Toprak Bayramı Haftasında Toprak Felsefesinin Önemi

PROF. DR. İBRAHİM ORTAŞ

Unutulmaya Yüz Tutulan Toprak Bayramımız Kutlu Olsun

1945 yılında yayınlanan 4760 sayılı Toprak Bayramı Kanunu’na göre her yıl 11 Haziranı takip eden ilk Pazar günü “Toprak Bayramı” olarak kutlanmaktadır.

Ne yazık ki ülkemizin yanı sıra dünyanın da gündemi o kadar yoğun ki toprak günü nerdeyse birkaç insanın dışında hatırlanmaz oldu.

Bilemiyorum belki de etrafımızda çok çok toprak gördüğümüz için toprağı çoğu zaman tarla, arsa, mülk, hammadde vs gibi biliyoruz.

Gıda kaynağımız ve sürdürülebilirliğimizin teminatı olan toprağın yaşamımıza daha başka anlamlılıklar kazandırdığını unuttuğumuz için önemi çok da anlaşılmıyor.

Topağın yaşamımıza katıkları yetirince anlaşılmadığı veya dikkate alınmadığı için beslenme-sağlık-çevre sorunlar yaşamaktayız.  

Toprak Yaşamın Biricik Kaynağıdır

Toprak tarımın yapıldığı ortam olmanın ötesinde yaşamın bütününün gerçekleştiği ortam olarak da yaşamın kendisi konumundadır.

Toprak üzerinde-içinde yaşayan canlının barındığı yer, bitkilerin durak yeri, insanların beslenme için minnettar olduğu ortamdır.

Toprak bu bağlamda insanlar için büyük bir algoritmadır.

Toprağın algoritması şu şekilde gerçekleşmektedir. Şeker pancarı, şeker, ekonomi, sofra, mutluluk ve yaşamdır.

Bu basamaklardan biri yok olursa insan yaşamı da sıkıntıya girer.

Toprak aynı zamanda inanca kaynaklık eden temizlik kaynağı, Buket Uzuner’in‚ ifadesi ile ‘tasavvurlarında cennet ve cehennem, ölüm, ‘Öbür Dünya, ‘Alt-Dünya’dır bilinmez sonumuzdur“

Toprağın üretimi ve canlılığa kattığı değerler üzerinde bütünlüklü olarak felsefenin ilham kaynağıdır.

Onun için toprak tarımdır, altında üstünde canlıların barındığı, beslendiği ortam olmanın da ötesinde fizik, kimya, biyoloji, psikoloji, sosyoloji, felsefe, edebiyat, ekonomi, hukuk, sanat ve bütün bilim alanlarının tümünü yansıtmaktadır.

Behçet Kemal ÇAĞLAR (1940’lı yıllar) Ziraat Marşında belirttiği gibi “İnsanı insan eden, ilkin bu soy, bu toprak” diyor.

Felsefi olarak düşünecek olursak, insan var olması beslenmesinden tutanda geliştirdiği bütün alet ve ekipmanları topraktan sağlandı. Halen de toprak en büyük gıda ve hammadde sağlayıcı ortamdır.  

Toprak Felsefesi Nedir?

İnsanın insan olması ile başlayan süreçte, tarımı toprağın gıdalarının üretim kaynağı olarak görmesi ile başlamıştır.

İnsan Toprağı sürdürülebilirliğin en büyük güvencesi olan tohumun üretici ve doğurgan ortamı olduğunu fark etti.

Toprağa sahip olmak ondan daha çok yararlanmak için 3-5 bin yıldır insan toprak sahibi olmak için bir birine karşı güç kullanmaya başlamaktadır.

Jean- Jacques Rousseau “İnsanlar Arasındaki Eşitsizliğin Kaynağı” adlı eserinde “''bir toprak parçasının etrafını çitle çevirip ''bu bana aittir!” dediği gün özel mülkiyet başladı ve insanlar arasında eşitsizlik başladı. O günden beri toprak üzerinden insan insanı şu veya bu şekilde etkisi altına almaya çalışmaktadır.   

Toprak Ana kitabının yazarı Cengiz Aytmatov diyor ki “Söyle bana toprak ana, gerçeği söyle insanlar savaşmadan yaşayamazlar mı?“ Aytmatov diyor ki Toprak ve su insanlar arasında eşit paylaştırılınca, kendi tarlamız olunca, kendi tarlamızı sürüp eker, kendi ürünümüzü kaldırınca, biz de mutlu olacağız. İnsanın çok büyük bir mutluluğa ihtiyacı yoktur.

Tolgonay  “Bir çiftçi için mutluluk, kendi tarlasını sürüp ekmek ve ürün almaktır”.

Toprak ana insanları Âşık Veysel’in ifadesi ile bağrına bastı onları besledi. Ancak insan dün de bugün de kendi çıkar ilişkilerine yenik düştü.

Âşık Veysel, benim sadık yârim kara toprak şiirinde; 

“İşkence yaptıkça bana gülerdi

Bunda yalan yoktur herkes de gördü

Bir çekirdek verdim, dört bostan verdi

Benim sâdık yârim kara topraktır.”

Veysel’in ifadelerinde toprağın çok ciddi sorunları kabul etme, absorbe etme, tohuma yataklık yapması ve canlı olması net olarak işlenmektedir.

Toprak felsefesi denilince bugüne kadar yazılmış en felsefi yazı Amerika kıtasının ilk yerlileri olan Kızılderililer olarak adlandırılan yerel halkın liderlerinden Seattle, kedilerine topraklarını satmasını isteyen ABD başkanına 1854 yılında yazdığı mektup satırlarında görülmektedir.

Toprak ve yaşam arasındaki ilişki o denli güçlü bir şekilde yazılmış ki doğadan kopuk silah, para ve çıkara eksenli ekonomik modelin anlayışını anlayamadığını ve bunun kendi binlerce yıllık yaşam kültürlerine uygun olmadığını belirtiyor. Ve diyor ki biz topraklarımızı satarak ona ve geleceğimize kötülük, saygısızlık yapamayız.

Diyor ki "Çünkü iyi biliyoruz ki eğer topraklarımızı satmazsak, beyaz adam silahlarla gelip onu gene elimizden alabilir. Ama biz bazı şeyleri anlamıyoruz. Gökyüzünü, toprağı, kayaların ısısını, nasıl olur da alıp satabilirsiniz? Bu düşünce bize garip geliyor! Eğer biz havanın tazeliğine ve suların pırıltılarına zaten sahip değilsek, siz onları nasıl satın alabilirsiniz?” Havanın, suyun toprağın kutsal olduğunu vurguluyor.

Toprak Dünden Günümüze Değerler Taşıyıcısıdır

Birey, kültürel ve yerel değerleri gelecek nesillere taşırken, üzerinde yaşadığı toprağı ve bu toprağın tüm sunularını tanımalı, korumalı ve sürdürebilmelidir.

Unutulmamalıdır ki, yaşanan iklim değişiklikleri ve hızla kaybettiğimiz biyoçeşitlilik, Toprak Ana'nın kutsal doğurganlığına saygı göstermeyenlerin ve onun tüm doğallığı içinde ekonomik gücünü küçümseyenlerin bir eseridir. Toprağın fiziki sınırları vardır ancak manevi sınırları ve onun canlılığı kapsam sınırları bu bağlamda zor tanımlanabilir. 

Toprak üretim ortamı olarak çiftçilerimize emanet edilen, birçok yönden her insan tarafında doğasına uygun maddi ve manevi anlamda korunması gerektiği yegâne ve değerli bir varlıktır. 

Birkaç bin yıllık süreçte özellikle de son yıllarda birim alandan daha çok ürün elde etme anlayışı ile toprak yoğun olarak işlenmektedir.

Bütün bu gelişmelerin sonucunda toprak “artık takat kalmadı demeye getiriyor”. Toprak bana uygulanan kimyasal gübre ve ilaçlar ve ağır işleme sulama ile yoruldum, artık enerjim biti diyor.

Sana artık verimli ürün vermiyorum diyor. Çünkü nerdeyse 100 yıl bile olmadı traktörlerin tarımsal üretimde yaygın kullanılmaya başlamadan toprağın enerji kaynağı olan organik maddenin yarısı okside edilerek atmosfere karbondioksit olarak salındı.

Atmosfere salınan karbondioksit bugün dünyanın başına gelen iklim değişimlerinin temel kaynağı olarak gösterilmektedir. Bugün toprak ana gerçekten çok fakirleşti ve enerjisi tüketildi.

Toprağı Hor Kullandık

Modern toplum yapısında, üretim-tüketim zincirinin uç halkalarında birbirini tanımayan küçük çiftçimiz ve kent insanımızın her biriyle iletişim bağını aracısız olarak güçlendirmek, tüm doğru kurallara rağmen giderek yaygınlaşan her türlü istismar ve zararlı üretimin önüne geçmek, toplumsal ve çevresel açıdan bakıldığında, ancak daha bilinçli tüketerek ve adil ticaret esasında şekillenen bir güven temelinde gerçekleşebilir.

Tüm dünyada benzer amaç ve güdülerde hareket edenlerin deneyim, bilgi ve önerileri de kuşkusuz bizler için önemli destek noktaları oluşturacak. Geleceğimizin teminatı olan Toprak Ana'yı, köyümüzde veya şehirde, koşulsuz bir çabayla, tek yürek olarak korumalıyız.

Kızılderili reisin belirtiği üzere ”Toprak Ana’yı” daha iyi tanımak, onu korumak, amaca uygun korunmasını savunmak ve kirletmeden canlılık için bitkisel üretimi gerçekleştirsin isteriz. Toprakların canlıların var olma ortamı olarak milyonlarca yılık ekolojik prensiplerine göre üretim kapasitelerinin geliştirilmesi sağlanmalıdır.

Yerelliğe, geleneksel değerlere ve doğaya saygılı kalarak, gıda güvenliğimizi sağlayarak, temiz ve etik yaşam şartlarını güçlendirmeyi hedeflemeliyiz. Tüm bu hedefler içinde özellikle üreticinin toprağı adil ticari kazancı ve tüketicinin de sağlıklı beslenme kriterlerini sağlayacak üretim anlayışını benimsemeleri beklenmektedir.

Toprak varlığı korunmadığı zaman gün gelecek insanın yaşam alanları da daralmış olacak. Dünyanın bütün renklerine ev sahipliği yapan toprağın yok olması bütün renklerin kaybolmuş olması aynı zamanda gıda güvenliği ortadan kalkmış olması anlamına gelecektir. Toprağın yok olması canlılığın ve insanlığın yok olması anlamındadır.    

Son Kovid-19 pandemi süresince arabalarımıza, laboratuvarlarımıza veya iş yerlerimize gidemedik ancak çok şikâyetçi olmadık. Ancak gıdaya erişemediğimiz zaman marketlerde birbirimizi ezer olduk.

Bu bağlamda gıda ve toprak geçmişte ve gelecekte de önemi var ve var olacaktır. Bu bağlamda nihayetinde varlığımızın teminatı olan toprağın kıymetini çok yönlü olarak bilmek ve onun yaşamımızdaki işlevini görevini bilerek anılması gerekir. Toprak-canlı ilişkisi ciddi bir felsefi bilinç ilişkisidir.  

Toprak Bayramımız Kutlu Olsun.

Prof. Dr. İbrahim Ortaş

14 Haziran 2020 Adana,​​​​

iortas@cu.edu.tr