DNA tamiri ile sağlıklı yaşlanmak mümkün!

2 kuşak Nobel ödüllü Prof. Dr. Vilhelm A. Bohr anlattı: 'ETKİN DNA TAMİRİ İLE SAĞLIKLI YAŞLANMAK MÜMKÜN!'

Türk ve Amerikan bilim insanları bilimsel ve teknolojik işbirliğini artırmak amacıyla İstanbul’da bir araya geldi.

TÜBİTAK 2223D etkinlik düzenleme desteği kapsamında 26-28 Nisan 2018 tarihleri arasında Acıbadem Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı toplantının açılış konuşması; Tıp alanında "Bohr etkisi"ni bulan bilim insanı Christian Bohr’un büyük torunu, Nobel ödüllü ünlü fizikçi Neils Bohr’un torunu ve yine Nobel ödüllü ünlü fizikçi Aage Bohr’un oğlu olan ünlü bilim insanı Prof. Dr. Vilhelm A. Bohr tarafından yapıldı. National Institute on Aging, National Institutes of Health’de DNA tamiri ve yaşlanma/yaşlanma ile ortaya çıkan hastalıklar üzerine araştırmalar yapan Prof. Dr. Vilhelm A. Bohr konuşmasında DNA tamiri ile sağlıklı yaşlanmanın nasıl mümkün olduğunu anlattı. Prof. Dr. Vilhelm A. Bohr’in yanı sıra toplantıya Acıbadem Üniversitesi, Bilkent Üniversitesi, ODTÜ, Sabancı Üniversitesi, Koç Üniversitesi, Gebze Teknik Üniversitesi’nden ve Amerika’dan alanında öncü 16 konuşmacı ile birlikte 50 bilim insanı katıldı.

Yaşlanma ile gelişen hastalıklara kalkan oluyor!

“Tübitak 2223D İşbirliği ve Öncelikli Alanlarla İlgili Düzenleme Desteği”ni almaya hak kazanan Acıbadem Üniversitesi, Fen-Edebiyat Fakültesi, Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meltem Müftüoğlu toplantıya başkanlık etti. Prof. Dr. Meltem Müftüoğlu bu toplantıda farklı üniversitelerden kendi alanında seçkin araştırmacıların bir araya gelerek DNA tamiri ile sağlıklı yaşlanmadan, biyolojik saate göre ilaçların kullanımına kadar sağlıkta ve özellikle seçici kanser tedavisinde en yeni araştırmalar konusunda bilgilerin paylaşıldığını anlattı. İnsanda etkin DNA tamir mekanizması ile yaşlanmaya bağlı bazı hastalıkların da engellenebileceğini söyleyen Prof. Dr. Müftüoğlu, kanser ve Alzheimer gibi nörolojik hastalıklarda kişinin etkin bir DNA tamir mekanizmasına sahip olmasının bu hastalıklara karşı koruyacağını söyledi. DNA tamir mekanizmasını hedefleyen ilaçların geliştirilmesiyle bu tip hastalıkların ve kanserin tedavi edilmesine yardımcı olabileceğini belirtti.

Hedefimiz yüksek yaşam kalitesine sahip olmak

Toplantının Amerika’dan gelen konuğu Prof. Dr. Vilhelm A. Bohr, insanların kanser, yaşlanma süreci ve bu süreçlerdeki yeni gelişmelerle ilgilendiğini ve bu hastalık süreçlerini anlamak için son zamanlarda yeni çalışmaların olduğunu belirtti. İnsanların yaşlandıkça kanser, diyabet ve farklı hastalıklara yakalandıklarını, yaşlanma sürecini ve neden kansere yakalandıklarını anlamaya çalıştıklarını vurguladı. Bohr, “Yaşlanınca hücre ve moleküllerdeki bu hastalıklara neden olan süreçleri inceliyoruz. Süreçleri daha çok anladıkça yaşam kalitesini artırıcı yollar bulmak istiyoruz. Hedefimiz çok uzun yaşamak değil ancak yüksek yaşam kalitesine sahip olup yaşlılıkla birlikte ortaya çıkan hastalıklara yakalanmamak.” diye konuştu.

Türkiye’de DNA tamiri ile ilgili çalışmalar da başladı

Prof. Dr. Vilhelm A. Bohr, insanların yaşlandıkça DNA’larının hasar gördüğünün, daha düşük kaliteye sahip olduğunun ve DNA hasarının temel sonuçlarının kanser, yaşlanma süreci, kalp ve damar hastalıkları ve Alzeimer gibi nörodejeneratif hastalıklar olduğunun altını çizdi. DNA tamirinin biyolojik bir süreç olduğuna ve bu hastalıkları engellemeye yardımcı olduğuna işaret eden Bohr, “DNA hasarının tamirini sağlayan ve hasar gören DNA’ları tamir eden birçok sistem mevcut. Biz de bu karışık sistemlerle ilgileniyor ve anlamaya çalışıyoruz. Türkiye’de DNA tamiri ile ilgili çok iyi çalışmalar yürütülüyor. Yeni moleküler gelişmeler sayesinde bu süreçleri çalışmak ve süreci anlayıp ilerleme kaydetmek için çok iyi bir zamandayız.” dedi.

Sağlıklı yaşam sağlıklı yaşlanmayı getiriyor

DNA tamiri alanında birçok uluslararası işbirliği bulunduğunu ve Acıbadem Üniversitesi ile bu konferansı gerçekleştirmekten çok memnun olduğuna değinen Prof. Dr. Vilhelm A. Bohr, “Bugün insanlar daha uzun yaşam süreleriyle ilgileniyorlar ama bizim asıl önem verdiğimiz hastalıklara yakalanmadan geçen kaliteli yaşam süresidir. Bu amaçla da hem Amerika’da hem Danimarka’daki çalışmalarımız sürüyor. Türkiye’de ve Acıbadem Üniversitesi’nde gelecek ve potansiyel görüyoruz. Birlikte yaptığımız işbirliklerini daha ileriye götürmek ve bu hastalıkları engellemek istiyoruz. İlerde DNA hasarını tamir edecek ilaçlar elde edebileceğiz. Ama bugün biliyoruz ki, DNA hasarının ortaya çıkmasında kişinin yaşam biçimi çok etkili. Eğer kişi kendi bedenine iyi bakarsa; sağlıklı beslenir, yeterli egzersiz yapar, stresten uzak durursa kısmen DNA’larının hasar görme riskini de azaltmış olur.”