YAŞAR EYİCE

YAŞAR EYİCE

[email protected]

AKP Milletvekili Hamza Dağ da, doğruya yaklaşıyor...

01 Ocak 2018 - 14:48

Kimseyi ‘Yılbaşı’ nedeniyle arayamadım, kusurumu bağışlarsınız herhalde... Yeni yılın gönlünüzce geçmesini diliyorum. İyi dileklerimi böylece iletmeye çalışıyorum, sizlere...

Sanıyorum, herkes yeni yıla büyük umutlarla girdi.

Hastalar için şifa diledik.

Cezaevlerinin boşaltılmasını, haksızlıkların, iftiraların, fesatlıkların üzerimizden gitmesini istedik, yürekten.

Her zaman olduğu gibi yine hiç kimseyi aramadım, arayamadım...

Kusuruma bakmasınlar...

Yüreğimin dostlarımla olduğunu  bilmeniz yeterli diye düşünüyorum.

Benim dileğim belli;

2018’le birlikte kötülüklerden uzak kalmanın yanı sıra, büyük yanlışlardan da dönülmesi...

Örneğin; beş babayiğitin otomobil değil, Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yoldan, yani İstikbal Göklerde olduğu bilinci ile hareket etmeleri.

Uçak sanayimizi geliştirmeli ve yalnız bizim değil, dünyanın ihtiyacını karşılayarak muasır medeniyeti birlikte yakalamamız.

Önceki yazımda 1903 yılından bu yana olan gelişmeleri anlatmaya çalıştım, ‘Bu millet yapar, daha da iyisini yapar!’

Devam edeyim:

*- Daha geniş yatırım...

Türkiye Cumhuriyeti Mustafa Kemal Atatürk tarafından kurulduğunda, çok fakir olan bütçesi ile mucizeler yaratıldı.

‘ İstikbal Göklerdedir!’ derken, bunu sadece bir işaret olarak bırakmıyordu.

 Bu bir ulusal hedefti.

Bunun için sadece fikir alanında, spor alanında kalmamalıydı.

Bu konuda daha geniş yatırımlar yapılmalı, çağdaş havacılık teknolojisi tümü ile ülkeye getirilmeliydi.

Tayyare fabrikaları kurmalı, kendi uçağımızı kendimiz yapmalı, günün birinde ele güne muhtaç hale gelmemeliydik; çünkü dünya uluslarını gelecekte hiç de parlak günler beklemiyordu.

Kendi yaptıkları çelik kanatlarla göklerini, topraklarını savunamayan ulusların akıbetleri hüsran olacaktı.

Günümüzde ise yolcu ve kargo uçakları ülkelerin rafahlarına rafah kalkıyor.

Hiç unutmuyorum:

Gazeteci Muzaffer Tezel ve bir iki dostumuzla; Sabah Kahvaltımızı İzmir’de yapmış, uçakla Van’a gidip öğle yemeğimizi orada yemiş, sonra İstanbul’a uçmuş akşam yemeğimizi yedikten sonra, akşam çorbamızı İzmir’de içip evlerimize dönmüştük.

Yani 24 saat dolmadan...

*- Eski değil, yeni...

Gazi Paşa,  ‘Eskimiş teknolojileri değil, en yeni teknolojiyi ülkeye getirmediğimiz sürece, yabancı ülkelere bağımlı olmaktan kurtulamayız. Bunun için de, bir yandan mümkün olduğu kadar kemerleri sıkarak kendi yağımızla kavrulacak, bir yandan da yeni parasal kaynaklar yaratarak, çağdaş teknolojilerin en yenilerini topraklarımıza taşıyacağız. Biz, yeni ve genç bir Türkiye kuruyoruz. Dost, düşman ülkelerin geride kalmış teknolojilerine gereksinmemiz yok. Ya en yenisini kurar, onlarla boy ölçüşürüz, ya da biraz daha sabreder, bunu yapabilecek güce erişmemizi bekleriz’ diyordu.

Gazi Paşa’nın heyecanı hiçbir şekilde eksilmemiş olduğundan, havacılık konusu sık sık gündeme geliyordu.

O zaman işte bu zaman...

Artık bu adımı atmamız lazım...

Kendi uçaklarımızı, mavi göklerimizde gördüğüm zaman kanımız kaynayacak, moralimiz yerine gelecek, heyecanımız da birlik ve beraberliğimiz de artacaktır.

*-  Gerçekleri görmeliyiz

1934 yılında soyadı yasası kabul edilmişti.

Ulusun Gazi Paşa’sına lâyık gördüğü soyadı Atatürk oldu.

Türk’ün adı var oldukça Atatürk adı da yaşayıp gidecektir.

Bundan yola çıkarak yalnız uçaklarımıza değil, cadde, sokak, park ve önemli binalarımıza mutlaka isim verirken de dikkatli olmamız gerektiğini bu arada anımsatmak istiyorum.

Yani eşi dostu var, ya da o an için koltuk sahibi kişinin isteği ile birilerinin, daha doğrusu hak etmeyenlerin isimleri silinmelidir.

Bu arada son yıllarda yaşadıklarımızın ışığı altında şunu da söylemek istiyorum:

Hiçbir devlet adamı, hiçbir lider kendi ülkesinin kadınlarını Atatürk kadar takdir etmemiş, yüceltmemiş, lâyık olduğu yeri alması için insan üstü gayret göstermemiştir.

Türk toplumunda kadın, kendine özgü saygın yerini Atatürk ve onun inkılâpları sayesinde almıştır.

O, kadınlarımızın, kızlarımızın dünyanın en yetenekli, en iyi, en erdemli insanları olduklarına içitenlikle inanıyordu.

Bu nedenledir ki, onları yaşamın her safhasında, iş hayatının ortasında, çalışırken, başarırken ve yükselirken görmek istiyordu.

*- Yüzümüzden mutluluk akmalı...

3 Mayıs 1935 yılı sabahı Atatürk çok erken kalkmış çok sevdiği kilot pantalonlu spor elbisesini giymiş, kasketini de alarak karşıma gelmişti. Yüzünden mutluluk akıyordu.

Sabiha Gökçen’e,  ‘Bugün bizim için bir bayram günüdür. Hem de ileride çok övüneceğimiz bir kuruluşun, açılışını yapacağımız bir bayram.

Türk Hava Kurumu’na bağlı olarak Türkkuşu’nu açıyoruz.

Orada binlerce, yüz binlerce genç havacı yetiştireceğiz.

Zehra’yı da al, birlikte gelin’ demişti.

*- Merak edip, gittim ve gördüm...

Kemal Atatürk, Veliaht Vahdettin ile yaptığı Almanya ziyaretinden dönüşünde, tedavi amacıyla Karlsbad’a gitmişti.

Bir ara ben de gitmiştim, bu ünlü kente..

Atatürk tedavide bulunduğu Karlsbad’ dan, çok yakın bir arkadaşına yazdığı mektupta, hava gezilerini şöyle özetler:

‘.. Uçak bizim zamanımızın bütün niteliklerini kapsayan bir vasıtadır.

Bu vasıta, mesafe kavramını ortadan kaldırmış gibidir.

Bu özelliği ile beraber bir de savunma açısından önemi göz önüne getirilirse, yalnız bir zevk ve zamandan kazanan taşıt aracı olarak değil, memleketin hayatî kıymetlerinden biri olduğu anlaşılır.

Burada fırsat buldukça uçak seferleri yapıyorum.

Bu yolculuklar, bana çok zevk veriyor ve yararlı oluyor.’

Özetle;

Biz yerli oto yapana kadar, adamlar yüzen veya uçan otomobiller yapacak!

Çağ atlamak istiyorsan bunlardan birini yapacaksın.

Oto tamircileri bile yerli oto yapıyor!

*-

Not:

AKP Genel Başkan Yardımcısı Av. Hamza Dağ, aynı zamanda İzmir Milletvekili... Sabah Haber Ekspres Gazetesi’ndeki beyanatını okudum. Söylediği şu:

‘Yerlinin montajına  değil, parça üretimine talip olmalıyız!’ diyor.

AKP İzmir Gençlik Kolları Başkanlığı döneminden tanıdığın Hamza Dağ bir parça da olsa görüşüme yaklaşmış. Zaten ‘yedek parça’da bir numarayız. Hatta uçak yedek paçalarında da... O zaman helvayı yapmaya başlayabiliriz, daha fazla geç kalmadan... Sadece ‘vizyon’ sahibi olmamız gerekiyor. Yaparız, hem de daha iyisini...

NOT 2:

Bu arada bir anımsatma daha yapayım,

İzmir’de sözde kanaat liderleri de, ‘Otomobil yapalım!’ diyerek, ne demek istediklerini anlamadım. Onlar koro halinde, milletvekilleri gibi sadece el kaldırıp, makamlarını korumak isterken, beğenmediğim İstanbul’dan bir ekonomi muhabiri geldi, konuştu onlara:

‘Otomobili bırakın, pil yapın!’ dedi.

Ve de ‘pil’in ne kadar önemli olduğunu ve dünya piyasasını ele geçirebileceğimizi anlattı...

Ama sadece konuşma parasını aldı, yedi içti gitti.

Belki de birçoğunun işine gelmemişti...

Belki bir gün konuyu derinlemesine inceleyip yazarım...

***-

GÜNCEL

*- İlk adım olabilir!

İstanbul Sanayi Odası, Savunma sanayiinin önde gelen firmalarından HAVELSAN ile iş dünyası temsilcilerini,  23 Ocak 2018 tarihinde bir araya getiriyor.

İkili İşbirliği Alanlar içinde; Enerji Bakım, Yönetim, Verimlilik Çözümleri Otomasyon Sistemleri, Yerli Özgün Ürün/Hizmet sunabilecek (Ar-Ge İşbirliği ile Geliştirilmesi Muhtemel talepte bulunan Firmalar), Siber Güvenlik Çözümleri,  Sanal Gerçeklik, Artırılmış Gerçeklik, 3B Modelleme/Simülasyon Yazılımları, Simülatörler için Kokpit ve Arka kabin, Alt platform Üretimi, Kokpit Kabuğu Üretimi yapabilecek Mekanik Tasarım ve Üretim Hizmetleri gibi birçok önemli konu ele alınacak.

İşte bu ilk adım olabilir...

*- ‘Bu işin peşini bırakmayacağım!’

İzmir Buluşmaları’nin Bornova’da yapılan 21.sine onur konuğu olarak katılan yazar Ergün Poyraz ‘Diploma konusu çok önemli.. Çünkü Erdoğan’ın diploması yoksa Cumhurbaşkanlığı düşer, düşmekle kalmaz, hiç Cumhurbaşkanı olmamış kabul edilir. Attığı imzalar ve yaptığı atamalar geçersiz sayılır’ diye konuştu ve ekledi,  ‘Hayali bir diploma MİT tarafından üretilmiştir.  Ancak gerçek bir üniversite diploması ortada yoktur. Muhalefet Erdoğan’dan kurtulmanın yollarını ararken bu konu üzerinde nedense durmamaktadır. Oysa her şey açık ve nettir.’

*- Yasal çalışmalarını sürdürüyor!

Son kitabı ‘Tilkiyle Vals’ın yetkisiz bir mahkeme tarafından toplatıldığını da ifade eden Poyraz gerekli yasal girişimlerde bulunduklarını belirtti.

Tilkiyle vals’de inşaat işçiliği ile başlayan çalışma hayatında bugün trilyonlara hükmeden “’hale-rant-para’ üçgeninde gelişen Emrullah Turanlı’nın 32 kısım tekmili birden öyküsü yer alıyor.

Söyleşi sonrası Poyraz katılımcılara kitaplarını imzaladı.

*-

NOT: İnternette gördüğüm ve okuduğum kadarıyla; Erdoğan’ın yedek subay öğrenci görüntülü bir fotoğraf yayınlandı, ayrıca; İlahiyat Fakültesi Rektörü de, ‘eski öğrencimiz ve mezunlarımızdan’ diye bir açıklama yapmıştı. Poyraz’ın belirttiği gibi öyle bir şey olsa herhalde tüm partiler üzerine giderler, hatta AKP’de son zamanlarda seslerini yükseltenler bile...

YORUMLAR

  • 0 Yorum