Hakaretin Bedeli

HASAN ESER

Hasan Eser / 18 Mayıs 2017 - Birileri Cumhuriyetimizin kurucusu büyük önder Mustafa Kemal Atatürk'e alenen hakaret etti. 

İşitene ‘hoppala’ dedirten bu hadise tabiki birçok soru işaretini de beraberinde getirdi.

Atatürk'e hakaret edilmesi öyle durduk yerde gelişen alelade bir olay mıydı?

Toplumun sinir uçlarına temas edilmek mi istendi? 

Atatürk'e duyarlılık değerlerinin algısı mı ölçülmeye çalışıldı? 

Ne yalan söyleyeyim, sözde hoca Hasan Akar'ı tanımam etmem!

Fakat olaya adı karışan Mustafa Armağan'ın birçok kitabını okumuşluğum var. 

Mustafa Armağan'ın belgeler ve muhtelif kaynaklar ışığında; zaman zaman Atatürk dönemini sorguladığı herkesçe bilinir. 

Mustafa Armağan'ın kitapları da, dergisi de çok satıyordu. Çünkü her ikisi de sıra dışı fikir, tespit, araştırma ve iddialı yazılardan besleniyordu. 

Toplumun kronik rahatsızlığıdır. Malumdur ki gazete, dergi, kitap, sinema, Tv programı yani neşriyat noktasında toplum marjinal olanı takip eder, ilgi gösterir!

Bir zaman gazeteci Yusuf İnan, Kanuni dönemini anlatan “Muhteşem Yüzyıl”ın Atatürk'ü anlatan “Veda” filminden daha çok ilgi gördüğüne dikkati çekince eleştiri oklarına hedef olmuştu. 

Bugün Yusuf İnan’ın ne demek istediğini çok daha iyi anlıyor ve bir ekleme yapmak istiyorum; Sayın Cumhurbaşkanımızın hayatını konu alan ‘Reis’ filmi de beklenen ilgiyi görmedi. 

Yineliyorum! Toplum sıra dışı olana ilgi gösteriyor.

Zira hayatın hemen her alanında bu böyle değil mi? 

Mesela…

Türkiye'de ülkesel tabulara karşı çıkan siyasilere her daim prim verilmedi mi?

Agresif, saygısız ve ağzı bozuk bazı futbolcular sürekli el üstünde tutulmadı mı?

Tarihi değerlerimize ya da Türk örf, anane, ahlak ve aile yapısına zarar veren dizi-sinema benzeri tv programları reytinglerde liste başı olmadı mı?

Ancak…

Sıra dışılık gökyüzünde kıldan ince kılıçtan keskin bir çizgidir. Bu çizgide yürüyebilmenin getirisi çok fazladır ama dengeyi kuramadığınız takdirde yere çakılmanız da an meselesidir.

Dolayısıyla uzun bir süre bu çizgide yürümeyi başaran Mustafa Armağan, sanırım şöhretin getirdiği rehavete kapılarak ilk defa sendelemiştir. Düşüp düşmediğini ise bize zaman gösterecektir.

Gelelim asıl konumuza…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e öyle ulu orta hakaret edilince…

Aklıma 28 Şubat post-modern darbesine zemin hazırlayan bazı olaylar geldi. 

Hatırlarsanız o dönem ‘Aczmendiler’ diye sözde dini bir grup ortaya çıkmış ve Hizbullahçılar  ‘Şeriat İsteriz’ sloganlarıyla sokaklarda yürümüştü. Elbet tüm bunların tesadüf olmadığı daha sonra anlaşıldı. 

Ne demek istiyorsun, tarih tekerrür mü ediyor? diye sorduğunuzu şimdiden duyar gibiyim.

Hayır! Böyle bir iddiam yok! Zira tarihin tekerrür edip etmediğini bilemem ama geçmişte yapılan hataların tekerrür etmediğini biliyor ve seviniyorum. 

Evet, Atatürk'e hakaret edenler, ‘Velidir ne derse yeridir’ diyebileceğimiz isimler değil. (H.A. hariç)

Bunun içindir ki söz konusu hadisenin sineye çekilmesi mümkün değildi. 

Yargı süreci başlatılmalı ve gereken yapılmalıydı-ki öyle de oldu- 

Lakin birkaç sözde tarihçinin belki gündem olmak, belki de şöhretlerini pekiştirmek adına söylediklerinin altından iç savaş beklentisine girenlere ne demeli?

Sosyal medya üzerinden konuyu köpürtmeye çalışan trol hesaplar,  halkı bu yönde kışkırtmak istediyse de muvaffak olamadı. 

Yine birileri, aynı gün, Osmanlı Padişahlarından bazılarına yönelik hakaret dolu paylaşımlar yaptı sosyal medyada…

Yani Atatürk'e hakaret olayına misilleme yaparak tartışma ortamı yaratılmaya çalışıldı. 

Atatürk'e hakaret olayına duyduğu haklı öfkeyle bu hamleye bilerek ya da bilmeyerek destek verenler de oldu. 

Benim nezdimde Atatürk'e hakaret ne kadar çirkinse, Osmanlı Padişahlarına yapılan hakaretler de o kadar çirkindir. Bunu yapanlar da ne yazık ki Atatürk'e hakaret edenlerin seviyesine düşmüştür. 

Bu noktada tebrik ve takdir edilmesi gereken Cumhuriyet Halk Partisi’dir. 

Birileri, “Atatürk'e hakaret ediyorlar ama ortalığı yıkması gereken CHP sade bir kınamayla yetiniyor” diyerek,  CHP’yi kışkırtmak istemiş olsa da, CHP bu oyuna gelmemiştir. 

Çünkü ne Türkiye'nin ne de CHP’nin,  ‘Cambaza bak, cambaza!’ misali oyunlara paye verecek zamanı ve tahammülü yoktur. 

Atatürk'e sağlığında bile karşı çıkanlar olmuştur. Hiçbiri cezasız kalmamıştır. Hülasa bu ülkede bedelini ödemeye razı olduktan sonra isteyen istediğine istediğini söyleyebilir.

Kaldı ki elin ağzı torba değil ki büzesin!