Muharrem İnce Yalova'da tavuk mu beslesin?

HASAN ESER

Korona yeniden hortlamaya başlamış.
 
Yunanistan’la ihtilaf yaşıyormuşuz.
 
Akdeniz’de sular ısınıyormuş.
 
Döviz kurları ile altın fiyatları sürekli yükseliyormuş.
 
Memlekette geçim sıkıntısı başlamış.
 
Bunların hepsini boş verin.
 
Ana (yapay) gündem maddemiz: Muharrem İnce.
 
Ayasofya’nın ibadete açılması gündemden düşünce, Muharrem İnce’nin sivri çıkışı ilaç gibi geldi birilerine.
 
Merhum Necmettin Erbakan’ın çok sevdiğim ve sık kullandığım bir sözü vardır: “Yanlışın en tehlikelisi doğruya en yakın olanıdır.”
 
2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri öncesinde, aday tercihini Muharrem İnce’den yana kullanan CHP’nin hataya düştüğünü yazmıştım.
 
Siyasi dehasını bir kez daha konuşturan Cumhurbaşkanı Erdoğan, o seçimde İYİ Parti adayı Meral Akşener’i adeta yok sayarken, sürekli Muharrem İnce’yi hedef alan konuşmalar yapmıştı.
 
 Bu sayede Muharrem İnce de ciddi bir rüzgâr yakalamıştı.
 
Rüzgârın büyüsüne kapılanlar da ‘Galiba bu defa bu iş olacak…’ heyecanına kapıldı.
 
Halbuki Meral Akşener’i pota dışına itenle, Muharrem İnce’yi potaya çeken aynı kişinin siyasi dehasıydı.
 
Sağ seçmende karşılığı olmakla beraber İYİ Parti’yi kurarak büyük bir çıkış yakalayan Meral Akşener, o seçimde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı zorlayacak tek isimdi.
 
Ancak rüzgârın Muharrem İnce’ye dönmesiyle, seçim klasik sağ-sol, muhafazakârlar-laikler, yani CHP-AK Parti yarışına dönüştü.
 
Denklem sağ-sol üzerine kurulunca da Türkiye’nin 70’e 30 gerçeği bir kez daha tecelli buldu.
 
Daha net ifade edeyim, Meral Akşener o seçimde Muharrem İnce eliyle etkisizleştirilince, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da bir kez daha iktidarın yolu açılmış oldu.
 
İşte o günlerde, İnce’nin adaylığını ‘paradoks’ olarak yorumladığımda, bir dünya hakarete maruz kalmıştım.
 
O dönem bana kızanlar, şimdilerde Muharrem İnce’ye de kızıyorlar.
 
Bu arada, son günlerde önemli açıklamalarda bulunan Muharrem İnce’nin kendi penceresinden yaptığı tespitlerin neredeyse tamamına hak vermemek elde değil.
 
Ne var ki ortada Nasrettin Hoca’nın ‘Sen de haklısın’ fıkrasını hatırlatan bir durum söz konusu. Yani, Kılıçdaroğlu’nun da haklı olduğu taraflar yok değil. Öyle ki yazımın başında belirttiğim gibi, Sayın İnce’nin zamanlaması manidar.
 
CHP lideri Kılıçdaroğlu, 2019 Mahalli İdareler Seçimlerinde gösterdiği medeni cesareti, 2018 Cumhurbaşkanlığı Seçimlerinde gösterememişti.
 
CHP, son yerel seçimde yakaladığı başarıyı sağ tandanslı adaylarla elde etti. Örnek: Mansur Yavaş.
 
Kılıçdaroğlu, belediyecilikteki kötü referanslıyla sürekli CHP’ye aşağıya çeken İzmir’de de sağ tandanslı isimlere yönelebilseydi keşke.
 
Misal, Tunç Soyer’in yerine İlhan Kesici gibi bir isim tercih edilmiş olsaydı; hem İzmir kurtulurdu hem CHP’nin belediyecilikte referansı güçlenirdi. (Ayrı bir yazı konusudur.)
 
CHP’nin sağ seçmenden oy alamadığı takdirde, Türkiye genelinde iktidar olabilme şansı yok!
 
Kılıçdaroğlu da bu gerçeğin farkında olduğu için Abdullah Gül gibi isimlerin üzerinde durdu.
 
Fakat Meral Akşener’in de desteğiyle CHP içinde öyle bir mahalle baskısı başlatıldı ki, Kılıçdaroğlu CHP içinden birini aday göstermek zorunda kaldı.
 
Normalde kendisi aday olmalıydı, ama kazanamayacağını bildiği için Genel Başkanlık ile Milletvekilliği koltuğunu feda etmek istemedi.
 
 Derken, bir taşla 2 kuş misali…
 
Hemen her CHP Kurultayı’nda kendisine rakip olan ve parti içi muhalefetiyle sürekli sorun teşkil eden Muharrem İnce’yi aday gösterdi Kemal Kılıçdaroğlu.
 
Hem bu sayede “Parti içindeki en güçlü rakibini dahi Cumhurbaşkanı adayı yaptı, şu Kılıçdaroğlu ne kadar demokrasi aşığı bir insan” kabilinden güzellemelere de mahzar olacaktı.
 
Öte yandan kurultay kürsüsünden “Erdoğan seni yenmiş de yenmiş…” diyerek, Kılıçdaroğlu’na yüklenmek işin kolayıydı.
 
Kılıçdaroğlu, “Hadi bakalım madem o kadar kolay, gel de sen yeniver Erdoğan’ı” diye bir şey söylemedi, ama ‘Gel bakalım Muharrem’ diyerek, bir nevi her şeyi özetlemiş oldu.
 
Kılıçdaroğlu’nun burada hesap edemediği tek nokta, yukarıda bahsettiğim rüzgârı öngörememiş olması olabilir.
 
Nihayetinde parti içindeki en güçlü rakibi olan Muharrem İnce’yi kendi eliyle güçlendirmiş oldu Kılıçdaroğlu.
 
Ancak Muharrem İnce’nin yenilgi sürecini kötü yönetmesiyle CHP seçmeninde yarattığı travma, parti içindeki Kılıçdaroğlu karşıtlığını etkisizleştirdi.
 
 Hele üzerine bir de yerel seçimlerde başarı gelince, Kılıçdaroğlu da rahat bir nefes aldı ve bu sayede CHP Genel Başkanlığı koltuğunu sağlamlaştırdı.
 
Türkiye’de bir zamanlar siyasetin belli başlı aktörleri vardı; Süleyman Demirel, Alparslan Türkeş, Necmettin Erbakan, Bülent Ecevit…
 
Günümüzde ise siyasetin tek aktörü var: Recep Tayyip Erdoğan.
 
Fakat kendisinin emekli olması durumunda, Türkiye’de Sayın Erdoğan’ın yerine doldurabilecek kalibrede bir isim daha yok!
 
Bunun içindir ki, yaşı henüz çok geçkin olmayan Süleyman Soylu, Ali Babacan ve Muharrem İnce gibi isimlerin Türk siyasetinin gelecekte başlıca aktörleri olabileceklerini düşünüyorum.
 
DEVA Partisi’ni kuran Ali Babacan, ekonomi alanındaki bilgi ve tecrübesiyle sürekli gündemde kalabilen bir isim.
 
Cumhuriyet tarihinin en başarılı İçişleri Bakanı olarak kabul edilen Süleyman Soylu da konumu itibariyle sürekli gündemde.
İstikbal vaat eden ama gündemde kalamayan tek bir siyasetçi var. Evet, o siyasetçi Muharrem İnce’den başkası değil. Neki yaptığı şu son çıkış olmasaydı, Muharrem İnce çoktan unutulmuştu.
 
İnce, CHP’de sıranın kendisine gelmesini beklediği takdirde, ömrünün sonuna dek 2018 Cumhurbaşkanı Adaylığıyla avunmak zorunda kalabilir.
 
Son olarak…

Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu gibi 100 metre yarışçısı değil, maraton koşucusu olmalıdır.  

Merhum Süleyman Demirel, 2000 yılında Cumhurbaşkanlığı görevi sona erdikten sonra, "Güniz Sokak’ta Nazmiye ile tavuk besleyecek değiliz" demişti.
 
Muharrem İnce de Yalova’daki köyüne çekilecek değil herhalde.