Sıkıştırılmış ve sınırlandırılmış seçim(!)

HASAN ESER

İki ittifak arasına sıkıştırılmış, iki adayla sınırlandırılmış, hatta ve hatta  bazı belediye başkan adaylarının seçim sonrası görevden alınacakları yönündeki iddiaları da dikkate alırsak...

Tek parti dönemini andıran güzel ülkemde, 31 Mart yerel seçimleri için son viraja girildi.

Pazar günü sandığa gideceğiz, her seçimde olduğu gibi, genel başkanların iki dudağı arasından çıkan isimleri onaylayacağız. Bunun adına da 'seçim' diyeceğiz.

'Canım 3'üncü bir adayın elini tutan mı var?' diye sorabilirsiniz.

Evet, yasal olarak yok! 

Ama sistemsel olarak var!

'Türkiye'nin önünü tıkayan koalisyonlar dönemi sona erecek!' vaadiyle sistem değişikliğine gittik, ne var ki yağmurdan kaçarken doluya tutulduk!

Türkiye'de koalisyonlar dönemi bitti ama bu defa da ittifaklar dönemi başladı.

Koalisyon hiç olmazsa genel siyaseti ilgilendiriyordu, ittifaklar ise yerel siyasetin de olmazsa olmazı oldu.

Şimdi soruyorum: İki kutuba ayrılmış ülkemde, 3'üncü bir alternatifin kazanma şansı olur mu?

Foça'da da durum farklı değil.

Foça'da 1989'dan beri her dönem belediye başkanlığına aday olan ve aday olduğu her seçimi kaybeden malum siyasetçi, eskiden  tek bir partiyi kapsıyordu, şimdi ittifak sayesinde iki partiyi birden kapsadı.

Peki, Cumhur İttifakı'nın Foça adayını AK Parti'li olup da tasvip etmeyen yok mu?

Öte yandan, genelde AK Parti'den, yerelde CHP'den (Ben CHP yazdım, siz Gökhan Demirağ diye okuyun) yaka silken Foçalılar, İYİ Parti'den çok ama çok umutluydu.

İYİ Parti bu seçimde Foça'da aday çıkarmış olsaydı, 31 Mart'ın sürprizi olurdu.

Foça'da MHP adayına mecbur bırakılan AK Parti'liler gibi, İYİ Parti'liler de CHP'ye mecbur bırakıldı.

Neyse ki CHP lideri Kılıçdaroğlu, ülke genelinde olduğu gibi Foça'da da aday tercihinde dengeyi korudu.

Kılıçdaroğlu, Türk siyasetine yeni/yıldız isimler kazandırdı.

Başlarda ağır eleştirilere maruz kalsa da, Ekrem İmamoğlu gibi umut vaat eden, toplumu heyecanlandıran bir ismi İstanbul'a aday göstermekle, kısa zamanda ne kadar haklı ve yerinde bir tercih yaptığını herkese kanıtladı Kemal Kılıçdaroğlu. 

Oysa bazı CHP'lilerin ağzına baksaydı, bugün İstanbul'un adayı beyaz Türklerden biri olabilirdi.

Hal böyle olunca da Sayın Binali Yıldırım güle oynaya kazanırdı İstanbul'u.

Zira, CHP'nin sağdan oy almadığı sürece, Türkiye genelinde seçim kazanma şansı olabilir mi? 

Hatta Aziz Kocaoğlu'nun kırsaldaki sağ seçmenden CHP'ye ne kadar oy devşirdiği hesaba katılmış olsaydı, İzmir'de bile Tunç Soyer'in yerine sağ tandanslı bir isim tercih edilebilirdi.

İstanbul'a geri gelirsek...

Nitekim sağ seçmenin CHP'li seçmenden bile daha çok benimsediği Ekrem İmamoğlu oldu İstanbul'un adayı.

Ne güzel de oldu. Tıpkı Foça'da "Yemişim partisini.." diyen çok sayıda sağ seçmenin benimsediği Fatih Gürbüz'ün aday gösterilmesi gibi.

CHP, Foça'da marjinal bir aday göstermiş olsaydı, acaba Hasan Eser ve İYİ Parti'liler başta olmak üzere merkez sağ geleneğinden olan seçmenler Foça'da CHP'ye oy verir miydi?

Biraz eskiye gidelim, Gökhan Demirağ'ın 9 oy farkı ile seçildiği 2004 yerel seçimlerinde Doğru Yol/Demokrat Parti'lilerin desteği olmasaydı, CHP o seçimi kazanabilir miydi?

Kemal Kılıçdaroğlu, İstanbul'da Ekrem İmamoğlu'nu, Ankara'da Mansur Yavaş'ı, Foça'da da Fatih Gürbüz'ü aday göstermekle yapabileceği en doğru hamleyi yaptı.

Keşke, "Cumhurbaşkanı adayı içimizden çıksın" diyerek adeta kıyamet koparanlar 24 Haziran öncesinde de  burunlarını sokmasaydı. 

Keşke, İYİ Parti lideri Meral Akşener de "Ne çatı, ne baca ben adayım kardeşim" diyerek gemileri yakmasaydı.

Keşke, Millet İttifakı 24 Haziran öncesinde, Anadolu sağ seçmeninden oy alabilecek, şöyle Gül gibi bir aday çıkarabilseydi.

Olmadı ve maalesef umutlar başka bahara kaldı.

Türkiye'de ısrarla değişimden yana olanlar; Muharrem İnce paradoksuyla oyalandı.

Uzun yazının kısası, Kemal Kılıçdaroğlu 31 Mart yerel seçimleri için bütün kozlarını oynadı.

Peki, bu seçimin kazananı Millet İttifakı olur mu? Vallaha ne yalan söyleyeyim, olduğu kadar, olmadığı kader.

Ki, sonucun negatif çıkması halinde... 

Bu işin CHP ile sittin sene olmayacağının ortaya çıkmasıyla birlikte Türkiye'de bir zamanlar 4 eğilimi kucaklayan ANAP modelinde yeni bir oluşum da kaçınılmaz olur diye düşünmeye başladım bile.