HASAN ESER

HASAN ESER

mahalligundem.com Genel Yayın Yönetmeni

Cumhuriyet Halk Vakfı

27 Haziran 2018 - 13:53

"Cumhuriyet Halk Partisi vakıf olmalıdır" fikrini Türkiye'de ilk defa gündeme getiren isim Engin Civan'dır.

Kıymetli ağbim Engin Civan'ın yıllar önce kaleme aldığı bir köşe yazısında, bu öneriyi ilk defa okuduğumda, ben de tıpkı sizin gibi şöyle demiştim: "Hadi canım sende..."

İnsan yaşadıkça, okudukça, öğrendikçe, gözledikçe, düşündükçe ve sorguladıkça...

Sabit ve değişmez olduğuna inandığı, kırmızı çizgi olarak gördüğü, hatta kutsiyet yüklediği bazı düşüncelerinde değişiklikler yaşayabiliyor.

Şimdi soru şu: CHP vakıf olmalı mıdır?

Bu yazıyı kaleme almadan önce, epey yakınım olan koyu CHP'li birine sordum.

Önce biraz bozulur gibi oldu ama gerçek düşüncesini de saklamadı.

Özetle şöyle dedi: "Atatürk'ün silah arkadaşlarıyla birlikte kurup bizlere armağan ettiği Türkiye Cumhuriyeti'nden sonra ikinci büyük hatırası CHP'dir.

Fakat gelinen noktada, Atatürk'ün partisi sürekli siyasi olumsuzluklarla anılıyor.

Bunu kabullenmiyorum. CHP kimsenin oyuncağı olamaz, olmamalı.

Öte yandan, bir kısım medyanın ve karşı mahallenin sürekli CHP'ye hakaretler yağdırmasını da içime sindiremiyorum. Canı sıkılan CHP'ye laf söylüyor, hakaret ediyor, kendince dalgasını geçiyor.

Yeter! Atamızın hatırası olan CHP'yi artık rahat bırakın. Evet, CHP vakıf olmalıdır. Bu fikri destekliyorum. Hiç olmazsa, her kim ne yapıyorsa, Atatürk'ün partisi adına değil, kendi adına yapmış olur."

Gelin bu konunun üzerinde biraz duralım...

Evet, Kemalistler, CHP'ye karşı gerçek anlamda bir aidiyet duygusu taşıyor.

Ne var ki, mevcut CHP'nin ne kadar Kemalist  çizgide olduğu başlı başına bir tartışma konusu.

Kemal Kılıçdaroğlu'nun yaptıkları ya da yapamadıkları üzerinden bilinenleri tekrar edecek, yani sizi klişeleşmiş yorumlara boğacak değilim.

Malumunuz! CHP'yi sağa çektiği gerekçesiyle Kılıçdaroğlu'na karşı çıkanlar var.

Nasıl bir ironidir ki, Kılıçdaroğlu'na karşı çıkanların alternatif olarak işaret ettiği Muharrem İnce de, seçim kampanyasında değme sağ siyasetçilere taş çıkarttı.

Ama bir kere daha gördük ki, CHP bayrağı altında muhafazakar-sağ parti edebiyatı yapmanın geleneksel Anadolu seçmeni nezdinde hiçbir karşılığı yok! 

Her şeyden önce şunu bilmek gerekir: AK Parti'ye oy veren Anadolu seçmeninin ne  Atatürk ne de partisi CHP ile aralarında hiçbir sorun yok!

Zira, Atatürk milli mücadeleyi Anadolu halkıyla birlikte verdi.

Öyle ki, Anadolu'nun Atatürk'e olan sevgisi de ve saygısı da sonsuzdur.

Burada asıl sorun, Atatürk'ten sonra CHP genel başkanlığı koltuğuna oturanların, koltuğa güç vermek yerine koltuktan güç almaya çalışmasıdır.

Bülent Ecevit'i tenzih ederek söylüyorum;  bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm CHP liderlerinin Anadolu seçmeni ile niçin bağdaşamadığını sorgulamak gerekir.

Tabii CHP'nin Anadolu'daki başarısızlığının tamamını liderlerin sırtına yüklemek de  büyük haksızlık olur.

Doğru ya da yanlış, haklı ya da haksız, belki de şehir efsaneleri üzerinden...

Tek parti dönemi, Adnan Menderes'in idamıyla sonuçlanan 1960 darbesi ve 2000'li yıllara kadar süregelen bürokratik ve askeri vesayet, kısacası olumsuz olarak nitelenebilecek hemen her şeyin CHP'nin yorgun omuzları üzerine yüklendiğini unutmamak gerekir.

Daha açık konuşalım mı?

Kesinlikle ve kesinlikle haklılığını ya da haksızlığını savunmak adına söylemiyorum.

CHP'nin peşini bırakmayan bir hayalet var. Ve bu hayalet her seçimde zuhur ediyor.

CHP'nin geçmişten gelen imajı, bu ülkede on yıllardır sağ partiler tarafından kullanılıyor.

Arapça ezan yasağını kaldıran Menderes ile başlayan Demirel ile devam eden Özal ile güçlenen ve Erdoğan ile Nirvana'ya ulaşan sağ  iktidarların icraatlarını yok sayamayız.

Ancak...

Kabul etmek gerekir ki, 1950'den bu güne sağ partilerin başlıca oy kaynağı CHP karşıtlığıdır.

Türkiye siyasetini iki kefeli bir terazi olarak düşünürsek...

Yani, terazinin bir tarafında CHP olduğu sürece...

Bu ülkede sağ partilerin hakimiyeti devam edecektir.

Çünkü, Anadolu seçmeninin geçmişten gelen CHP algısı hala devam ediyor.

Türkiye'nin meşhur ve geleneksel yüzde 65 sağ, 35 sol denkleminin altında yatan sebep de bu olsa gerek. 

Mezkur seçmen, CHP ile herhangi bir sağ parti arasında seçim yapmak zorunda kaldığında, gözünü kapatıyor ve oyunu hiç düşünmeden sağ partiye veriyor.

Mesela...

Cumhurbaşkanı Erdoğan, seçim meydanlarında boşuna mı Adnan Menderes'in idam edilişini hatırlattı? 

Bir de diğer pencereden bakalım... 

SHP genel başkanlığı döneminde, önemli seçim başarılarına imza atan  Erdal İnönü, 1980'de kapatılan CHP'nin yeniden açılmasına acaba sıcak bakmış mıydı?

Bülent Ecevit, CHP'ye niçin geri dönmedi? Ki sonradan kurduğu DSP'yi iktidara taşımıştı.

Son olarak...

Başka memleketlerde, CHP çizgisinde olan partilere, Türkiye'deki geleneksel Anadolu seçmenine benzer kesimlerin oy verdiği söyleniyor.

Bizde ise tam tersi, mezkur kesim sağ partilere oy verirken, elit kesim  CHP'ye oy veriyor. Bu da İdris Küçükömer'in "Türkiye'de sol sağdır, sağ da sol" tezini destekliyor.

İddia ediyorum, CHP bugün siyaset sahnesinden çekilmeye niyetlense...

Böyle bir girişime tüm sağ partiler karşı çıkar. Çünkü CHP var olduğu için varlar. 

Hatta ve hatta hani önerildiği gibi CHP vakıfa dönüştürülse bile, yerine kurulacak olan parti de uzun yıllar "Bunlar CHP'nin devamıdır, aynı zihniyetin ürünüdür" söylemlerine muhatap olabilir.

Velhasıl,  giderek "bölgesel bir partiye dönüştü"ğü  söylenen CHP, Türkiye'nin yüzde 25'ini muhafaza etmeye devam ediyor.

Ve yüzde 25, CHP'yi iktidara taşımaya yetmediği gibi, ikinci bir iktidar alternatifine de geçit vermiyor.

Sözün özü, CHP'nin 16 yıldır konsolide ettiği seçmen grubu bir tek şeye yarıyor:

AK Parti iktidarının devamına!

YORUMLAR

  • 0 Yorum