Komünist Mustafa, Helada Siyaset ve İzmir 

HASAN ESER

Deprem oluyor, binalar yıkılıyor, insanlar ölüyor ve biz tevekkül ediyoruz. 

Yağmur yağıyor, şehir sulara gömülüyor, insanlar ölüyor ve biz yine tevekkül ediyoruz!

Kültür hazinemiz oldukça zengin! Yaşadığımız her olaya açıklık getirecek ve savunma mekanizmasını çalıştıracak bir atasözümüz var nasıl olsa...

X vatandaş, zilzurna sarhoş bir halde direksiyon başına geçiyor, haliyle kaza yapması da kaçınılmaz oluyor. Kendisine zarar vermekle kalmıyor; başka insanlara da zarar veriyor. Hem de hiçbir günahı olmayan masum insanlara... 

Sonra da ‘Olacak ile öleceğe çare bulunmazmış’ atasözüne sığınılıyor. 

Peki, can ve mal kayıplarına neden olan deprem ya da sel gibi felaketlere “Bu bir doğal afettir” şeklinde açıklama getirmeye çalışanlar ile örneklediğimiz alkollü sürücüler arasında; düşünce yapısı olarak ne fark var?

Şüphesiz ki “Ol” der Cenab-ı Allah, olur!

Tabii ki deprem, sel, heyelan, tsunami gibi olaylar doğal afetlerdir.

Ayrıca doğal afetleri ve sonuçlarını dış mihraklar üzerinden açıklamak gibi bir şansımız da yok maalesef! 

Ancak yaşanan her felaketi ‘siyasi korumacılık’ bakış açısıyla değerlendiren bir düşünce biçimi var ülkemizde.

Nasıl bir ironidir ki aynı zihniyet, doğa olaylarının sonuçlarını sorgulayanları da “siyaset yapmak” ile itham ediyor.

Misal, can kayıplarıyla sonuçlanan bir depremin akabinde; “Tüm Dünya’da deprem oluyor ama en çok can kaybı Türkiye’de yaşanıyor” düşüncesi üzerine bir sorgulama ihtiyacı hissettiniz. Ve çarpık kentleşme, plansızlık, yetersiz denetim ve imar barışı gibi konular üzerinden çıkarımlar yaptınız. Hatta cebine 500 bin TL koyanın nasıl müteahhit olabildiğini de sordunuz.

Üstüne üstlük bunları sesli mi düşündünüz?

Yandınız! Bu saatten sonra sizin (sosyal medyada) katliniz vaciptir.

Çeyrek asırdır CHP'nin yönettiği İzmir’de, önceki gün bir sel felaketi vuku buldu.

Sağanak yağmur ve selin sonuçları, doğal olarak eleştirileri de beraberinde getirdi. Ve her zaman olduğu gibi, eleştirenler yine siyaset yapmakla suçlandı: “Bu bir doğal afettir; kimse ‘sel’ üzerinden siyaset yapmasın…”

Halbuki ‘siyaset’ yaşamın ta kendisi değil midir?

‘Onun üzerine siyaset yapma, bunun üzerine siyaset yapma…’

Demokrasiyi sandığa atılan oydan ibaret sananlar, siyaseti de parti propagandasıyla sınırlı zannediyorlar.

Ülkeyi ve toplumu ilgilendiren her konu siyasetin değişmez gündem maddesidir ve demokrasilerde gündem olan her şey sorgulanır/ sorgulanmalıdır.

Hülasa, herhangi bir siyasi partiyi futbol takımı tutar gibi desteklemek değildir siyaset.

Türk sinemasının en komik başyapıtlarından Dondurmam Gaymak filmi geldi aklıma bu satırları yazarken…

Komünist Mustafa karakterinin bir repliği vardı o filmde: “Kardeşim meyhanede yapma, devlet dairesinde yapma, sendikada yapma, okulda yapma, dernekte yapma. Ulen helada mı yapçeğiz biz bu siyaseti?”

İşin latifesi bir yana, başa dönecek olursak…

İki önemli sorunumuz var: Kadercilik ve korumacılık.

Konut yeri olarak dere yatağını seçeceksin, yapı malzemelerin standart dışı olacak, inşaatını da mimar ve/veya mühendis desteği olmadan yapacaksın. Kaçınılmaz son vuku bulduğunda da kaderciliğe sığınacaksın.

Yaşadığın kent sulara gömülecek, can ve mal kayıpları olacak; ama sen neden-sonuç ilişkisi üzerine bir değerlendirme yapmak yerine, yine kaderciliğe sığınmakla birlikte ‘siyasi korumacılığa’ da soyunacaksın. Yani sorgulamaktan kaçındığın yetmiyormuş gibi, ‘üzerinden siyaset yapmayın’ diyerek sorgulayanları da şeytanlaştıracaksın…

Bir de misilleme siyaseti var ki, evlere şenlik…

İzmir’in sele nasıl teslim olduğunu gözler önüne seren fotoğraflar paylaşıldı haliyle sosyal medyada.

Google’ın görseller kategorisi arşivi, ucu bucağı olmayan bir okyanus gibi. Yani CHP tarafından yönetilmeyen kentlere ait eski sel fotoğraflarına ulaşmak çok da zor değil. Bul ve paylaş! “Sele teslim olan tek yer İzmir değil…” notunu da eklemeyi ihmal etme!

Konu kapanmıştır! CHP'nin yönettiği İzmir’de olanlar, diğer partilerin yönettiği şehirlerde de olabiliyormuş nasıl olsa!

Sürekli bir mukayese siyasetine maruz kalıyoruz.

İzmir’de yaşadığım için tanıdığım insanların birçoğu CHP’li…

Kendilerine tane tane anlatıyorum; Foça Belediyesinde olumsuzluklar var diyorum.

Ne cevap verseler beğenirsiniz?

“Ama senin o savunduğun ittifakın o belediyesinden de kötü kokular geliyormuş…”

Bu mantığa göre “ödeşmiş” mi oluyoruz?

‘Kötü örnek emsal olmamalı!’ dediğinizi şimdiden duyar gibiyim-ki ben de öyle düşünüyorum- Ama böyle karşılık verince de “İşine gelmedi, öyle değil mi?” pişkinliğine maruz kaldığımı da belirtmeden geçemeyeceğim.

Herkesin kendi doğrusunu kabul ettirmeye çalıştığı bir ülkede yaşıyoruz.

Rövanşist ve mukayeseci bakış açısı damarlarımıza kadar sirayet etmiş durumda.

Son olarak…

İzmir’de meydana gelen sel felaketinin olduğu gün, Mahalli Gündem.com yazarlarından Zehra Çamdeviren #SelçukTepeli hashtag'iyle bir tweet atmış.

Zehra’nın işaret ettiği konu, benim de dikkatimi çekti.

FOX Haber, İzmir'de iki kişinin yaşamını yitirmesi ile sonuçlanan sel felaketine yeterince eğilmedi. Olayı sadece ve sadece tek kelimeyle yorumlayan Selçuk Tepeli “Altyapı” demekle yetindi.

Normal şartlarda, uzun uzun konuşan Selçuk Tepeli “Altyapı” dedi ve bitirdi yorumunu.

FOX TV Ana Haber Sunucusu Selçuk Tepeli, FOX Haber’den önce, Habertürk TV’de Serap Belet ve Muharrem Sarıkaya ile birlikte sabah programı yapıyordu. Gündeme dair son derece objektif yorumlar yapıyordu burada. Ben de her sabah özellikle dinlerdim kendisini.

Amma velakin…

Habertürk’te ilgiyle takip ettiğim o Selçuk Tepeli’den eser yok şimdilerde…

Bir de gündem dışı olacak ama…

Kendisine naçizane tavsiyemdir: Sayın Tepeli, FOX Haber’de sizden önce yer alan Fatih Portakal’ın değil, Habertürk’teki Selçuk Tepeli’nin devamı olmaya çalışmalısınız. Unutmayın ki, taklitler aslını yaşatır.

Bitirirken…

Fatih Altaylı’nın yazılarını takip edenlerin malumudur. Altaylı’nın ritüelidir; kaleme aldığı her yazının bitiminde ‘Ne zaman adam oluruz?’ diye sorar ve o günkü konusuna atıf yapan bir cevapla finalize eder yazısını.

Bugün gündemime aldığım konu üzerine ben de sordum kendi kendime:

Ne zaman adam oluruz?

Ülkesel ve toplumsal olarak yaşadığımız her olumsuz olaya, destekçisi olduğumuz siyasi partilere zarar gelmesin düşüncesiyle yaklaşmadığımız zaman.

Hasan Eser / Mahalli Gündem.com