Yeni dünyanın hasta adamı: Amerika

ENGİN CİVAN

Arşivi karıştırırken tesadüfen denk geldim; 'Amerika'nın Nesi Var?' başlığı altında kaleme aldığım 9 Ocak 2013 tarihli yazıma.

Eski yazılarımı fırsat buldukça tekrar tekrar okur ve dikkatimi çekenleri de yeniden paylaşmakta fayda görürüm. 

Bu noktada, Amerika'ya yönelik genel bir durum değerlendirmesi yaptığım 'Amerika'nın Nesi Var?' başlıklı analizmin de yeniden okumaya/paylaşmaya değer bulduğum yazılarımdan biri olduğunu söyleyebilirim.

Amerika'nın temel sorunlarını neden-sonuç ilişkisi ekseninde değerlendirdiğim yazımı, bugünün perspektifinden okumak, hafızamı tazelemekle beraber;  2013'ün ABD'siyle 2021'in ABD'sini mukayese edebilme fırsatını verdi bana. 

Bu bağlamda belirtmek isterim ki, mezkûr yazımı yeniden paylaşmaktaki amacım; '2013'ün Amerikası ile 2021'in Amerikası arasında nelerin değişip nelerin değişmediği?' gerçeğine bir kez daha dikkati çekmektir. 

Buyurun bir defa daha beraber okuyalım: 

Amerika’nın Nesi Var?
Amerika’nın fesi yok ama çok ciddi problemleri var.

Üstelik problemlerin çoğu yapısal ve düzeltilmesi için ciddi toplumsal uzlaşma gerekmekte.

Bu analizde sizlere Amerika hastalığının kökünde yatan nedenleri açıklamaya çalışacağım.

Önce Kuşaklar Arası Çatışma:
1984 senesinde net varlık olarak 65 yaş ve üzeri Amerikalıların $ 120 bin doları vardı.

35 yaş ve altı Amerikalıların net varlığı $11 bin 500 dolardı.

2009 yılına geldiğimizde aynı rakamlar $170 bin ve $ 3 bin 600.

Açıkçası çeyrek yüzyılda yaşlı Amerikalılar biraz daha zenginleşirken genç kuşak korkunç bir varlık kaybına uğramış.

Güncel rakamlar elimde yok ama sanıyorum gençler bugünlerde sıfır veya sıfırın altında.

Başka bir deyişle yaşlı Amerikalıların net varlığı ( Varlıklar- Yükümlülükler ) yüzde 42 artarken genç Amerikalıların ki yüzde 68 düşmüş.

Yukarıda ki paragrafta açıklamaya çalıştığım kuşaklar arası fark öncelikle özel eğitim giderlerinden kaynaklanmakta.

Amerika’da yüksek öğretim masrafları el yakıyor. O kadar ki şu anda borçlanıp üniversiteyi bitiren gençlerin toplam öğrenim kaynaklı borcu 1 trilyon dolar ve toplam tüketici borcundan daha fazla.

Yüksek ücretli yeni iş imkânları açılmadığı için mezunlar düşük ücretli işlerde çalışıp bocalıyorlar ve nakit akışları tutarsız olduğu için borçlarını ödemekte zorlanıyorlar.

Genç nesilde bu konuda henüz bir siyasi organizasyon yok.

Yaşlılar çok daha organize oldukları için emeklilik, sağlık ve sosyal güvence konusunda taviz vermiyorlar.

Parlamento çoğunlukla yaşlılardan oluştuğu için gençlerin geleceklerinin giderek daha büyük ipotek altına alınmasına dur diyen yok.

Genç nesilde bu bilinçlenme yükseldiği zaman ABD siyasetinde havai fişeklere hazır olun.

Sağlık Sigortası Komedisi:
Yukarıda sözünü ettiğim gençlere yönelik kaliteli iş imkânlarının kısıtlı olmasının en büyük nedeni Obama’ın getirdiği sağlık sigortası zorunluluğu.

Amerika’nın tıp konusunda üstünlüğü tartışılmaz ama bu üstünlükle beraber bir dizi garabette beraberinde gelmekte.

Öncelikle, tıp aşırı pahalı bir eğitim.

Yeni mezun bir doktor yarım milyon dolar borçla mezun olmakta.

İkincisi, boşta gezen avukat sayısı çok fazla.

Doktorlara ‘görevi ihmal’ davaları tavan yapmış durumda.

Talep edilen ve çoğu zamanda tahsil edilen paralar astronomik.

Tabii ki insan hayatı paha biçilmez ve konunun insani yönü hassas.

Ancak dava miktarları 100-200 milyon bandına çekilince doktorlar korkunç yüksek sigorta primleri ödemek zorunda kalıyor.

Doktorda dönüp bunu vatandaşın vizite ücretine ekliyor.

Sağlık sektöründe, pahalı teşhisten daha da pahalı tedavi, Siyam ikizi olmuş durumda. İlaç firmalarının patenlerini koruma ve sigorta yükümlülükleri ilaç fiyatlarını uçurmuş durumda.

Aynı gerçek tıbbi araç gereç konusun için de geçerli.

Sonuç böyle olunca işveren için yeni iş imkânı yaratmak ve eleman işe almak ekonomik olmuyor. Hatta sağlık sigortası nedeniyle işten çıkarmalar artıyor.

Özetlemeye çalıştığım sağlık sigortası sistemini başımdan geçen bir iki kişisel örnekle açarak noktalamak isterim.

Yakın bir arkadaşım hastalanan küçük kızını hastaneye götürür. Hastane eve 900 dolarlık fatura gönderir. Arkadaşın sigorta şirketi devreye girer hastaneyle pazarlık yapar ve faturayı 100 dolara düşürür.

Alış veriş farkı maşallah Türkiye’deki turistik tarifeyi aşmış durumda.

İkinci örnekte çok yakın bir arkadaşım ömründe hiç hastaneye adımını atmamış doktor yüzü görmemiş 22 yaşında ki çocuğu için her ay 250 dolar sağlık sigortası primi ödemekte.

Şartlar böyle olunca yaklaşık 35 milyon Amerikan vatandaşı sağlık sigortası olmaksızın yaşamakta.

Bütçe Rezaleti:
Amerikan devletinin bütçesi yaklaşık 1 trilyon dolar açık vermekte.

Alıntı haberciliğin sonucu olarak Amerika’ da ki ‘Mali Uçurum’ konusunu Türkiye’de izlemeyen kalmadı.

Sonunda bir anlaşmaya varıldı ama çözüm geçici.

Kimse emeklilik haklarına ve savunma bütçesine dokunmaya cesaret edemediği için şimdilik konu çözüldü.

Şubat’ta tekrar iki parti kapışır. Her seferinde uzlaşma sağlanırken politikacılar araya kendi seçim bölgelerini ilgilendiren ‘avanta-lavanta’ maddeler koyarlar.

Örneğin geçen hafta ‘Mali Uçurum’ kanunu geçerken bir senatörün araya sıkıştırdığı kanun maddesi dikkatimi çekti.

‘Asparagus’ diğer adıyla ‘Kuşkonmaz’ üreticilerine mali yardım. Efendim Peru’dan gelen ucuz ithal kuşkonmaz Amerikan kuşkonmaz üreticilerini batırmış da! Bunun da Washington da adı ‘Pork’. Bildiğimiz hınzır.

Sosyal güvenlik ödemeleri ve sağlık ödemelerinde gerçekçi ve yapısal düzenlemeler yapılmazsa hem Amerika sürekli bütçe açığı verecek hem de yaşanan ‘Mali Uçurum’ olgusu her sene bir kaç kez yaşanacak.

Gelelim Savunma Harcamalarına:
Amerika Bin Laden’i öldürdü ama Bin Laden’in bozduğu kimyasını henüz düzeltemedi.

Silah lobisi, güvenlik lobisi ve Şahinler sürekli 9/11 psikolojisini canlı tutmakta.

Sonuç böyle olunca siyasi gayesi olmayan iki saçma savaş, ulusal güvenlik bakanlığı derken savunma harcamalarında ipin ucu kaçtı.

ABD geçen yıl savunmaya 711 milyar dolar harcadı. Bu rakam Amerika’dan sonra gelen 20 ülkenin 695 milyar toplamından daha fazla. Açıkçası,
(Çin+Rusya+İngiltere+Fransa+Japonya+Hindistan+S.Arabistan+Almanya+Kore+İtalya+Brezilya+ vs ) den daha fazla parayı ABD tek başına harcamakta.

Bu arada Almanya’nın savunma harcaması sıralamasında aşağılarda olmasının ekonomik gücünle ters orantılı olmasına dikkatinizi çekerim. Darısı Türkiye’nin başına.

Sonuç olarak Amerika oldukça hasta, hem de ciddi şekilde.

Üzülmeden ve ya sevinmeden önce bazı tarihi gerçekleri unutmayalım.

Birincisi, hasta masta Osmanlı 200 sene durumu idare etti.

Amerika da aynı şekilde durumu idare edebilir.

İkincisi, ABD emperyal güç olarak dünya sahnesinden çekilmeye başlarsa kimler ve nasıl boşluğu doldurur. Düşünmek gerek.

NOT: Son yazılarımda 125 bin okuma sayısı var. Bana yazıyla, telefonla, mesaj yoluyla çok değişik arkadaşlardan, dostlardan gelen yorumlar var. Bütün bu reaksiyonlar, konuların-ki son 5 yazım benzer temaları kapsıyor-toplumda bir ilgi ve takip yarattığına işaret etmekte.
Tabii ki ana konu Trump. Bugün sizlerle paylaştığım analizimi 8 sene önce yazmışım. Bu analiz bugün de yazılabilirdi çünkü sorunlarda bir düzelme yok. Velhasıl Kelam, Trump 8 sene önce yoktu ve yaşanan sorunlara alternatif olarak Trump gibi bir lider ete kemiğe büründü. Bu sorunlar 4 sene daha devam ederse Trump’ı tekrar sahnede görürseniz hiç şaşırmayın. Demokratlar Trump’ı siyaseten gömmeye boşuna uğraşmıyor. Trump kaybetti ama Trumpizm ölmedi.

Engin Civan / ABD / 09. 01. 2013