ENGİN CİVAN

ENGİN CİVAN

[email protected]

Muhalefetin umudu Biden, kendi söküğünü nasıl dikecek?

04 Aralık 2020 - 15:51

Donald Trump, başkanlık şansını, daha doğrusu seçimleri iptal ettirme girişimini her geçen gün tüketiyor

Trump’ın avukatları da her eyalette açtıkları davaları tek tek kaybediyor.

Joe Biden 21 Ocak 2021’de görevine başlayacak.

21 Ocak’tan itibaren ABD’nin Türkiye ile olan ilişkileri ve bu yönde seyir eden gelişmeler büyük spekülasyon konusu…

Geçtiğimiz haftalarda, yine bu köşede Biden’ın New York Times gazetesine verdiği demeci enine boyuna analiz etmiştik.

Hatırlarsanız, Biden o demeçte; Türkiye'de muhalefet ile iş birliği yaparak, Recep Tayyip Erdoğan'ı iktidardan indirme modeli üzerine açıklamalar yapmıştı.

Biden’ın bu yaklaşımı, son 16 yıldır Türkiye'de muhalefetten  ümidini kesmiş çevreler için umut ışığı oldu.

Muhalefetin kendi içinde, liderlerinin kifayetsizliğinden bıkkınlık gelmiş fraksiyonlar da Biden’ın demecine sarıldı.

Kısacası, “Bizim yapamadığımızı Biden yapacak” beklentisi bir öfori rüzgârı yarattı.

Eh, geçmişte Amerika’nın birçok darbede yer alması, beklentileri taşıyanlara ve o beklentilere reaksiyon gösteren politik kanada tartışmak için yeterince malzeme vermedi değil.

21 Ocak’a kadar bu konuları yeterince irdeleyeceğiz. Nasıl olsa vaktimiz ve zamanımız bol.

Ancak bu konunun açılış gambiti olarak…

‘Biden’i ve yeni Amerikan yönetimini genelde nasıl bir Orta Doğu ve özelde nasıl bir Türkiye bekliyor?’ sorusuna yanıt aramak ve buradan yapacağımız çıkarımları iyicene kavramamız gerektiğini düşünüyorum.

Öncelikle, bahse konu bölgede, Obama dönemine nispeten büyük değişimlerin olduğunu söyleyebiliriz.

TEKNOLOJİK PARADİGMA KAYMASI
Son birkaç yıl öncesine kadar Akdeniz'de Amerikan dış politikasının çekici gücü 6’ncı Filoydu.

Büyük ve pahalı bir yapılanma…

Son yıllarda askeri alanda ve savaş tekniklerinde kritik tecrübeler yaşandı.

Ben bunları ‘kural değiştirici’ gelişmeler olarak adlandırıyorum.

Yeni savaş tekniklerinin her anlamda jeopolitik dengeleri değiştirecek yaptırım güçleri olduğunu spesifik örneklerle aşağıda paylaşmak isterim:

a) Hazar Denizi’nden atılan füzeler:  

Ekim 2015’te Rus Donanması’na ait gemiler Hazar Denizi’nden ateşledikleri füzelerle 1500 kilometre mesafedeki Suriye’de bulunan 28 İŞİD hedefini vurdu.

Bu tarihte bir ilkti. Ve yapılan o bombardıman, o güne kadar Amerika’nın tekelinde olan 6’ncı Filo’dan Tomahawk Füzesi atma yaptırımını kırdı.

İkinci bir tarihi ilk olarak bu füze atışları 18. yüzyıldan beri Rusların ‘Sıcak Sulara Açılma’ dürtüsü ve Boğazların Stratejik Önemi argümanlarının tedavül değerini düşürdü.

Pentagon için büyük sürpriz olan bu bombalama, yetkili bir amiralin o günkü ifadesiyle: ‘game changer = kural değiştiren’ oldu.

b) İran’ın Suud’lara SİHA Saldırısı:

Kasım 2019’da, İran’ın yönetimindeki büyük bir SİHA filosu, Saudi Arabistan’ın petrol sahalarını ve tesislerini bombaladı, büyük tahribat yaptı.

Suudi Arabistan’ın yüreği ağzına geldi, Arapların da İsrail’le yakınlaşması hızlandı. Amerika , Suud’lara “Ben artık dünyanın en büyük petrol üreticisiyim, koruma istiyorsan bana para öde” kabilinden adeta racon kesti.

c) Doğu Akdeniz’de ve Libya’da Türk-Fransız Çatışması:

Mesele ortak, doğal gaz ve petrol. 

Ne ki çıkarlar farklı.

Amerika kadar olmasa da Fransızların da kendi çaplarında ‘Donanma Politikaları’ var.

Klasik Fransız kültürel bilmişliği olarak…

Başkan Macron da "Destroyer gönderirim haa. Yetmedi uçak gemimiz De Gaulle de denize açılır!” demecini salladı.

 (Bu arada hatırlatmakta fayda var. Türk Donanması’nda destroyer yok ve bizim fırkateynler Fransızlarınkinin yanında ‘gemicik’ kalır!)

Sonra ne oldu?

Ne hikmetse anlı şanlı Fransız destroyeri aniden Akdeniz'in ortasında kitlendi.

Gemide; dümen, makina, toplar hepten nanay oldu, tık yok!

Fransız destroyer, sanırsın gölde süzülen kuğu…

Tabii ki bu şanssız deneyimden sonra, 42.500 tonluk amiral gemisi Charles de Gaulle’den filan Akdeniz’de eser yok.

Değerli okur, yukarıda spesifik örneklerde belirttiğim gibi, Orta Doğu’da klasik savaş yöntemleri değişti.

II. Dünya Savaşı sonu itibarıyla Dünya liderlik koltuğuna klasik savaş yöntemleriyle oturan ABD’nin oyun alanı artık farklı.

1) İran nükleer anlaşmaya kayıtsız-şartsız geri dönmek istiyor.

2) Araplar ve İsrailoğulları binlerce yıl sonra akraba olduklarını hatırladı ve her geçen gün araları daha bir samimi olma yolunda. Ağır abileri ABD de bu yakınlaşma için özel gayret gösteriyor.

3) Yaşadığı onlarca darbe deneyimiyle bağışıklık kazanmış Türkiye de Savunma Sanayinde sınıf atladı.

Kısacası…

48 yıldır politikanın içinde yıllanmış Biden ve onun bildiği-tanıdığı Amerikan dış politikası, halefi Trump’ın da çomak sokmasıyla son 5 senede büyük bir transformasyon geçiren Orta Doğu’da farklı muhataplarla karşılaşacak.

Kaldı ki Biden  iç politikada Cumhuriyetçilerin kontrolünde bir Senato ile  karşı karşıya…

Ayrıca post Kovid ortamımda Amerika’yı üç trilyon dolar bütçe açığı bekliyor. 

Öte yandan küresel rekabette Çinlilerin nefesi Amerika’nın ensesinde…

Sonuç olarak…

Biden’in kafasında şekillenmiş Orta Doğu politikası ve münhasıran Türkiye politikası birçok sürpriz ögeler içeriyor.

 Biden ve ekibi, masaya getirecekleri alet kutusunun yetersizliği konusunun farkında değiller sanırım. 

Bu konu daha çok su kaldırır!

Analizlerimin devamı gelecek değerli okur.

Engin Civan / ABD /  04. 12. 2020

YORUMLAR

  • 0 Yorum