Vahşi Amerika ve siyasetçilere sponsorluk yapan silah lobisi

ENGİN CİVAN

ABD'NİN SİLAH PROBLEMİ 

Amerika'nın çok büyük ve ciddi bir sorunu var.

Sorunun adı: 'SİLAH'

Ancak bu sorunun ABD'nin dünya çapında yaptığı silah ticaretiyle bir ilgisi yok.

Aktarmak ve irdelemek istediğim sorunu tek bir cümleyle özetlemek gerekirse, 'ABD içinde her isteyenin neredeyse her türlü silahı tedarik etmesi' diyebiliriz.

Amerika'da ateş gücü yüksek silahlara sahip olabilmek, en basit örneğiyle, manavdan karpuz satın almak kadar kolay...

E böylesine bir laçkalığın etkileşimi de oluyor elbet.

Silah alım-satım ve kullanım rahatlığından yaratılan o vahşi canavar; sonunda toplumun ta kendisini ısırıyor.

Geçtiğimiz hafta sonu El Paso'da, 21 yaşında bir genç adam üçü Meksika vatandaşı olmak üzere 24 kişiyi katletti. Şüphe yok ki motivasyonu ırkçılık.

Irkçı genç, kalaşnikof tipi bir tüfekle ABD’nin 'Waltmart' diye bilinen en büyük mağaza zincirlerinden birisine giriyor, ve kahverengi tenli ne kadar insan varsa önüne geleni öldürüyor.

İki ay önce El Paso’ya gittim.

Teksas eyaletinin batıya doğru en uç noktasında olmakla beraber; bir sınır kentidir El Paso.

Meksika tarafındaki yerleşim çıplak gözle gözüküyor.

Her gün binlerce insan iki ülke arasında gelip gidiyor.

Meksika’dan günübirlik alışverişe gelenler var.

Ben de katliamın yapıldığı AVM’yi biliyorum.

İnsan yakın geçmişte ziyaret ettiği bir mekanda yapılan saldırıyı duyunca daha bir başka duygusal etkileşim yaşıyor.

Çoluk çocuk 24 kişiyi öldürmeden önce bu meczup genç sosyal medya üzerinden nefretini kusmuş-ki kayıtları var-

Aradan birkaç saat bile geçmeden...

Bu defa El Paso’dan binlerce kilometre uzakta, Ohio eyaletinin Toledo kentinde, başka bir genç de kentin restaurant ve barlarının yoğun olduğu bir bölgede tam 9 kişiyi öldürdü/katletti.

Olay mahalline tesadüfen çok yakın bir mesafede olan polis devriyesi, olaya 45 saniye içinde müdahale etmeseydi, yani o gözü dönmüş cani etkisiz hale getirilmemiş olsaydı, sırt çantasında taşıdığı 200’den fazla mermiyle kim bilir kaç kişiyi daha öldürecekti.

KİTLESEL SALDIRILAR MÜNFERİT DEĞİL
Son saldırıları olaylarını da hesaba katarsak, Amerika'da son 10 sene içinde 250’nci kitlesel katliam gerçekleşmiş oldu.

Konu o kadar büyük toplumsal bir boyut kazandı ki, basın toplantısını izlediğim Donald Trump’ı ilk defa bu kadar hassas gördüm. Öyle ki ilk defa ırkçılık, ayrıştırıcılık, nefret suçu gibi kelimeleri bir arada telaffuz etti.

Yetmedi! Çocuklara yönelik video oyunlarının şiddet içerdiğini, sosyal medya ve internet üzerinden şiddetin kutlandığını ve ana akım medyanın dolaylı yoldan şiddeti kutsadığını beyan etti.

Zira Amerikan nüfusunun genelde beyaz kitlesine hitap eden/oynayan Trump’ı ilk defa bu kadar kucaklayıcı gördüm.

KONUNUN DERİN SİYASİ KÖKLERİ VAR

Cumhuriyetçi Parti'den daha solda olduğu kabul edilen Demokrat Parti, ABD'deki silah satışının kısıtlanması gerektiği söylemini uzun zamandır dillendiriyor.  

Medya ve kentsel kesim de hareketin destekleyicisi.

Fakat ulusal silah lobisinin ne kadar güçlü olduğunu da atlamamak gerekir.

Ulusal silah lobisi, genelde kırsal kesimden oy alan politikacıların maddi destekçisi konumunda.

Hal böyle olunca...

Seçim bölgesi kırsal kesim olan Cumhuriyetçiler de henüz yasama aşamasında olan 'silah satışlarının denetimi' konusu için ayak sürtmekten geri durmuyorlar.

Nitekim silah satışının ve kullanımının denetlemesine karşı çıkanların dayandıkları hukuki temel de çok sağlam.

Amerikan Anayasası’nın ikinci maddesi vatandaşların silahlanma hakkını tanıyor.

Dünya'nın en eski modern anayasası olarak, anayasayı değiştirmek de öyle kolay iş değil.

Bahse konu maddeye karşı çıkanlar da, söz konusu maddenin Amerika’nın zamanında İngiliz Emperyalizmine karşı devrim yaptıklarında, halkın silah desteğini ve direnişi gerçekleştirmek için sonradan anayasa haline dönüşen bağımsızlık bildirisine yazıldığına dikkat çekiyor.

O günkü teknolojiyle kastedilenin namludan doldurulan ilkel silahlar olduğuna işaret eden Demokratlar, bugünkü otomatik ve ateş gücü yüksel silahların emsal teşkil etmediğini savunuyor.

HER ELMA KENDİ KURDUNU TAŞIR
Amerika'nın teknoloji, bilim ve inovasyon konusunda dünya lideri konumunda olduğu tartışılmaz.

Bugün açıklanan küresel ilk 500 üniversite sıralamasında da bunu bir kez daha gördük.

Bu teknolojinin getirdiği silah ihracı konusunda ABD 10.5 milyar dolarla dünya birincisi.

2'nci sırada ise 6.4 milyarla Rusya geliyor (S-400 kapışmasının ana nedeni ) arkadan gelen ve ilk beşe girenlerin hepsi bir küsur milyar civarında.

800 milyon dolar silah ihracı olan Türkiye de biraz zorlasa neredeyse ilk 5’e girecek.

'Dış politika iç politikanın uzantısıdır' şeklinde bir klişe var. Bu klişe ABD’ye tam uyuyor.

 Kişi başına 100 kişiye düşen silah sayısına bakarsak...

120 adet silahla ABD dünya birincisi.

ABD’ye muadil ülkelerden Kanada 35 adet silahla 7'nci sırada.

Finlandiya 32 silahla 10’uncu, 30 adet silahla Avusturya da 14’üncü.

İlginçtir! Büyük silah ihracatçısı olan ülkelerin hiçbiri ilk 40’da yok.

Merak edeniniz olabilir; Türkiye her 100 kişiye düşen silah sıralamasında 17 adetle dünyada 45. sırada.

ABD’de 100 kişiye düşen 120 silahın iç politikasının dış politika yansımasını yaşlı ve yorgun dünyamız her gün yaşıyor. Detaya girmenin anlamı yok-ki başka bir analiz konusudur-

Bu noktada...

Irkçı nefretin tetiklenmesiyle ortaya çıkan  ve elde etmesi aşırı kolay silahlarla yapılan kitlesel katliamları,  iç politikanın şiddet içeren dışa yansıması olarak değerlendirebiliriz.

Evet, Amerika'da ciddi bir sosyal problem olan bireysel silahlanma artık toplumsal bir travmaya dönüştü.

Bir anlamda, yurt içi terörizm günlük yaşamda endişe kaynağı olmuş durumda.

Amerikan toplumsal dokusunu adeta kurt gibi içinden içinden kemiriyor bu endişe.

Toplumun bu konudaki huzursuzluğu tavan yapmış durumda.

AVM’lere, sinemalara, spor etkinliklerine ailece gitmeden önce, insanlar iki defa düşünüyor.

Bu davranışın psikolojik boyutları dışında ciddi ekonomik boyutları da var.

Kısacası, elmanın içinde bir kurt var onu biliyoruz ama ne tahribat yapar, onu kestirmek zor.

KULUÇKA DÖNEMİ KISALDI
Tüm dünyada küresel trenler, kültür hegemonyasının uzantısı olarak, önce Kaliforniya’da başlar sonra Amerika’ya yayılır; oradan da Avrupa üzerinden Türkiye’ye gelirdi.

Şimdi internet çağındayız, videosuyla, sosyal medyasıyla, dijital ortamıyla, trendler çok kısa zamanda, tüm dünyaya yayılıyor.

Öyle olmasaydı, Kars kökenli Ermeni güzeli Kardashian poposuyla bu kadar kısa zamanda ünlü olup, kendi adının bir video oyununda kullanım hakkını 50 milyon dolara satabilir miydi?

Tabii ki Kim Kardashian örneği konunun eğlence kısmı ama internetin bir de karanlık yüzü var.

Sosyal medyada komplo teorileri, ırkçılık, nefret ve şiddet söylemleri ayyuka çıkmış durumda.

Sosyal medya platformları zaten zor dönem olan ergenlik çağında gençlerin kafasını karıştırabiliyor.

 Uyanık olunması gerekilen unsurlardan birisi de, sosyal medya üzerinden dolaşıma sokulan şiddet,  katliam ve ırkçılık söylemleridir.

Sosyal medya üzerinden bilerek ya da bilmeyerek yapılan ve başka amaçlara hizmet eden zararlı her paylaşımın Türkiye’ye yayılmadan bir an önce, oto-sansür başta olmak üzere diğer araçlarla düzenlenmesi ve kontrol altına alınmazı elzemdir.

Sözün özü: Türkiye'nin de ABD’de fokurdayan bu sosyal bozukluktan nasibini alması kaçınılmaz olur; burada önemli olan zararı asgariye çekebilmektir.

ENGİN CİVAN