YAŞAR EYİCE

YAŞAR EYİCE

[email protected]

Meğer İzmirli değilmiş...

06 Aralık 2017 - 00:31

Sanıyorum günler, haftalar, aylar değil yıllar geçti sinemaya gitmeyeli...

1 Aralık Cuma günü vizyona giren ‘Aile Arasında’ filminin Adana galasının ardından İzmir galası BKM Ege bölge temsilciliği Devajans Bütünleşik Pazarlama İletişimi organizasyonu ile İzmir Optimum’da yapıldı.

Filmin oyuncularından Gülse Birsel, Engin Günaydın, Demet Evgar, Derya Karadaş, ve Ayta Sözeri’nin katıldığı seyircili izlemeye büyük ilgi gösteren sinemaseverler tüm salonları doldurdu.

Gülse Birsel seyircilerle selfie çekmeyi de ihmal etmedi.

Ben de seyredenlerin methiyesi üzerine biletimi alarak sinemaya gittim.

Herhalde birçok insanımız gibi ihtiyacım varmış ki, arada İzmirli kadınlar gibi kahkahayı bastım...

Bu arada İzmirlilerin yakından tanıdığı oyuncularımızın söylediklerini de öğrendim...

Benim gibi meraklısı çok olduğundan sizlerle paylaşmak istiyorum:

Murat Birsel’i de babasını da tanıyoruz...

Dolayısıyla  Gülse’yi de İzmirli biliyorduk...

Bakın ne diyor?

‘Beni herkes İzmirli zannediyor, ama İstanbulluyum.

Ama nüfus kütüğüm İzmir Konak onun için aslında İzmirli de sayılırım. Kendimi memleketimde hissediyorum.

Filmle ilgili çok güzel eleştiriler alıyoruz.

Siz de umarım seversiniz.

Ben filmin senaryosunu yazdım rolüm de küçük ama sit-com’dan sonra sinemada neler oluyor diye öğrenmek için ben de set çalışanı gibi her gün setteydim.’

İstanbulluların İzmir’e tercih ettiklerini biliyoruz...

Tapu kayıtlarından da çıkıyor...

İşte onlardan biri de Engin Günaydın...

Bir de onun sözlerine kulak verelim:

‘Ben 10 yıldır Foça’da yaşıyorum.

Artık ikametim de burada.

Kendimi iyi hissetmek istediğim zamanlarda İzmir’e geliyorum.

Ben de uzun süredir çalışmıyordum. Çünkü oyunculukta her zaman çalışmak iyi bir şey değil.

Biraz sosyal hayatla ve kendi özel dünyanızla ilgili biraz bilgi sahibi olmanız gerekiyor.

Buna ihtiyacım vardı.

Ondan dolayı bir sure çalışmadım.

Bu filmle ilgili Gülse ile konuşuyorduk.

İyi de dinlenmiştim.’

*-  Sanatçı mı?

Kısa süre önceye kadar film ya da sahne emekçilerine ‘sanatçı’ diyordum...

Ama beni bu kez uyaran, Urla’ya yerleşen gazeteci- sanatçı Turgut Daruga isminde bir heykeltıraş uyardı...

‘Sanatçı biziz, onlar oyuncu’ dedi.

Bu arada bir iki eskilerin deyişiyle figüranla tanıştım,,,

Onlara ‘Ne iş yapıyorsunuz?’ gibi klasik bir soru sorduğumda şu yanıtı vermişlerdi:

‘Oyuncuyum!’

Yani bazen işin derinliğine inmeden kısa yolu tercih ediyor ya da sözcükleri yanlış olarak da kullanıyoruz.

*- Can atıyorlar!

Keyif aldığım filmin İzmirlilerin huzuruna çıkanlarının söylediklerine kulak vermeye devam edelim:

Demet Evgar, ‘Uzun zamandan beri özlenen bir filmin beyaz perdeye taşındığını düşünüyorum.

Bu tip işlerde oyuncu kadrosunun bir araya gelmesi çok zor olur.

Bu anlamda çok şanslıyız.

Gülse Birsel’den dolayı da çok şanslıydık.

Herkes onun filminde oynamak için can atar.

Ben de bu işin içinde olduğum için çok mutluyum’ diyerek duygularını dile getirdi...

*- Sinemaya gidilmeli...

Bu arada bir öneride bulunmak istiyorum...

Nasıl her insanımızın;  ailesiyle haftada bir olmasa da 15 günde bir evinin dışında yemek yemesinin, ya da bir tatil günü çoluk çocuk dışarıda kahvaltı yapmasının ‘şart’ olduğunu düşünüyorsam, aynı şekilde sinemaya da gitmesini diliyorum.

Ama bu nasıl olacak?

Yani bugün asgari ücretle çalışan aile bakanlarımızın buna imkânı var mı?

Sinemacılar, bir kulüp kurmalı ve her aileye bir kart vermeli...

Ayda bir dört kişilik bir ailenin bir biletle belirlenmiş bir saatte sinemaya gelmesi sağlanmalı...

Hatta o gün, yani ‘halk’ ya da ‘aile günü’ gibi benzer bir isim verilmiş seansta, patlamış mısır ve meşrubat da indirimli olmalı...

O zaman toplumun gelişmesine yardımcı olabilirler.

Yoksa çoğunluk benim gibi aylar boyunca sinemadan, eğlenceden, keyif almaktan uzak kalır...

*- Ücretsiz girmeyi kendime yediremiyordum

Çocukluk ve gençliğimizde İzmir sinemalar şehri idi...

Özellikle yazlık sinemalar çok revaçta idi...

Rahmetli Hüseyin Yangır,  Özden Şeker, Ali Kıray, Can Beyazkartal, Okan Yüksel, Melih Dizdaroğlu, Tireli Zehir Ahmet (Kurtuluş)  ile Demokrat İzmir’de spor sayfalarımızı hazırlar sonra Elhamra ‘dan başlar, İkbal ve Yıldız Sinemalarına kadar tüm filmleri izlerdik.

Yani günümüz ya spor sahalarında ya da sinemalarda geçerdi.

Hiç unutmuyorum;

Kemeraltı Konak girişindeki Oska Pasajindeki Konak Sineması’nda tartışmış ve oraya ne ‘basın’ ne de ‘şebeke’ kartı ile indirimli olarak girmiyor tam bilet alıyordum.

*-  İlla bilet istiyordum...

1960’lı ve 1970’li yılların ortasına kadar gişelerin ücret tarifesinde ‘çocuk’, talebe, şebeke, tam ve en altta da ‘basın’ bilet ücretleri yazardı.

Çocuklar ve basın bileti en son yıllarda, Belediye Encümeni kararı ile 50 kuruş idi.

Sinemacılar ‘bilet’ bastırıp rüsumunu vereceklerine,  ‘sarı basın’ kartını gösterince sadece sıra ve koltuk numarasını veriyorlardı.

Ben de, herhalde gururuma yediremediğim için, ‘Ben biletsiz girmem!’ diye direniyordum.

Ve kapılarda da ayrıca birer belediye memuru ya da zabıta görevli oluyor, sinemacıları kontrol ediyorlardı.

Onların başı da İlhan Ağabey idi...

Ve de genelde herkes birbirini tanıdığı için ben de belirttiğim gibi ‘tam bilet’ alıyordum...

O zamanlar geçim de kolaydı, herkesin sinema ve tiyatroya gitmesi de...

Yani maaşlar işçinin de memurun da yani her çalışanın geçimini sağlamasına ve dışarıda yemek yemesine de yetiyordu...

Şimdi çoğu kişi herhalde ‘Nerede o eski günler?’ cümlesi aklından geçiyordur...

Bu arada şunu da söylemeden geçemeyeceğim:

Rahmetli Orhan Suda ile öğle tatillerinde Sümer Kahvesine gider bulum oynardık.

Hesap kabarık gelirdi çünkü serviste ne kadar kişi varsa dörtlüyü seyretmeye gelirdi.

Yemek içmek serbestti.

‘Şeref Basın Kartlı’ Gazeteci Orhan Suda eski milli bisikletçimiz idi....

Şarkıcı-  Sinema Oyuncusu- Yazar  Pakize Suda’nın babası....

Demokrat İzmir’den önce, Demokrat Parti zamanında Anadolu Ajansı’nda çalışırken, bir başka isimdaşı Yazar Orhan Suda sol eserleri tercüme etmekten cezaevine girince, bizim ağabeyimiz Orhan Suda ise zamanın yandaş gazetelerine şu ilanı vermek zorunda kalmıştı:

‘Ben bisikletçi gazeteci  İzmirli Orhan Suda’yım, Komünist Yazar Orhan Suda ile sadece isim benzerliğim vardır!’

***-

GÜNCEL

*- Uluslararası Animasyon Festivali

Pazar günü Çinli yönetmenler Liang Xuan ve Zhang Chun'ın ‘Big Fish & Begonia’ adlı animasyon filmi, 15. Anilogue Uluslararası Animasyon Festivali'nin uzun film kategorisinde birinci oldu.

Animasyon, herhangi bir insanın görmediği dünyadaki bir dünyanın öyküsünü anlatıyor.

Filmde Chun, 16 yaşına geldiğinde, insan dünyasını keşfetmek için bir yunusa dönüşüyor.

Chun, kendi hayatı pahasına bir insan tarafından kurtarılıyor. Kendisini kurtaran insanın sevecenliğinden ve cesaretinden çok etkilendiği için, ona yeniden hayat vermeye çalışıyor.

*- Antitoros: “Kadınlar olarak mücadelemiz sürüyor”

5 Aralık Dünya Kadın Hakları Günü ve Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkı’nın verilişinin 83. yılı nedeniyle bir açıklama yapan Ege İş Kadınları Derneği (EGİKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Av. Nilhan Antitoros, kadının kamu yaşamına aktif katılımın miladı ve aynı zamanda güvencesi olan seçme ve seçilme hakkının bugünkü Türkiye koşullarında çok daha önemli ve anlamlı olduğunu ifade etti.

*- Sanayide dönüşüm toplantısı

TÜRKONFED, BASİFED ve ESİAD tarafından, Microsoft işbirliğinde, 7 Aralık 2017 Çarşamba günü 15:00-19:00 saatleri arasında, Mövenpick Otel İzmir Mistral Salonu’nda  ‘Sanayide Dönüşüm ve İlham Veren İşletmeler’ toplantısı gerçekleştirilecek.

*- ‘Fikrim için nasıl para bulabilirim?’

Dünya’nın en büyük fikir aşaması kuluçka merkezi Founder Institute İstanbul, Türkiye’deki 6. yılında girişimcilerin başarılı ve sürdürülebilir teknoloji şirketleri kurmalarına yardımcı olmak için düzenlediği buluşmalara devam ediyor.

2018 yılı Girişimcilik Programı kapsamında yürütülen ön değerlendirme sürecinin 3. etkinliği, ‘Fikrim İçin Nasıl Para Bulabilirim?’ başlığıyla Galata Business Angels Yönetici Direktörü Ata Uzunhasan ve Projemetre Start-up Fonlama Danışmanı Başar Kaya’nın katılımıyla gerçekleştirilecek.

Etkinlik, 6 Aralık Çarşamba akşamı saat 19.00’da Habita’da ücretsiz olarak düzenlenecek.

*- Bilgi konuşur, cehalet bağırır!

Aylin Onart, Psikolog- Yazar Acar Baltaş’ın bir yazısını göndermiş:

Meslek hayatımda bilgisi kıt olanların çok kolay kızdığını ve çok bağırdıklarını fark ettim.Sonra Russel'ın sözüyle karşılaştım:

‘Bir görüş ne kadar bağırılarak savunuluyorsa,temeli o kadar zayıf demektir...’

YAŞAR EYİCE

YORUMLAR

  • 0 Yorum