ŞAFAK SOL

ŞAFAK SOL

Şafak Sol’un Kaleminden

Hayallerinin peşinde…

11 Şubat 2020 - 09:45

Hepimizin yakından uzaktan tanıdığı tiyatro ve sinema oyuncuları var. Ekranlar, radyolar aracılığıyla girerler evlerimize. Günlük hayatta başka, sahnede ya da ekranda bambaşka biri olarak gördüğümüz aktörler, aktrisler…

Sahne ışıkları yanıp perde açılır ya da yönetmen ‘Kayıt!’ dedikten sonra başka biri olurlar. Karnımız sancılanır gülmekten Laurel ve Hardy, Kemal Sunal gibi. Aliye Rona gibi ağlatırlar. Öyle bir ‘kötü’yü oynarlar ki ninelerden beddua alırlar.

Hele ki bu sanatçılardan biri sizin kızınız olursa nasıl olur?

Ben anlatayım neler olduğunu.

Sahnede her izlediğimde mesleğine duyduğu aşka defalarca tanık olduğum canım kızım Selin bir oyuncu. Selin’in duygu akışını aktarmadaki ustalığı, bakışlarındaki ifade gücü… Rolünü kaftan gibi öyle bir giymiş ki gözümü bile kırpmadan izliyorum. Tanıyan tanıyor ama henüz bilmeyenler için buradan söyleyeyim; ATV ekranlarında perşembe akşamları yayınlanan ‘Bir Zamanlar Çukurova’ dizisinde ‘Saniye’ karakterine hayat veren oyuncu Selin Yeninci benim kızım… Selin beni ilk kez şaşırtmıyor… Daha küçücük bir çocukken bana yaşattığı bir anımı aktarmak istiyorum.

Oğlum Okan’a hamileydim. Mutfakta akşam yemeği telaşı hakimdi.

Selin daha 2 yaşında var yok. Selin’im oyalansın diye bir çiğ balığın yüzgeçlerini, kafasını, kuyruğunu, gözlerini, ağzını tek tek pullarına kadar anlattım. Meraklı gözlerle balığı izliyor bir yandan da beni pür dikkat dinliyordu. Sonra kucağımda odasına götürdüm. Eline A4 kağıdı ve tükenmez kalem verdim. Mutfakta balık pişirmeye devam…

Biraz sonra yarım yarım ‘Anne!’ diye seslendi. Arkamı döndüğümde minicik parmaklarının arasında güçlükle tutabildiği beyaz kağıdı bana uzatmıştı. Az önce anlattığım balığın resmini gösteriyordu bana. Aynısı ama tıpa tıp aynısını çizmişti. O kadar gerçek görünüyordu ki bir süre öylece kalmıştım. Eğilip defalarca öptüm, sımsıkı sarıldım yavruma. Daha iki yaşında bir çocuğun gözlerindeki kararlılığı görmek beni çok etkilemişti.

Akıntının yönü zaman zaman değişse de, ‘Su akar yolunu bulur’ derler. O hayallerinin peşinden gitti. Tıpkı balığın yüzgeçleriyle denizde özgür var olduğu gibi…

İki evladımı da erken yaşlarda sanatla tanıştırdım. Küçük yaşta yuttular sahne tozunu. Daha altı yaşında TRT Çocuk Radyosu’nda seslendirme yapmaya başladı. Üniversite sınavı sonucunda ODTÜ Uluslararası İlişkiler bölümünü kazandığında ben de her ebeveyn gibi çok sevinmiştim. Selin’ime hayatı boyunca gümüş tepside sunulacak imkanlar gelmişti gözümün önüne. Her zaman gönlünde olan “Uluslararası ilişkiler değil, oyunculuk okumak istiyorum” bakışı… Aynı bakıştı… 2 yaşındayken gözlerinde gördüğüm kararlı bakışlar…

Oyuncu olmak için diplomatlığı elinin tersiyle itti. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun olur olmaz Haluk Bilginer ile aynı sahneyi paylaştı. 21. Uluslararası Altın Koza Film Festivali’nde ‘Toz Ruhu’ filminde başrol oynadı. Oyuncu koçluğunun yanısıra dizilerin de aranan yıldızı oldu. ‘Olur Olur” sinema filminde başrol oynadı. Uluslararası Rotterdam Film Festivali’nde Türkiye’yi temsil etti. ‘Nasipse Adayız’ filminde başrol oynadı.

Kolay olmadı bugünlere gelmek, çok emekler verdi bu yolda…

Veee, hayallerinin peşinden koştu, içinde büyüttüğü sanat ve insan sevgisiyle…

İnsanı, insana, insanca anlatmaya devam edecek…

Hayallerinin peşinden koşmaya devam et.

Yolun bahtın açık olsun.

Güzel kızım.

YORUMLAR

  • 0 Yorum