değerin 2010 yılında 2800 -2900 metrekareye kadar indiği ve bugünde 2510 metrekareye kadar indiği görülüyor.  Dünyada da benzer şekilde kişi başına düşen arazi miktarı bugün 1870 metrekaredir.  
  Toprak yoksa ekmek de yoktur. Emek yoksa memleket de yoktur. Göç ve gözyaşı içinde yaşanacak yer aranır. Toprağı korumak en büyük görev ve erdemliliktir. 

Fotoğraf, Kütahya-Afyon, Ortaş, 2019.

Elimizde yeterli veri olmamasına rağmen son yıllarda yapılan kestirimlerde, Türkiye’de ekilen ve dikilen tarım alanlarının %10’u ve toplam tarım alanlarının ise %7’sinin kaybedildiği belirtiliyor. Günümüzde Türkiye topraklarının %36’sı tarım için kullanılıyor. Ancak var olan toprakların sadece %5-6’sı kadarı kaliteli ve verimli tarım toprağı. Ülkemizin mera alanları 1930’lu yıllarda 40 milyon hektar iken günümüzde 12 milyon hektara düşmüştür. Bu değişimin sonucu olarak 622 milimetrelik yağış miktarının bugün 575 mm’ye, hatta İç Anadolu ve Güneydoğunun bazı bölgelerinde 200 mm’ye kadar düştüğü ölçülmüştür.  


Toprak Bozuluyor ve Verimsizleşiyor.

Tarım topraklarının azalmasının ve verimsizleşmesinin en önemli nedenleri ise doğanın ekolojik ilkelere göre yönetilmemesi sonucu azalan bitki örtüsü ve su yetersizliğinin sonucu oluşan erozyondur. Erozyon ve toprağın bozulması ile toprağın verimsizleşmesi beraberinde kırsaldan ve köyden kentlere başlayan göçü getirmiş, bu şekilde gelişen kentleşme, tarım alanlarının üretimden koparılmasına neden olmaktadır. Tarım işletmeciliğinin bilinçsizliği ve coğrafyanın doğal yapısından dolayı, Türkiye topraklarının %79’u su ve rüzgâr erozyonu tehdidi altında.
Kentlere yerleşen insanların gelir düzeyindeki yetersizlik ve olanaksızlıklar, kentlerin etrafındaki kamuya ait araziler ve meralar gecekondu şeklinde yerleşmelerin oluşmasına neden oldu. Kente göç ile gelişen yapılaşma ve sanayileşme ise tarım topraklarının yaklaşık %5’ini adeta işgal etmiş durumda. Eski adı ile DPT ve yeni adı ile Kalkınma Bakanlığı verilerine göre, son yıllarda tarım dışına çıkarılan yüksek verimli tarım alanlarının 12.000 kilometrekareye ulaştığı tahmin edilmektedir. Amaç dışı kullanılan ve ekonomik değer üretmeyen tarım arazilerinin konut ve sanayi tesisi yapımına ayrılması nedeniyle tarım toprakları hızla yok olmuş durumdadır.


Toprak Bitiyor Hem de İnsan Eliyle, Hızlıca.

Giresun’daki sel baskını sonrası caddeleri dolduran metrelerce çamur yığını toprağın ta kendisi. Doğanın milyonlarca yılda oluşturduğu ekosistemin eşsiz canlı topluluğunun koruduğu toprak ve barındırdığı biyoçeşitlilik yok edilince (tahrip olması) toprağın tutunacak kökü kalmadı. Hızla yağan yağmurlar çıplak bırakılan toprağa çarptıkça toprağı yerinden koparıp sel suları ile birlikte kentlerin caddelerine, denizlere ve göllere yığmaya başladı.
Dünyadaki varlığı %0,01 kadar olan insanın, doğa üzerindeki olumsuz etkisi ile doğanın %83 kadarını tahrip etmeyi becerebilmiştir!! (https://www.theguardian.com/environment/2018/may/21/human-race-just-001-of-all-life-but-has-destroyed-over-80-of-wild-mammals-study). 
Dünya’nın ve Türkiye’nin toprak varlığı belirli. Her yıl bu tür yağış ve diğer afetler sonrası denizlere taşınan toprak varlığı ciddi boyutta. Toprağın yerinden koparılması, gıda kaynağının ortadan kaybolması anlamına gelmektedir.


Foto, Giresun’da yağış sonrası sellerin sokaklara taşıdığı çamur/toprak (basın)
 

Toprak Yanlış Kullanılıyor ve Tuzlulaşıyor

Başta Harran ovası ve Çukurova’nın Akdeniz’e yakın kıyılarında olmak üzere toprakların yanlış kullanımı konusundaki en büyük sorunların başında aşırı sulamanın neden olduğu tuzlulaşma sorunu yer almaktadır. Ayrıca iklim değişimlerine bağlı olarak kuraklık olgusu artmaktadır. Sadece GAP’ın sulamaya açılması ile birlikte 15 bin hektardan fazla tarım alanı tuzlulaşmıştır. Bu alanlarda ürün yetiştirmek neredeyse imkânsız hale gelmektedir.
Türkiye topraklarının giderek verimsizleşmesinin bir başka nedeni de yoğun tarımsal üretim yapılan alanlarda kullanılan pestisit, herbisit ve suni gübrenin aşırı kullanımı sonucu doğal olarak gelişen toprak kirliliğidir. Başta düşük örtülü alçak tünel bitki yetiştiriciliği yapılan alanlarda ortamda bırakılan plastikler, toprak kirliliğine neden olmaktadır. Toprak kirliliğinin engellenmemesi durumunda gelecekte ürün ve gıda zinciri üzerinden toplum sağlığının bozulması kaçınılmaz olacaktır. Bu durum uzun vadede ciddi gıda güvencesi ve güvenliği sorunu yaratacaktır. Özellikle kimyasal gübre ve ilaç kullanımının artan oranlarda kullanımı, toplum sağlığını tehlikeye sokar duruma gelmiştir. Kullanılan kimyasallar topraktaki yararlı canlı topluluklarının yaşamını olumsuz etkilediği için bitkilerin yaşamı ve ürün kalitesi de doğal olarak olumsuz etkilenmektedir.

Toprak Anayasal Bir Güvenceyle Olarak korunmalı
Doğal toprak yapısı ve içindeki yararlı canlı yaşamı, gıda güvenliğini olası tehditlerden koruyabilir: Türkiye’de toprak kirliliği ile ilgili yasal düzenlemelerin Anayasal çerçevede değerlendirilip düzenlenmesi gerekmektedir. Zaman kaybedilmeden insanlığın ve diğer bütün canlıların gıda kaynağı olan toprak envanterinin çıkarılması bu bağlamda oldukça önemlidir. Türkiye’nin toprak ve su gibi kaynaklarının korunması için Toprak-Su teşkilatlarının yeniden oluşturulması ile tarım ve sulamaya uygunluğu da belirten detaylı toprak haritaları yoluyla tarımın uzun erimli planlamasının yapılması gerekmektedir.

Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Çukurova Üniversitesi, iortas@cu.edu.tr