HASAN ESER

HASAN ESER

mahalligundem.com Genel Yayın Yönetmeni

Kazanan Foça olacaksa biz kaybetmeye razıyız!

25 Eylül 2018 - 12:01

Gökhan Demirağ'ın (siyasi) durgunluğu fırtına öncesinin sessizliğini anımsatıyor.

Birileri Gökhan Demirağ'ı fazla hafife alıyor. Ya da Gökhan Demirağ rol yaparak kendini kolay lokmaymış gibi gösteriyor. 

Gökhan Demirağ, Ali İlcan gibi örgütçü bir siyasetçinin halefidir. 

Belediye başkanlığına ilk defa seçildiğinde; Osman Mert gibi taktisyen bir isim CHP'nin Foça ilçe başkanıydı. 

Başkanlığının ilk döneminde Metin Öngünşen, Günal Menemenli ve Süleyman Yenişehirli gibi siyasetin tozunu yutmuş isimlerle aynı mecliste bulundu. 

İkinci döneminde ise, Osman Yurtseven, Esen Çeşmeci, Ercan Yüksektepe ve Orhan Bora gibi kıdemli siyasetçilerle çalıştı. 

Yetmedi! Kemal Anadol gibi eski tüfek/duayen bir siyasetçinin yıllarca ekmeğini yedi, suyunu içti. (Ben 'su' dedim, siz 'rakı' anlayın.) 

Bu arada dikkatinizi çekerim! Bu adam, 3 dönemdir kendisine yakın olmakla birlikte, oyun kurucu özelliğiyle bilinen ve  güçlü bir siyasi figür olan Aziz Kocaoğlu'nun altında çalışıyor. 

Kafasında kırk tilkiyi dolaştırıp, kırkının da kuyruğunu birbirine değdirmeme konusunda mahir olan bu isimlerle teşriki mesai yapan Gökhan Demirağ'ı dikkate almamak, biraz fazla iyimserlik olur. 

Ayrıca...

Çıraklık ve kalfalık dönemlerinde bu kadar çok stratejist, taktisyen ve örgütçü isimlerle aynı ve karşı saflarda çalışma imkanı başka bir genç siyasetçinin eline geçmiş olsaydı, bugün kuvvetle muhtemel  TBMM'de partisinin grup başkan vekili olurdu.

Gökhan Demirağ ise her daim belediye başkanlığı koltuğunu korumakla yetindi. Çünkü kendisini elzem olan konularda yetiştirmedi. Her dönemini 'bir sonraki seçimi nasıl kazanırım?' sorusuna yanıt aramakla geçirdi. 

Bu arada, "Her başarılı erkeğin arkasında akıllı bir kadın vardır” deyimi, sayın Derya Demirağ ile bir kez daha tecelli bulmuştur. 

CHP'de siyaset yapıyor olmak Gökhan Demirağ için ne kadar büyük şans ise, Derya Demirağ gibi zeki bir hanımla evli olması da o derece büyük bir şanstır. 

Gökhan Demirağ'ın  belediyecilik ve yönetimsel konularda Türkiye'nin en başarısız belediye başkanlarından biri olduğunu kabul edebilirim. 

Ama... 

Siyaseti dizayn etme, krizleri fırsata çevirme ve algı yönetimi konusunda son derece başarılı olan Gökhan Demirağ'ın eline bu konuda kimsenin su dökemeyeceğini de belirtmeden geçemeyeceğim. 

Şimdi birileri Gökhan Demirağ'ın misyonunu tamamladığını düşünüyor. 

Ben de diyorum ki dikkat ediniz! Eski bir futbolcu olan Gökhan Demirağ 90+3'te hepinizi birden ters köşeye yatırmasın! 

Hem ne demiş atalarımız: 'Çıkmadık candan ümit kesilmez.'

Lakin, trajikomiktir! Gökhan Demirağ'ı ölmeden (siyaseten) mezara koyanlar var.

Hatta, şimdiden miras hesabı yapıyor birileri.

Koltuğun muhtemel varisleri arasında 'gizli' bir çekişme yaşanıyor.

Demirağ'ın halefi olmaya aday olanların sayısı fazla olunca; parti içinde gruplaşmalar da kaçınılmaz oluyor.

Zaten, Demirağ döneminde altın çağını yaşayanlar ile umduğunu bulamayanlar arasında sinsice bir savaş/çekişme yaşanıyordu nicedir.

Foça'da bir zamanlar 'önce partimiz' diyerek, CHP'yi her şeyin önünde tutanların, şimdilerde 'önce adayımız' noktasına gelmelerini şaşkınlıkla izliyorum.

Peki, CHP'lileri Foça'da güçlü kılan 'aidiyet duygusu' nasıl oldu da bu kadar zayıfladı?

Mesela... 

Ekmeleddin İhsanoğlu vakasında olduğu gibi! Gökhan Demirağ'a genel merkezin dayatmasıyla 'kerhen' oy vermek zorunda kalan CHP'liler, kendi içlerinde bir değerler çatışması yaşıyor olabilirler mi?

Ya da belde ve köylerin Foça Belediyesi'ne bağlamasıyla birlikte başkandan beklentisi olan insan sayısındaki  büyük artıştan  kaynaklı bir paylaşımda yetersizlik veya iktidar nimetlerinin adaletli dağıtılmadığı inancıyla zuhur eden çıkar çekişmeleri, partiye olan aidiyet duygusunu zedelemiş olabilir mi?

Veyahut CHP'nin merkez sağ bir partiye dönüştürüldüğü iddiasından yola çıkarak  düşünecek olursak...

Genel merkez yapısıyla bir türlü bekleneni veremeyen,  muhalefette kalmaya mahkum edilen, örgüt ve ideolojik yapısı üzerine baş gösteren tartışmalar ile son derece yıpranan CHP'de ve özellikle CHP adına yerelde siyaset yapanlarda bir eksen kayması olabilir mi?

Zira, CHP siyasetinin herhangi bir bankanın ortağı olmayan SHP çatısı altında yapıldığı yıllarda; sol düşüncenin değer ve pratiklerinden kopmadan ideolojik tutarlılığı güçlendirmeye, ana fikirleri derinleştirmeye ve en önemlisi de kişilerin geleceğini düşünmek yerine ülkesel ve toplumsal geleceğe yön verilmeye çalışılıyordu.

Örneklemek gerekirse...

Türkiye'de ilk defa Kürt realitesini tüm boyutları ile analiz eden ve raporlaştıran partidir SHP.

Geri gelelim Foça'ya...

Sivas olayları sonrasında, yani en kritik zamanda Aziz Nesin gibi marjinal aydınları Foça'ya getirip konferans verdiren, Kardak krizinin vuku bulduğu yıllarda Yunanlıları Foça'da ağırlama cesaretini gösterip barış elçiliğine soyunan bir CHP Foça ilçe örgütü, bugün gelinen noktada ise  yıllardır süregelen 'Gökhan Demirağ aday olsun mu olmasın mı?' tartışması üzerinden kapıldığı kısır döngü içinde kendi kendisiyle hesaplaşmaya çalışıyor.

Foça'daki 30 yıllık CHP iktidarının mimarı Nihat Dirim'dir. Fakat, birileri tutumlu babanın hovarda evlatları gibi davranıyor. Ve yıllardır bakiyeden tüketiliyor.  

Diğer taraftan... 

İdeolojisi aşınmış bir parti, okyanusun ortasında pusulası bozulmuş  bir gemiye benzer. Yani nereye gideceğini bilemez!

Bunun içindir ki, Kemal Kılıçdaroğlu koltuğunda kalsa ne olur, Gökhan Demirağ gitse ne olur?

Yeri gelmişken... 

Sağ görüşlü bir vatandaş olarak yıllarca CHP'yi merkezine alan muhtelif yazılar kaleme aldım ve bu yönde naçizane fikirlerimi yazmaya da devam ediyorum.

Geçen gün solcu olduğunu iddia eden bir ağbim arkamdan şöyle demiş: "Hasan Eser, yazılarıyla bizi birbirimize düşürmek ve partimizin içini karıştırmak istiyor"

Şimdi soru bir: Hani siz CHP'liler olarak benim yazılarımı okumuyordunuz? Okur kitlesi CHP'li olmayan bir kalem, yazıları üzerinden CHP içinde herhangi bir yönlendirme yapabilir mi?

İşin latifesi bir yana...

E be güzel ağbim benim.

Ben, Foça Belediyesi'nin kiracısı mıyım?

Bizim gazete olarak  belediyeye tek bir fatura kesmişliğimiz mi var?

İmara açılacak arsalarım mı var benim?

Her şeyden önce benim Foça Belediyesi'ne ihtiyacım mı var?

Yahu ben, tazminatını bile almadan Aliağa Belediyesi basın danışmanlığı görevinden kendi isteğiyle istifa etmiş biriyim.

Demem o ki, bana ne sizin partinizin kimi aday göstereceğinden?

Diyelim ki Gökhan Demirağ gitti ve yerine bir başkası geldi. Ne olacak, bana hayat mı verecek?

Bak güzel ağbim, evet, ben sağ görüşlü bir insanım. Foça'yı da sağ görüşlü bir belediye başkanının yönetmesini çok isterim. Haa! Bizim Foça'daki sağcıların hiçbir zaman Foça'yı kazanmak gibi bir dertleri olmadı-ki bu ayrı bir konudur-

Dolayısıyla...

Kazanan Foça olacaksa ben kaybeden tarafta olmaya razıyım. Kaldı ki 30 yıldır kaybeden tarafta yer alıyorum. Yani kaybetmek benim gibiler için ne sürpriz ne de yıkım olur. 

Ama...  Foça'da belediyeyi geçim kapısı haline getirenler için burada bırak seçim kaybetmeyi bir kenara, böyle bir olasılık bile psikolojik travmalara yol açabilir.

Hülasa, sen benim dedi kodumu yapacağına, önce o çok sevdiğin partin için biraz öz eleştiri yap!

Misal, "Biz nerede yanlış yaptık, biz ne ara bu hale geldik..." diye sor bakalım kendine ve tabii etrafındaki sözde yoldaşlarına.

Neymiş efendim, solcularmış! Daha önce de yazdığım gibi; eğer siz solcuysanız, ben Fidel Castro'yum.

YORUMLAR

  • 0 Yorum